- Kategori
- Ekonomi - Finans
"Savaşma konuş!" modası
Son günlerde " Savaşma Konuş!" söylemi modası çıktı.
Söylem güzel, tabi ki konuşarak savaşmamanın yolu bulunabilir. Bu söylemin yanlış ve doğruluğunu tartışmayacağım.
Ben savaşmayıp konuşacak taraflar üzerine birkaç kelam etmek istiyorum.
Savaşanlar kimlerdi? Kanı dökülenler kimlerdi? Türk silahlı kuvvetlerinin alt rutbeli, parasız, yoksul ailelerin milli ruha sahip çocukları. Diğer tarafta doğu illerimizin feodal yapısında maraba olarak nitelendirilecek serf şeklindeki yoksul mülksüz ailelerin çocukları.
Masaya oturacaklar olanlar kimlerdir? Küresel sermaye, PKK, AKP hükümeti. Bu masada asla ezilen kanı dökülen ve acılar çeken kimse yoktur.
Şimdi sormak isterim PKK'nın üst düzey yöneticileri, AKP ve BDP'nin doğu illerinden gelen milletvekilleri hangi sınıftan gelmektedir. Tamamı aşiret ağaları yani feodal düzenin sahiplerinden gelen kişilerdir.
PKK ve AKP, küresel sermayenin eksenindeki oluşumlardır. Şimdi bunlar oturup bu savaşan insanların sorunlarına çözüm mü bulacaklar? Hiç inandırıcı gelmedi bana. Size geldi mi?
PKK kürtlerin iradesi, AKP Türkiye'nin iradesi olarak bu ülkeye dayatıldı. Şimdi bunlar bizi temsilen anlaşacaklar.
Küresel sermaye Kürt halkını temsilen aşiret kökenli kişileri irade olarak lanse edip, yine Türkiye Cumhuriyetinin iradesi gibi AKP'Yİ seçtirip masanın iki tarafını da ele geçirmiş durumda. Bizim irademizlermiş gibi oturup bizim adımıza kontrat yapacaklar ve bu kontrat hepimizi bağlayacak.
Bu masada oturup sizce Doğu illerimizdeki mülkiyet ilişkilerine çözüm çıkar mı? Kürtlerin kendini bu ülkenin sahibi hissetme konusunda yardımcı olabilirler mi? Asla. Konuşulacak şeyi söyliyeyim.
Yeni ayrışmanın tohumları nasıl atılacaksa öyle bir çözüm çıkar burdan.
Küresel sermayenin en önemli stratejisi yönetmek istediği bölgedeki devletlere muhalif olan grupları koruma altına almaktır. Yıllardır Türkiye'ye küfreden herkese sahip çıkmıştır bu efendiler. Her ülkeye uygulanır bu strateji. Küresel sermaye için çok önemli silahtır bu. Bu muhalifler o sistemi zamanı geldiğinde kullanılır ve bu sayede o sistem zayıflatılır.
Yıllardır Türkiye Cumhuriyeti'nin yıkılmasını isteyen gruplar kimlerdi? Komunistler, dinciler, Kürt Irkçıları. İşte bunları hepsi batı tarafından sürekli olarak koruma görmüştür.
Bu sistem muhalefetini kamçılayacak oluşumları ve uygulamaları da zaten bizzat kendisi yaratır. Örneğin 12 Eylül'den sonra Kürtçeyi yasaklayan anlayış küresel sermayenin suflesidir. Aynı şekilde işkence ve insanlık dışı uygulamalar da. Bu baskı tabi ki sistem muhaliflerini kışkırtmakta ve kendine taban oluşturmaktadır. Çok olağan talepleri olan vatandaşların bir kısmı bir süre sonra terörist olarak marjinal kalmaktadır.
Asıl sorun küresel sermaye" Savaşın" deyince savaşmamız, "Konuşun" deyince konuşmamızdır. Bu savaştan da bu konuşmadan da hiçbir çözüm çıkmaz. Sadece yeni savaşların tohumları çıkar.