Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Mayıs '12

 
Kategori
Deneme
 

"Gün", Bahar Bayramı mıydı?

"Gün",  Bahar Bayramı mıydı?
 

Hayatı bahar bayramı havasında yaşamak ve yaşatmak anların kıymetini kavramış yüreklilerin rüzgara rağmen ayakta durmasına bağlıdır! Bahar, içimizde!


Bugün “bahar bayramı” ydı. Hoş, bana bahar bayramı, “ne zaman geldi, ne zaman hayatıma taht kurdu ya da ne zaman benden, hayatımdan uçup gitti de yalnızca rüzgarını bıraktı?” Kavramakta, anlamakta zorluk çekiyorum artık. Yok, belki de yaşını başını alan her yetişkin gibi bütün bu, “baharın bizi teğet geçtiği noktaları” sorgulamaktan, bahar rüzgarı ile yüzleşmekten korkuyorum. Kim bilir?  İçimdeki bayramı ”boğazıma takılan mutluluğu, korkusu, tedirginliği, mahçupluğu, açmazları, neşesi, hoşlukları, merakları, açılamayan kapıları ile birlikte” yaşadığımı sanıyorumdur, belki de hâlâ ,inatla! Sizler de, bir bahar bayramının sevincini yaşamayı / yaşatıyor olmayı hiç istemediniz mi, dostlar? (Yaşadınız mı, ömürde bir kez?) İsterdiniz, isterdik gibi geliyor bana. En azından, nisan yağmurunun neşesini, temizliğini, kokusunu, bereketini hâlâ duyabildiğimize inansam / inandırılsam bana yetecek / yeterdi ya...Neyse!..Biz baharın güzelliğini, yine de, içimizde duyalım!      

Gelelim bahar bayramına; yıllar var ki ilk kez, bugün, bahar bayramında neler yapıldığını; daha doğrusu baharı, gençliği, yetişkinleri; bütün bunlar içinde “ben”i, baharın anlamını, bayramı, coşkuyu, şehirleri (sanırım yalnızca bana has duygu-düşünce mantığıyla) birbirine bağlayınca, üniversitemin ilk yıllarında, yalnızca tatillerde o güzelim şehrin bahar tatlılığını, canlılığını, neşesini ruhumda duyabildiğim Kırklareli’deki bahar bayramında neler yaşandığını hatırladım.

Dur bakayım, bayramın bir de adı vardı: Yanlış hatırlamıyorsam “Kakava”… Ateşten atlamalar, yumurta boyamalar, yumurta tokuşturmalar,  o güne gelmeden önceki gece, genç kızların “bol tuzlu hamur yeyip” de uyumaları, rüyalarında atlı prenslerini göreceklerine inanmaları ( boğaza yapışıp kalan o hamuru yutabildikten sonra nasıl uyunursa! ); yine, hava karardı mı, taaa haftalar öncesinden dilenen şeye göre kağıttan (araba, ev, para v.b) kesilen parçaların gül diplerine gömülmesi… Böylelikle, o yıl içinde dileklerin gerçekleşeceğine inanılması…Ben de, şimdiki aklımla ve şimdiki rüzgarımla dilek dilesem mi ki? Ya da diledim mi ki? Sor(a)mayacağım, kendime… O, rüzgarda kalsın….     

Yine biz kakava (ya da baharı yaşayan şehir) eğlencelerine dönelim:O şehirden kafama çakılan bir kesit de, her bahaneyle sokak çalgıcıları arasında vur patlasın oynamalar…Kakava şenliğinde bu oyunlar tüm gün, belki tüm hafta, şehrin hemen her sokağında olurdu…(Acaba, herkes eğlenceden aynı tadı mı alırdı ki? Bilinmez! Daha ben,  şu yetişkin halimle yeni yeni anlıyorum ki; insanlar aynı andan aynı lezzeti alamıyorlar! Keşke, bu gerçeği şimdi bile anlamasaydım. Bahar, bahar olsaydı, her daim. ) 

Bir bayramı yaşamak ve paylaşmak… Yaşamı coşkuyla (bahar keyfi ve bahar eğlencesi tadıyla) paylaşırken, o anın güzelliğini duyumsamak… Eğlenir ve eğlendirirken; eğlencelik olmamaya, eğlenceliğe düşürmemeye çalışmak… Eğlenmek, coşmak ama eğlenmenin ciddiyetini kavrarken, bunun bir sınav olmadığını bilmek… Eğlencenin niceliği değil, niteliğini duyumsamak… Bir gökkuşağının altından geçmeyi dilemek / denemek  kadar hoş, ama imkansız bir deneneyim mi? (Ne olursa olsun; ben “bu dilekleri” nefesim olduğunca dileyeceğim…)    

Çocukça bir hayal mi yoksa benimkisi? (Ya,  çocuk olmak mı kötü; yetişkin olmak mı? Ya da en önemlisi çocuk veya yetişkin olmamız değil de; baharı duyamamamız; anın neşesini, ruhun dileğin-ve o anda yaşayan ruhu yürekli göremememiz mi acı? )      

Eklemem gerekti: Mozart’ın “Bahar Senfonisi” ile “Ay Işığında Serenad” senfonileri var mıydı? Ben mi yanlış anladım bahar coşkusunun ciddiyetini; bahar rüzgarının her an çınlayan hiç bitmeyen sesini? Yoksa ben mi göremedim, tanıyamadım “gül  ağacının dibine” dileğini yüreklice ekebileni? Ben mi, biz mi duyamaz olduk, şu yürek senfonisini?       

Bugün, Bahar Bayramı! Bahar bayramınız gönlünüzce ve neşe ile geçsin (çocuk da, yetişkin de olsanız) yüreğinin senfonisini korkusuzca ve rüzgara rağmen duyabilenler…

Yegâh Elif MİRZÂDE      

 
Toplam blog
: 191
: 769
Kayıt tarihi
: 21.07.09
 
 

“Yazı yazmak” bir Yürek Yolculuğudur. Okumak ve yazmak bana Edebiyat alanının kapılarını açtı… Ed..