Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

30 Nisan '09

 
Kategori
Haber
 

“İçiniz rahat mı” sorusuna ben “Evet” derdim…

“İçiniz rahat mı” sorusuna ben “Evet” derdim…
 

Eski Adalet Bakanı <ı>Prof. Hikmet Sami TÜRK’e karşı planlanan bombalı saldırı, son anda önlendi.

Başkent Üniversitesi Hukuk Fakültesinde <ı>“Anayasa” dersine giren <ı>Türk’e yapılan saldırıdan sonra, yine televizyonlarda bildik ve artık kanıksadığımız ve bir türlü tepki gösteremediğimiz görüntüleri ve konuşma, değerlendirmeleri izledik.

Bir televizyon kanalında sorulan sorulara cevap veren <ı>Türk'e göre bu saldırının sebebi kendi bakanlığı döneminde gerçekleştirilen <ı>"Hayata Dönüş Operasyonu" idi.

Hepimizin de bildiği gibi, bir dönem cezaevleri mahkûmların <ı>“Hâkimiyet bölgesi” haline gelmişti. Her türlü hukuksuzluk cezaevlerinde mevcuttu.

İşte o dönemin Adalet Bakanı <ı>Prof. Hikmet Sami TÜRK’ün girişimleri ile ceza ve tutuk evlerinde değişim başlamıştı. Hâkimiyetin ellerinden gideceğini gören bazı mahkûmlar da isyan çıkarmış, jandarma müdahil olmuş, sonunda da 12 mahkûm ve tutuklu ölürken iki jandarma eri de şehit olmuştu.

Televizyon kanalının spikeri, bu operasyonda yaşanan üzücü olayları kastederek <ı>Türk’e şöyle bir soruyor…

<ı>“İçiniz rahat mı?”

Ben, o dönemin adalet bakanı olsam, o operasyonu ben yaptırmış olsam, vereceğim cevap çok net olurdu…

<ı>“İçim rahat, merak etmeyin, ama üzüldüğümü de söylemeliyim, keşke kimseye zarar gelmeseydi…”

Evet, böyle derdim bu <ı>“İmalı” soruya cevap olarak…

Adalet Bakanı olarak görev, herkesin hukuk çerçevesi içinde kalmasını sağlamak ve hukuku uygulamak ise, o dönemin adalet bakanı da görevini yerine getirmiş, hukuksuzluğa karşı durmuş, bu arada da <ı>“Üzücü” olay da yaşanmıştır.

Bu konuda <ı>“İçiniz rahat mı” sorusunun tek muhatabı Hikmet Sami Türk olmamalı…

Dönmeli, o gün olayı çıkaranlara da sormalı; <ı>“İçiniz rahat mı” diye…

Ancak o zaman <ı>“Adil” bir soru olur…

Olayların üzerine <ı>“Abartılı” gitmenin bir faydası hiçbir zaman olmadı, bundan sonra da olmayacak. Benzer soru Genel Kurmay Başkanı <ı>Org. Başbuğ’a da soruldu…

Üstelik soruyu soran, medyanın <ı>“Eski tüfeklerinden” Mehmet Ali Biran idi…

Soru şöyle…

<ı>“Toprağa kazmayı vurunca fışkıran silah ve mühimmat…”

Cevap ise net…

<ı>“Sorunun şekli yakıştı mı?...”

Televizyon kanallarında böylesi haberler verilirken <ı>“Bir orduyu donatacak silah ve mühimmat çıktı” deniliyor. Haberi böyle verenlerin ya orduyu oluşturan personel sayısından haberi yok, ya da bir ordu donatılırken ne kadar silah ve mühimmat gerekli, ondan bilgisi yok…

Bir yerlerde silah ve mühimmat bulunmuştur… Bir yerlere gömülü silah ve mühimmat da çıkmıştır, doğru…

Failini, varsa suçlusunu bulmak istiyorsan, silah ve mühimmattan yola çıkacaksın, önce suçluyu tespit edip sonra silahın menşeine varmaya çalışmayacaksın, yanlış ve çıkmaz yola girer çünkü…

Aynen şimdi olduğu gibi…

Yazımda temel düşünce olarak söylemek istediğim şey, bazı şeyler için kışkırtıcı sorular sormak yerine, akıllı sorular sormak gerekir.

Çünkü her sorunun mutlaka bir cevabı vardır, dikkati sorar ve üzerine doğru yoldan giderseniz cevabını da o derece doğru ve çabuk bulursunuz.

Evet içi rahat o dönemin adalet bakanının da şimdi soruyu sorana soralım…

Bu soruyu sorduktan sonra içiniz rahatladı mı?

<ı>30 NİSAN 2009

 
Toplam blog
: 146
: 576
Kayıt tarihi
: 17.01.09
 
 

Yazacak belki bir çok şey vardır, ancak sadece "Yazmak en büyük tutkum" desem!... Sonrasında da zate..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara