Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ocak '10

 
Kategori
Siyaset
 

“N’aber Çimdikçi” dedim…

“N’aber Çimdikçi” dedim…
 

Sözün özü, aslında bu...


Arada sırada uğrardı, gelip geçerken…

Genellikle gıcık vermek, tepemin tasını attırmak, sonuçta kendine de dâhil, beni yakası açılmamış laflar ettirmek için. Uzun zaman oldu, uğradığı da yoktu…

Baktım, kafası önde, geçiyor…

“Heeey…” diye seslendim… “N’aber çimdikçi, tırnaklarını mı söktüler ne?”

“Ha s..tir lan” dedi, özenmiş gibi…

“Gel hele gel” dedim, “Bi acı kahve içelim, birlikte…”

Ne de olsa “Dost” bölüğünden olduğundan, kızsa da kahveye “Hayır” diyemeyenlerdendir kendisi.

Eeeee… Eski toprak, eski tüfeklerden ne de olsa.

Koltuk ikram ettim “Yok” dedi… Sandalyeye de oturmadı, tabureyi çekti altına, “Hadi uzatma da söyle kahveyi” diye de söyledi suratını sallayarak.

O’na göre yolun yarısı olan 60’ı devirince böyle mi oluyor ki insan!…

Kahveyi söyledim, bir tabure de ben altıma çektim, tam karşısına. Yüzüne doğru baktığımda, belli ki bir şeye oldukça sinirlenmiş, çakmak çakmak bakıyordu mavişim gözleriyle…

Gördümdü de, pek böyle halini görmedimdi doğrusu. Merakım gittikçe astarken, dayanamadım artık, sordum.

- Hayırdır abi?...

- Ulan… Memlekette katiller de kahraman oldu, bu ne iştir?

Anlaşıldı, 30 sene önce, basının duayenlerinden Abdi İPEKÇİ’nin katilinden söz ediyor.

- Senin “Rus malı” aklın ermez bu işlere.

- Seninki eriyor mu?

- Abi… Ne var ermeyecek, pazarlama yapıyor adam, geçim derdine düştü artık…

- Hah… İşte ben de onu diyeceğim, adam çıkar uğruna soytarılığa soyundu, basın da bedavadan tanıtım reklamını yapıyor, olacak iş mi?

- Türkiye burası, neden olmasın? Hep bu türden şeylere prim vermiyor muyuz abi…

- Tamam çöpçü, tamam da bu kadarı da fazla değil mi ya…

- Eksiği kalmasın diyedir abi…

- Hadi pazarlamadan vazgeçtik, kardeşi midir nedir, adam televizyonda “Biz de Atatürk gibi 30 sene askerlik yaptık” demez mi?

- !...

- Atatürk’ün arkasına siper almayan bir tek katiller kalmıştı, o da oldu şükür vallaha… Bu adamlarda artık utanma, arlanma, sıkılma, haya, edep, hiçbir şey kalmadı.

- !...

- Ve biz de toplum olarak bu gibi adamların arkasından gidebiliyoruz…

- Nasıl olsun isterdin?

- N’olacak… Hiç kimse on paraya almayacaktı, gazetelerde televizyonlarda bir tek laf, bir tek kelime haberi çıkmayacaktı, yalnızlığın içinde yok olup gidecekti…

- Olur mu?

- Olmaz elbette… Baksana Mehmet Ali BİRAND bu gece ekrana çıkartıyor adamı, hiçbir şey olmamış gibi ve adına da “Habercilik” diyorlar bunun…

Bunları konuşurken kahvemiz geldi, içtik bitti bile…

- Hadi eyvallah, gidiyorum…

- Oldu mu şimdi? Daha edeceğimiz laf vardı, gözün çarıkta gibi…

- Ulan… Ismarladığın bir fincan kahve, gözüm çarıkta niye olsun.

- Yemek ısmarlayayım…

- Senin ikram, benim dişi kör etti, istemez. Bi kahveye bu kadar laf, yemek ısmarlasan kim bilir ne kadar laf…

- Yok yani… Mesele önemli de, konuşalım diye.

- Ne konuşacağız, katilin, soytarının kahraman gibi ortada dolaştığı yerde daha fazla konuşmaya gerek yok…

Dedi ve gitti… Hem de arkasına bile bakmadan…

19 OCAK 2009

 
Toplam blog
: 146
: 576
Kayıt tarihi
: 17.01.09
 
 

Yazacak belki bir çok şey vardır, ancak sadece "Yazmak en büyük tutkum" desem!... Sonrasında da zate..