Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Aralık '08

 
Kategori
Siyaset
 

“Özür”e düşman cahiller için okuma önerileri

“Özür”e düşman cahiller için okuma önerileri
 


“Yağmur Oğlum! (…) Öğütlerimi tut, iyi bir Türk ol. Komünizm bize düşman bir meslektir. Bunu iyi belle. Yahudiler bütün milletlerin gizli düşmanıdır. Ruslar, Çinliler, Acemler, Yunanlılar tarihi düşmanlarımızdır. Bulgarlar, Almanlar, İtalyanlar, İngilizler, Fransızlar, Araplar, Sırplar, Hırvatlar, İspanyollar, Portekizliler, Romenler yeni düşmanlarımızdır. Japonlar, Afganlılar ve Amerikalılar yarın ki düşmanlarımızdır.
Ermeniler, Kürtler, Çerkezler, Abazalar, Boşnaklar, Arnavutlar, Pomaklar, Lazlar, Lezgiler, Gürcüler, Çeçenler içer(de)ki düşmanlarımızdır. Bu kadar çok düşmanla çarpışmak için iyi hazırlanmalı. Tanrı yardımcın olsun!"

Nihâl Atsız - 4 Mayıs 1941

Bugün blog sayfamda pek hoşlanmadığım bir yönteme başvuracağım. “Özür Diliyorum” kampanyası hakkında kendi görüşlerimden ziyade iki yazarın görüşlerine yer vereceğim. Konuklarımdan biri Türkiye’de Türkçülük, Turancılık, milliyetçilik, ülkücülük, ırkçılık vs denince ilk akla gelen kişilerden birinin, yukarıda vasiyetini aktardığım Hüseyin Nihal Atsız’ın oğlu Yağmur Atsız, öteki ise Ermeni kökenli bir yazar, Markar Esayan… Blog çok uzamasın diye zorunlu olarak yazıları biraz kısalttım. İsteyen aşağıdaki linkleri tıklayıp yazıların tamamını okuyabilir. “Özür Diliyorum" kampanyasına imza atanları, “vatan haini”, “sözde aydın” gibi klişelerle itham eden zır cahillerin bu iki makaleyi okumalarını şiddetle tavsiye ederim. Tabii bir metni sonuna kadar okuma sabırları ve azıcık gerçeklerle yüzleşme cesaretleri varsa....


Yağmur Atsız – “Maraş"

“ (....) 24 Nisan 1915’i, yáni Ermeni Kırımı / Tehcîri / Soykırımı / Muqátelesi (adına ne derseniz deyin) Feláketi’ni anlamaksızın 19 Aralık 1978 Feláketi’ni anlayamazsınız. 3 Hazîran 1889’u, yáni önce ‘İttihád-ı Osmánî’ adıyla kurulan İttihád ve Terakkıy Cemiyeti’ni anlamaksızın da 24 Nisan 1915’i anlayamazsınız. Ama eğer bunları anlarsanız muhtemelen arada yáhut daha sonra cereyán eden pek çok hádiseyi, meselá 1934 Edirne Pogromu’nu, 1941 Varlık Vergisi Zulmü’nü, 1955 6/7 Eylül Alçaklığı’nı, 1963/64 Rum Tehcîri’ni, 1 Mayıs 1977 Taksim Katliámı’nı, 16 Mart 1978 Beyazıd Meydanı Katliámı’nı, 18 Nisan 1978 Malatya Katliámı’nı, 1980 Çorum Arbedeleri’ni, Madımak’ı (1993), Abdi İpekçi’yi, Uğur Mumcu’yu, Ahmet Taner Kışlalı’yı, Sabahat Üçok’u, Hrant Dink’i, Trabzon ve Malatya’da boğazlanan Hıristiyanları, 12 Eylül Kahbeliği’ni, Diyarbakır Cezáevi Cehennemi’ni, zorla boşaltılan 3.500 Kürd köyünü, ‘Özel’ Çalışma Grupları’nı, Danıştay Suikasdı’nı, Susurluk’u, daha nice námussuzluğu ve niháyet Ergenekon’u da yerli yerine oturtabilirsiniz.

(…….)
Ben bu bakımdan, bir grup Türk entellektüeli tarafından geçen hafta başlatılan ‘Ermenilerden Özür Kampanyası’na karşı gösterilen o aşağılayıcı, kibirli ve küfürbaz tavrı da derin bir teessür ve hüzünle izliyorum. ‘Yüce Başbuğ Türkeş’in mür’idleri ve várisleri olduklarını iddia edenler! Bir an için gulguleyi keserseniz sizlere ufak bir hikáye anlatmak istiyorum: Ben Türkeş’den hoşlanmam. O da benden hoşlanmazdı ve bu yüzden aleyhime öyle bir komplo çevirdi ki 1976’da Kanada polisi beni ‘terorist’ suçlamasıyla derdest etdi ve canımı zor kurtardım. Öte yandan ‘yiğidi öldür ama hakkını yeme!’ fehvásınca bázı politik davranışlarını da son derece takdîr etdiğimi dáimá vurgularım. ‘Devlet Adamı’ yanını inkár edecek kadar alçalmam! 1993 Yılı’nda Türkeş Ermenistan’la tárihî bir barışıklık projesini gerçekleştirmek üzereydi. Gizli olarak Ermenistan’daki en üst düzey yetkililerle temás hálindeydi. Bu meyanda Türkiye-Ermenistan sınırında çok görünür bir yere yüksek bir anıt taş dikilecek, bu taşın Ermenistan’a bakan yüzünde Türkçe, öbür yüzünde Ermenice olarak 1915 Feláketi’nden duyulan teessüf ve ‘bütün’ kurbanların ruhlarından dilenen özür yer alacakdı. Sonrası da çorap söküğü gibi gidecekdi. Bunun ayrntılarını ve kimlerin engellediğini Proje’nin diğer ‘mühendisleri’, ki çoğu hayatdadır, bizzat anlatabilirler. Türkeş sizlerden daha mı az milliyetçiydi, a keskin zekálılar?”

***

Markar Esayan – “Ben de özür dilerim”

“Gündem Ermenilerden özür dileme konusuyla çalkalanıyor. Herhalde bunu normal karşılamak gerekiyor. Öyle ya, içinde Ermeni’nin geçtiği her cümle veya Ermeni sözcüğünün sadece kendisi bile dikkatin o yöne çevrilmesi için yeterli bu ülkede. Söz konusu metin de içinde özür, duyarsızlık, inkâr, vicdan, adaletsizlik gibi pek çok yüklü kelime ihtiva ettiğinden taraflı tarafsız pek çoklarının bir süre için duralamalarına yol açtı. Böyle bir girişime kategorik olarak karşı duran kesimler dışında, –ki onlar da zaten hemen karşı bildiriler yayımlamaya başladılar-, bu tereddüt durumu oldukça anlaşılır. Öyle ya, zaten özür dileme olgunluğu ve bilincinde olan bir kişi, neden kendisini 1915’in müsebbipleri ile bağlantılı hissetsin, o korkunç eylemleri hiç onaylamamış, bundan acı duymuş bir kişi neden özür dileme gereği duysun ki!

Ben de bir Ermeni olarak ASALA cinayetlerinden dolayı kendimi hiç suçlu ve sorumlu hissetmedim. 1915’ten sonra Rus ordusuyla gelip doğuda Müslümanları öldüren katillerle de bir empati geliştirecek halim yok. Bilakis, her iki dönemde katledilen tüm insanlar adına, en az 1915’te öldürülen Ermeniler için duyduğum acı kadar keder ve üzüntü var içimde. Böyle bir dünyada yaşadığım için çok kederliyim. Hepsi için, Habil’den beri öldürülen her bir can için çok üzgünüm. Hani bir faydası olacaksa, “Önce Ermeniler özür dilesin” diyenler var ya, eğer samimiyseler, hiç gocunmadan da özür dilerim; özür dilerim.

(……)

Türkiye bu konuda tam ve eksiksiz bir yüzleşme yaşasa dahi Ermenilerin 1915’te yaşadıkları yıkımı telafi etmek mümkün değil. Önemli olan, bu zihniyetin Türkiye’de bir daha böyle bir çılgınlığa kalkışmasını önleyecek bir aydınlanmayı sağlamaktır. Bu yüzleşme Türkiye’de maalesef yaşanmadı. Beni en çok tedirgin eden de bu. Biz 1915 ile hakkıyla yüzleşebilseydik, o zihniyeti yargılayıp içimizden bu illeti söküp atabilseydik, bugün çok daha demokratik, çok daha müreffeh ve güvenli bir ülkede yaşıyor olacaktık. Belki kısa cumhuriyet tarihimizde yaşanan pek çok katliam, kırım, darbe, gelir adaletsizliği, cinsiyetçilik, töre cinayetleri, Ergenekon yapılanmaları yaşanmayacaktı. Kişisel olarak beni yıkan bir acı olarak da, yüzde yüz eminim ki sevgili Hrant da bugün hayatta olacaktı.

(…)
Ermeni konusunda Türkiye’nin bildik içe kapanmacı, hırçın ve savunmacı politikasını sürdürmesini isteyenler hem Ermenistan’la gelişen ilişkileri, hem de böylesi sivil inisiyatifleri “davayı satmak” olarak yorumluyor, bunun Türkiye’nin soykırım iddiası konusunda elini zayıflattığını iddia ediyorlar. Oysa bu açık bir yanılgıdan ibaret. Bilakis, Obama döneminde –eğer tüm dert soykırımın ABD tarafından kabul veya reddedilmesi ise- bu tür açılımlar Türkiye’nin prestijini yükseltecek bir kalite farkını içeriyor. (….)”

Benim de ekleyebileceğim çok şey var ama bu yazıda gerek yok.
………..

Yağmur Atsız’ın makalesi:
http://www.stargazete.com/gazete/yazar/yagmur-atsiz/maras-156076.htm

Markar Esayan’ın makalesi:
http://www.taraf.com.tr/makale/3155.htm



 
Toplam blog
: 431
: 3853
Kayıt tarihi
: 30.06.06
 
 

Anahtar kelimeler: Antep, İstanbul, Haziran, İkizler, Beşiktaş, MÜ İletişim Fakültesi, Gazetecilik. ..