Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Ekim '15

 
Kategori
Siyaset
 

"HDP'li bir TBMM: Yanlışlar ve doğrular"

HDP ile ilgili kafa karışıklıkları had safhada. Tabiri-i caizse, partinin oylarındaki yükseliş ivmesi, seçmenlerin endişelerini de tetiklemiş durumda. Haydi, birlikte bir oyun oynayalım!.

7 Haziran seçimlerinin yapılarak 25. Dönem TBMM üyelerinin belirlenmesinin üzerinden haftalar geçtiğini, bugün Haziran ayının son haftaları olduğunu varsayalım. HDP’nin %10 barajını kıl payı da olsa geçerek meclise girebildiğini ve parlamentoda 50 (civarında) sandalye ile temsil edildiğini, CHP’nin 2011 seçimlerindeki oylarının (%25,98, 135 MV) biraz daha üzerinde oy alarak 140’a yakın milletvekilliğine sahip olduğunu düşünelim. Bu yazının amacının 7 Haziran sonrası üzerine bir kehanete girişmek olmadığını tekrar ve tekrar belirtmekte yarar var. Kimin ne kadar oy alacağı üzerine bir tahmin derdi taşımıyorum. Aksine sorunum, HDP’li bir TBMM’de neler olacağı üzerine düşünmek. Aslında tam olarak bu da değil; seçimler öncesinde HDP ile ilgili endişelerin ne kadarının medya köpürtmesi ne kadar siyasî olarak “mümkün” olduğu üzerine söyleşebilmek. Çünkü “mümkün” olabilecekler üzerinde konuşmaya başladığımızda, HDP ile ilgili olarak yaratılmaya çalışılan korkuların, endişelerin çoğunun, sadece kuru gürültüden ibaret olduğunu rahatlıkla görebiliriz.

Oyunumuza geri dönelim! Bugün, 23 Haziran 2015’tir. 25 Dönem TBMM, bugün çağrısız olarak toplandı. En yaşlı üye (geçici) başkanlığında açılan mecliste andiçme töreni gerçekleştirildi. Bugün (23 Haziran) itibarıyla, 7 Haziran seçim sonuçlarının medyaya yansıması, hatta daha öncesinden bu yana devam eden hükümet tartışmaları, artık, TBMM kulislerine taşınmaya; parti genel merkezlerinde elde kağıtlar, yeni TBMM aritmetiği üzerine tüm alternatifler masaya yatırılmaya başlandı. Bugünü 23 Haziran olarak seçmem hem uydurmadır hem de değil. Uydurmadır çünkü, TBMM’nin ne zaman açılacağı, Yüksek Seçim Kurulu’nun 7 Haziran 2015 seçimlerinin kesin sonuçlarını ne zaman açıklayacağı, yani kesin sonuçların Resmi Gazete’de ne zaman yayınlanacağı ile doğrudan alakalı. YSK’nın, 12 Haziran 2011 seçimlerinin kesin sonuçları ile ilgili kararı 12 gün sonra, yani 23 Haziran 2011 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanmış. Bu ayrıntı önemli çünkü TBMM İçtüzüğü’ne göre, “Milletvekili genel seçimi kesin sonuçlarının Yüksek Seçim Kurulunca Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu kanallarında ilânını takip eden beşinci gün saat 15.00’te Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu çağrısız olarak toplanır. Bu birleşimde, önce milletvekillerinin andiçme töreni” yapılacaktır. Her şey tam da 2011 seçimlerinde olduğu şekilde giderse, 2015 seçimleri sonrasında YSK’nın kesin sonuçları açıklayacağı tarih de tahminen 18 Haziran 2015’tir. Bu tarih, tahmin edersiniz ki kesin bir tarih değildir; daha erken de geç de olabilir. Lakin, oyun bu ya!, Sürecin 2011’deki ile birebir benzediğini ve seçimlerden sonraki 12. gün, yani 18 Haziran’da kesin sonuçların açıklanacağını düşünelim. İşte o zaman TBMM’nin ilk toplantısının 23 Haziran’da gerçekleşebileceğini söyleyebiliriz. Yine iç tüzük gereği, ilk toplantı yemin töreni olacaktır.

Ardından TBMM kendi iç yönetimini belirlemek için çeşitli seçimlere gidecek; TBMM Başkanı’ndan başlayarak çeşitli koltuklar için seçimler yapılacaktır. Olası meclis aritmetiğinin sonuçlarının mümkün kıldığı hükümet senaryoları üzerine tartışmaların başlaması için TBMM’nin açılması ya da yemin töreninin gerçekleştirilmesi gerekmiyor. Bu yazıyı bu satırlara kadar okuduğunuza göre, zaten şimdi biz de bu işi yapmaktayız. Ancak 23 Haziran’dan sonra resmî bir takvimin de işlemeye başlayacağını aklımızda tutmamız gerekiyor. Olası senaryolara bir göz atmakta fayda var.

1- Kalıcı AKP Hükümeti Alternatifi: 2015 seçim sonuçlarına göre oyları artsa da azalsa da, TBMM’deki sandalye sayısı fazlalaşıp eksilecek olsa da en kuvvetli senaryolardan biri budur. Oylarında/sandalye sayısında bir miktar düşme olsa dahi, parti, başkanlık sistemi ve anayasa değişikliği tartışmalarını sessizce rafa kaldıracak ve dört yıl daha ülkeyi yönetecektir. Ahmet Davutoğlu ile mi yola devam eder. Takip eden dönemde AKP içinde ne tür siyasî dönüşümler olur. Bu Erdoğan’ın şimdiki konumunu nasıl etkiler… hepsini bir kenara koyuyorum. AKP’nin tüm seçim stratejisi de bu alternatifin gerçekleştirilebilmesi üzerine inşâ edilmiş durumdadır.

2- Geçici ve/ya Kırılgan AKP Hükümeti Alternatifi: Oyları hatırı sayılır oranda düşmesine rağmen, AKP, kıl payı da olsa, hükümeti kurabilecek sandalye sayısına sahip olmuştur. En ufak firelerin bile, bırakın bir anayasa hükmünü, sıradan bir yasanın bile geçmesi sürecinde bile birkaç milletvekilinin oyunu hayatîleştireceği bu tür hükümetin kalıcı olacağını düşünmemiz zor. Yeni AKP Hükümeti, enerjisinin çok büyük çoğunluğunu AKP örgütüne, AKP TBMM grubuna yöneltmek, herhangi bir yasayı çıkartmak için dahi oldukça yoğun bir mesai harcamak zorunda kalacaktır. Bu alternatifi Geçici ve/ya Kırılgan AKP Hükümeti Alternatifi olarak adlandırmayı kolaylaştıran da bu özelliğidir. Çünkü bu alternatifte hükümeti geçici kılan, muhalefetin güçlülüğü değil, AKP’nin kırılganlığıdır. Ahmet Davutoğlu gibi, silik bir Genel Başkan ve Başbakan profili de bu kırılganlığı azaltmayacak aksine tetikleyecektir. Bu alternatifin süresi hakkında tahminde bulunmak zorsa da ömrünün 4 yıl olmayacağını peşinen söylemek mümkün. Geçici ve/ya Kırılgan AKP Hükümeti Alternatifi, muhtemeldir ki, ya diğer maddelerde tartışılacak alternatiflerin önünü açacaktır ya da erken seçimin.

3- AKP’li Koalisyonlar Alternatifi: Hemen belirtmek gerekiyor ki, AKP önderliğinde kurulacak bir koalisyonun ömrü ve yol açacağı siyasal gelişmeler. Geçici ve/ya Kırılgan AKP Hükümeti Alternatifi’nden pek de farklı olamayacaktır. AKP ile koalisyona görece sıcak bakacak –daha ılımlı bir ifade ile düzelteyim- daha az soğuk bakacak olan parti, sanıldığının aksine HDP değil, MHP olacaktır. Nitekim AKP-MHP koalisyonunun ömrünün de uzun olacağını varsaymak zor görünüyor. AKP’nin CHP ya da HDP ile kuracağı bir koalisyonun önündeki en büyük engel de HDP ve CHP’nin olası bir koalisyona dair seçim öncesindeki açıklamaları değil – bu açıklamalar tabii ki önemli ve HDP ve CHP öğütlerinde AKP ile olabilecek bir koalisyona şiddetle karşı çıkacak partililerin ve medyanın en önemli malzeme deposunu oluşturacaklardır- bizzat AKP’nin kendisi olacaktır. AKP gibi iktidarda doğmuş ve ancak iktidarı ile var olmuş bir partinin, koalisyon pratiği olmadığı gibi, muhalefet pratiği de yoktur. Olası bir AKP-HDP ya da AKP-CHP koalisyonunun HDP ve CHP’de yaratacağı olumsuz etkiden çok ama çok daha fazlası böylesi bir koalisyonun AKP için geçerlidir. O yüzden HDP’nin halkı kandırıp, Abdullah Öcalan ve özerklik ile ilgili tavizler karşılığında AKP ile bir koalisyona gideceği çok abartılı bir değerlendirmedir. Söylemek istediğim tam olarak şudur: Böyle bir taviz karşılığında HDP çevresi ikna olsa da, bu koalisyonun HDP’ye vereceği zarar ile AKP’ye vereceği zarar mukayase dahi edilemez: AKP’nin bu alternatifi denemek yerine Geçici ve/ya Kırılgan AKP Hükümeti Alternatifi’ni gündemine alarak, kendi (geçici) hükümeti yönetiminde yeni bir seçime giderek şansını yeniden zorlayacağını düşünmek daha olasıdır. Benzer şeyleri bir AKP-CHP koalisyonu için de söylemek mümkündür.

4- AKP’siz Hükümetler Alternatifi: 2015 seçimlerinde parlamentoya 4 partinin (AKP, CHP, MHP, HDP) girmesinin kuvvetle muhtemel olduğunu tartışmaya bile gerek yok gibi. AKP’siz Hükümetler Alternatifi denildiğinde ise diğer üç parti arasındaki tüm iktidar alternatiflerinin (her üç partinin ikili ya da üçlü, dışarıdan destekli azınlık, geçici… formülün adı ve terkibi her ne olursa olsun) kastedildiği açık. İstatistiki olarak, MHP-HDP ya da MHP-HDP-CHP’nin bir şekilde kuracakları, işbirliğine girecekleri koalisyonlar bırakın uzun ömürlü olmayı, siyaseten anlamlı bile değildirler. Mümkün olabilecekleri tek koşul şudur: Olabilecek en kısa sürede erken seçim kararı almak üzere ve bu süre içerisinde yürütme sorumluluğundan kaçmamak adına, göstermelik bir koalisyon/azınlık/geçici hükümetine “evet” demek. AKP’siz Hükümetler Alternatifi içerisinde en “mümkün” olanının, CHP-MHP koalisyonu olduğu düşünülebilir. Ancak böyle bir ihtimali dikkate alabilmemiz için bile, 2015 seçimleri ile ilgili genel değerlendirmelere değil, gerçek sonuçlara ihtiyacımız var. Çünkü bu koalisyon ihtimalini mümkün kılabilecek, tartışılır kılabilecek olan tek şey, 2015 seçimlerinin genel seyri değil, bu seçimlerdeki %1’lik oynamaların bile TBMM aritmetiğine yansımalarıdır. İşte bu %1’lik oynamalar ki, hem bir CHP-MHP koalisyonunun siyaseten mümkün olup olamayacağını, hem de eğer mümkün olursa onun siyasî akibeti üzerinde değerlendirmelerde bulunabilmemizi anlamlı kılsın. Bu alternatifin, AKP çevresini de memnun edecek bir alternatif olduğunu unutmadan ekleyelim. Eğer birinci alternatif, yani AKP’nin en çok arzuladığı alternatif gerçekleşmezse, AKP’nin, kendi yönetiminde kurulacak zayıf ve kırılgan bir AKP hükümeti (2. Alternatif) yerine kendisinin güçlü, etkili bir muhalefet olarak yer alacağı bir CHP-MHP koalisyonunu tercih edeceğini de rahatlıkla söyleyebiliriz. Kendi istediği gibi yönetmekte zorlanacak, güçsüz, kırılgan bir AKP (2. Alternatif) yerine, kendi istemediğini yaptırmayacak güçlü (ana muhalefet) bir AKP seçeneği her daim masadadır. HDP’ye ne oldu? Hiç! Bu soruyu aslında, “Bölücüler meclise girerse özerkliği kabul ettirecekler!” “Apo’ya af çıkacak!” “AKP ile koalisyon kurup ülkeyi bölecekler.” “PKK hükümeti kurulacak!” diyerek figan feryat bağıranlara sormak gerekiyor. %10’u geçecek bir HDP sadece, sadece, sadece… iki işe yarayacaktır. 1- Stratejik olarak, AKP iktidarına son verme ihtimalini mümkün kılabilecek; olmadı bu iktidarı mutlak bir güç olmaktan çıkarabilecek tek siyasi parti HDP’dir. CHP’lilerin “Oyları bölmeyelim!” iddiaları artık sıkıcı olmayı da aştı. Tamam,”Et-tekraru ahsen velev kane yüz seksen” denilir, yüz seksen kere de olsa tekrar etmek iyidir, hoştur da, CHP’lilerin “oyların bölünmesi” ikazlarının tekrarı yüz sekseni epey aştı; artık ne “ahsen”i, “İç bayıcı” ve “bunaltıcı” boyutlara ulaştı bile. Oyları %10’a ulaşan bir HDP’nin parlamento aritmetiğinde yaratacağı tesir, oyları %35’e ulaşacak bir CHP’in aynı konuda yaratacağı tesirden çok daha fazladır. Sözün kısası: Bugünün iktidarından hoşnut olmayan CHP’liler, lütfen “Oyları bölmeyelim!” 2- Siyasi olarak, HDP’nin Türkiye’nin tüm ötekilerine açılması Türkiye demokrasisi için kazançtır. Sonuç olarak, %10’u geçecek bir HDP, 25. Dönem TBMM’sinin hükümet tartışmaları içinde yer alır mı. Alabilir! Bir şekilde HDP’nin içinde, dışında, kenarında, köşesinde… yer alacağı hükümet alternatifi uzun vadeli olabilir mi? Büyük ihtimalle hayır! Hayır!, çünkü olsa olsa 50 civarında bir sandalyeye sahip olabilecek HDP’nin hükümet senaryoları içerisinde yer alıyor olması bile gösterecektir ki, TBMM kilitlenme noktasına gelmiştir. Eğer yasama (TBMM), kendi içerisinden çıkaracağı yürütme (hükümet) konusunda kilitlenme noktasına gelmeseydi, HDP’nin alternatifler içerisinde adının geçmesi bile mimkün olmazdı. HDP’nin bir şekilde içerisinde yer alacağı, destekleyeceği vb. bir hükümetin ömrünü kısaltacak olan da bu realitedir. Böylesi bir hükümet, içerisinde HDP yer aldığı, terkibinde HDP bulunduğu için değil, TBMM’nin sandalye dağılımı, HDP’yi dahi iktidar alternatifleri içerisinde tartışmayı zorunlu kılacağı için kısa ömürlü olacaktır. Keyifli Pazarlar…

Mete K. KAYNAR

 
Toplam blog
: 38
: 70
Kayıt tarihi
: 08.02.15
 
 

Hacettepe Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü. Doç. Dr.  Özgür Üniversite ..