- Kategori
- Siyaset
Özür dilemek

Yıllardır Türkiye’nin başına bela olan, uluslar arası her platformda önümüze “temcit pilavı” gibi konulan “Ermeni meselesi” son günlerde kendilerine “aydın” diyen! bir kısım insanların “Ermenilerden özür dileme” kampanyası başlatmaları Türk kamuoyu tarafından “dikkatle ve nefretle” izlenmektedir.
Sözde aydınlarımız! tarafından kaleme alınan metinde; “1915’te Osmanlı Ermenilerinin maruz kaldığı büyük felakete duyarsız kalınmasını, bunun inkâr edilmesini vicdanım kabul etmiyor. Bu adaletsizliği reddediyor, kendi payıma Ermeni kardeşlerimin duygu ve acılarını paylaşıyor, onlardan özür diliyorum.”
Bu bildiride sözü edilen “büyük felaket” ise, Osmanlı Devletinin 1915 yılında almak zorunda kaldığı “tehcir” kararı ve bu kararın uygulanmasıdır.
Ermenilerin yıllardır “soykırım” olarak nitelendirmesine neden olan bu olay nasıl ve neden meydana gelmişti?
Osmanlı bu kararı neden almıştı? Diğer bir ifadeyle hangi şartlar Osmanlıyı bu kararı almaya ve uygulamaya yöneltmişti?
1915’li yıllar Osmanlı Devletinin 1. Cihan harbine girdiği, Osmanlı topraklarının İtilaf Güçleri tarafından işgal edildiği yıllardı.
Yıllarca Osmanlı tebaası olarak rahat bir şekilde yaşayan, askerlik yapmayan ve genellikle de ticaretle uğraşan, özelliklede Anadolu da ki “gayri Müslimler” Osmanlıyı arkadan vurmaya çalışmışlardır.
İşgalci güçlerle birlik olarak ihanetlerini ve kinlerini açıkça ortaya koyan bu “ihanet odaklarına” karşı Osmanlı Devleti daha fazla seyirci kalamamış, aldığı bir kararla da bu insanlara karşı “tehcir uygulamasını” başlatmıştır.
Alınan bu karar ve kararın uygulamaya konulması sonucu birçok Osmanlı tebaası Ermeni Anadolu’nun daha güvenlikli bölgelerine sevk edilmiş, bu sevkler esnasında ise “istenmeyen olaylarda” meydana gelmiştir.
İşte 1915’li yıllarda o günün koşullarında yapılan bu uygulama yıllar sonra Türkiye’nin önüne “Osmanlılardan kalan bir miras” olarak konulmaya çalışılmış, Ermenistan ve Ermeni Diasporası tarafından “Ermeni soykırımı” olarak ortaya atılarak uluslar arası platformlarda gündeme getirilmiştir.
Bu mesele yıllardır “Ermenilere soykırım yapıldı” iddiaları ile Türkiye ve dünyayı meşgul etmiş, birçok ülke ise Ermenilerin gerçeklerle bağdaşmayan bu iddiaları ciddiye alarak parlamentolarından “soykırım” kararları çıkarmışlardır.
1915’in o savaş yıllarına ve tarih sayfalarına bakıldığında ise; Anadolu’da işgal güçlerinin de desteğini alan Ermeniler, toplu katliamlara girişmiş, yüzyıllardır birlikte yaşadıkları Anadolu insanını katlederek toplu mezarlara gömmüştür.
Ermenilerin katliamları bununla da kalmamış, elliye yakın diplomatımız Ermeni terör örgütü Asala tarafından katledilmiştir. Azerbaycan topraklarının yüzde onluk bir kısmı Ermenistan tarafından işgal edilerek binlerce Azeri Türkü yerinden ve yurdundan edilmiş, “Hocaali katliamını da” hiç çekinmeden gerçekleştirmişlerdir.
Ermenilerin bütün bu ihanetlerine rağmen, Türkiye yıllardır bu iddiaların asılsız olduğunu, Ermenilere karşı soykırım yapılmadığını savuna gelmiş, hatta daha ileri biradım da atarak bu konunun tarihçilere bırakılmasını istemiştir.
Tarihi gerçeklerden korkan Ermenistan, Türkiye’nin "bu konuyu iki ülkede arşivlerini ortaya koysun, tarihçiler incelesin” önerisine ise bugüne kadar olumlu bir yanıt verememiştir.
Tarihle ve tarihin gerçekleriyle yüzleşmekten hep kaçan Ermenistan, ”soykırım iddialarının" yanında Anayasalarında Türkiye’nin doğusunun da kendilerine ait olduğu ve toprak talepleri de dikkat çekmektedir.
Türkiye bütün bu olup bitenlere rağmen iyi niyetini göstermek için elinden gelen herşeyi yapmaya çabalamakta, Ermeni hava sahasını Azerbaycan ve Türk kamuoyundan gelen sert tepkilere rağmen açmıştır.
Cumhurbaşkanı Gül bir spor müsabakasını bahane ederek Erivanı ziyaret etmiş, “dostluk elini” uzatmıştır.
Tam da bu “iyi niyet girişimleri” devam ederken, birden bire gündeme getirilen sözde aydınların özür dileme kampanyası “birileri tarafından” yine sahneye konuluverdi.
Bu kampanyaya tepkiler çığ gibi büyümüş, bu komediye daha fazla katlanamayanlarda “Ermenilerden özür bekliyorum” kampanyasını başlatmıştır.
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk bakınız Nutkunda o yılları nasıl değerlendiriyor: “Binlerce çaresiz ve suçsuz ana ve çocukları işkenceyle öldürmüşlerdi. Tarihte benzeri görülmemiş olan bu vahşeti yapan Ermenilerdi”.
Atatürk’ün acı ama gerçek olan bu tespitleri hala ortada durmakta iken Ermenilerden özür dilenmeye kalkışılması ise tek kelimeyle “ibretliktir.”
Başlatılan bu kampanyaya siyasi liderlerimizden de çok sert tepkiler gelmiş, MHP genel Başkanı Sayın Bahçeli “Tarihin yaşandığını ve hükmünü verdiğini, Türk milletinin utanacağı bir suç ve adına özür dilenecek bir suçlu olmadığını, hiç kimsenin mirasçısı olduğumuz ecdat yadigârını aşağılama, suçlu gibi tanımlama ve özür talep etmeye hakkı ve haddi değildir” diyerek tepkisini ortaya koymuştur.
Başbakan Sayın Erdoğan da bu kampanyaya sert tepki vermiş,
“Herhalde onlar böyle bir soykırım işlemiş olacaklar ki özür diliyorlar. Türkiye Cumhuriyeti’nin böyle bir sorunu yoktur.”açıklamasını yaparak bu kampanyanın yanlış ve gereksiz olduğunu açıklamıştır.
Burada Sayın Bahçeliyi de, Sayın Başbakanı da “devlet adamlığına yakışır” tavırlarından ve duruşlarından dolayı kutlamak gerekir.
Tarihi gerçeklere ters düşen, kendi geçmişinden ürken ve korkan insanların “tarihle yüzleşmeleri” gerekmektedir.
Bu ülkeyi seven, bu ülkenin bölünmez bütünlüğünden yana tavır koyan, Türkiye sevdalıları olarak;“hepimiz Hırant Dink’iz, hepimiz Ermeni’yiz” diyenlere inat;
Hepimiz Türk’üz, hepimiz Atatürk Türkiye’sinin sahibi ve bekçileriyiz.
Bin yıldır üzerinde birlikte yaşadığımız bu ülkeyi ne dış güçlere ne de onların yerli işbirlikçilerine böldürtmeyeceğiz.
İllaki özür dilenecek birileri aranıyorsa tarihi gerçeklerle yüzleşerek Türk Milletinden Ermeniler Özür dilemelidir.
Sonsuzluk (Osman Özeker.)