“Ne mutlu Türküm diyene” diyebilene

09.12.2009

Bugün TBMM. de DTP Genel Başkanı Ahmet Türk’ün konuşmasını büyük bir sabırla dinledim.

Konuşması her zamanki gibi itici ve sahte geldi bana. Sanki bir başka memleketin adamı konuşuyor da, onu dinliyordum.

Yine sahte bir üzüntü ile şehitlerimiz için üzüldüklerini, içlerinin yandığını söylemez mi?

Vallahi, pes yani!

Daha sonraki konuşmalarında "Kürtlerin partisi kapatılmak isteniyor" demez mi?

Bu sözleri ile, kendilerini tek millet kavramından ne kadar soyutladıklarını, ne kadar ayırımcı olduklarını da ispat ediyordu.

Onun bu sözlerini Türkiye’de yaşamayan birisi dinlemiş olsa, ”Vah vah! Zavallılar ne kadar zulüm görüyorlar acaba” diye düşünüp üzülebilir. Hani ne derler, dışı seni, içi beni yakar diye bir söz vardır ya, aynen öyle işte.

Adam öylesine konuşuyor ki, sanki tüm Kürtleri temsil ediyormuş gibi.

Türkiye’deki tüm partilerde her kökenden insan olduğu gibi, Kürt vatandaşlarımızın da olduğu çok iyi biliniyor ama ne yazık ki, bu Ahmet Bey bilmezlikten geliyor. Bildiğim kadarıyla iktidarın içerisinde sadece 75 Kürt kökenli vekil var.

Bunlardan bazıları bakanlık yapıyorlar.

Kürt kökenli cumhurbaşkanlarımız, başbakanlarımız olmadı mı?

Ayrı gayrı oldu mu bu güne dek?

O Kürt’tür, onu başımıza getirmeyelim diye kim düşündü bugüne kadar ha! Ahmet Bey?

Bizler, Kürt, Çerkez, Alevi, Türk, Laz ile bir milleti oluşturmuşuz ve böyle bir bütün oluşturmuşuz.

Birde diyor ki, DTP barışın, kardeşliğin köprüsüdür. Haydi canım sende..

Sen kimmm, kardeşlik kim? Kardeş kardeşi vurur mu ha?

Kardeş kardeşe, haince pusu kurup canına kıyar mı?

Kardeş dediğin, küçük çocukları öne salıp, ortalığı savaş alanına döndürür mü?

Kardeş dediğin onlarca masum insanı katleder mi?

Şehirleri, köyleri yakıp yıkar mı?

Bugüne kadar terörist başının adı “sayın” diyerek hiç ağzınızdan düşmedi. Bir yol haritasıdır tutturdunuz gidiyorsunuz.

Ne yolu? Ne haritası? Türkiye’nin haritası 1919 da çizilmiştir ve dünya var oldukça da öyle kalacaktır.

PKK ya bir kere olsun terör örgütü demediğiniz gibi, onlar bizim kardeşlerimiz diyerek onların meclisteki temsilcileri olduğunuzu her zaman söylediniz.

Hem, kendinizi bu milletin bir parçası olarak görüp kabullenmiyorsunuz, hem de kardeşlikten barıştan söz ediyorsunuz.

Sizin, sözde kardeşçiliğiniz emperyalizmin maşası olup, Türkiye’yi parçalamak isteminden başka şey değildir. Bunun adı da, kardeşlik değil, kalleşlik, hainliktir.

İsterse ana, baba bir kardeş olalım seninle, böyle kardeşim olmaz olsun derim yine.

Başımızdaki yokluk, yoksulluk, işsizlik, adaletsizlik, rantçılık, yetmiyormuş gibi, millet sizin bu hainliklerinize büyük bir sabır gösterip dayanıyor.

Bu olaylar ile sırtımızda kambur oldunuz be!

Koyun can derdinde, kasap et derdinde, derler ya işte öyle bir şey.

Silivri’de memleket sevdalıları, ne olduğu belirsiz suçlamalarla zindanlara atılmışlarken, sizler, elinizi kolunuzu sallayarak ortalarda dolaşıyor, halkı gerek devlete, gerekse millete karşı ayaklandırmak ve Türkiye’yi bölmek peşindesiniz.

Kürt Halkı, Kürt Hakkı’ymış. Ne hakkı bu kardeşim? Bizler, hangi kökenden gelirsek gelelim, bizim haklarımız yok mu?

Katledilen, öldürülen, geride kalan bunca insanın hakkı yok mu?

Çiftçisi, emeklisi, memuru, doktoru, işçisi, avukatı, hâkimi velhasıl, millet sokaklara dökülüyor hak aramaya, adalet aramaya.

Evet, hak aramaya yollara düşüyoruz ama hiç birimiz vatana, millete, devlete hainlik etmiyoruz.

Sizin hak anlayışınız ayrı bir devlet kurma hayalleridir. Türkiye’yi bölme hayalleridir. İşte buna asla müsaade etmeyiz ve etmeyeceğiz.

Sn. Başbakan Erdoğan’dan kopya çeker gibi yola devam diye tehditler savuruyorsunuz ama sizin tehditlerikinci baskı oluyor açıkçası.

Unutmayın ki bu millet uyur gibi görünür, sabırlıdır ama sırası gelince şahlanır. Sabırları fazla zorlamayın.

Sizler en iyisi bölücülükten, hainlikten vaz geçin çekilin hanlarınıza, hamamlarınıza, villalarınıza da, bu millet rahat etsin ve kardeşçe yaşasın, emeği de hakça bölüşsün.

Oh ya! Biraz içimi kâğıda döktüm. Yoksa çatlayacaktım.