Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Ağustos '16

 
Kategori
Söyleşi
 

'Tarihi projeleri daha fazla yapmalıyız ki, tarihi ile övünen bir millet ortaya çıkarabilelim!'

'Tarihi projeleri daha fazla yapmalıyız ki, tarihi ile övünen bir millet ortaya çıkarabilelim!'
 

Çanakkale Savaşı'nın isimsiz kahramanlarının destansı hikayelerinin ele alındığı "Yüz Yıllık Mühür" adlı dizi, TRT ekranlarında seyircisiyle buluştu. Her hafta bir isimsiz kahramanın hikayesinin anlatıldığı dizinin ilk bölümünde Teğmen Vedat'ı canlandıran Serkan Kuru ile keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.

Öncelikle TRT de yayınlanan Yüzyıllık mühür adlı dizi ile başlayalım. Orada isimsiz kahramanların hayatı ve kahramanlıkları anlatılıyor. Sizde orada Teğmen Vedat'ı canlandırıyorsunuz. Dizinin genel hikayesini ve Teğmen Vedat'ı bize tanıtır mısınız?

Şimdi bugüne kadar birçok olay dinledik Çanakkale hakkında. Dizinin amacı bu savaşta bilinmeyen kahramanları tanıtmak ve Teğmen Vedat, Seyit Onbaşı gibi kahramanları onların gözünden anlatmaktı. Dizinin ilk beş bölümü genç kahramanları, diğer beş bölümü kadın kahramanları ve son beş bölümü ise gayrimüslim halkın kahramanlarını anlatıyor. Yani dizi, bilinmeyen görünmeyen ancak Çanakkale Savaşı'na büyük katkıları olmuş kahramanları anlatıyor.

Teğmen Vedat ise savaşa inanmayan, savaşla bir şeylerin çözülemeyeceğine inanan bir karakter. Daha doğrusu konuşarak bir şeylerin çözülebileceğine inanan bir karakter. Ancak savaş artık kapıya dayandığında bir şeylerin konuşarak çözülemeyeceğini anlıyor ve cepheye gidiyor.

Peki, siz Teğmen Vedat'ın yerinde olsaydınız nasıl davranırdınız?

Aynı şekilde davranırdım. Eğer konuşularak bir şeyler çözülemiyorsa ve son çare olarak savaş gerekliyse savaşırdım. Çünkü yapacak bir şeyiniz kalmıyor.

Bu projede duygusal açıdan ağır bir rolü üstlendiniz. Projeye nasıl hazırlandınız ve hazırlığınız ne kadar sürdü?

Proje teklifi, Nisan ayında geldi bana. Proje de, Haziran ayında başlıyordu. Yani iki, iki buçuk aylık bir hazırlık sürecim oldu. Tabii şunu da belirtmek isterim; yönetmenimiz, senaryoya ve karakterleri o kadar hakimdi ki, ben bir yaptıysam o da üzerine bir ekledi. Bize gerçekten çok yardımcı oldu. Bu sebeple hazırlık sürecim ve sonrası iyi geçti. Ortada bir başarı varsa ona aittir diyebilirim. Tabii ki bireysel faktörler de önemli. Yani kahramanlık veya milli ruh içimizde var ve bunu yansıtmalıydım bende. Söylediklerimi şöyle örneklendireyim ya da şu açıdan bakalım; 15 Temmuz'da hain uzantıların bir darbe girişimi oldu ve insanlarımız tankların önlerine yattı. Yani bizim içimizde bu duygular var. Bu sebeple de çok zorlandığım söylenemez. Zaten ben şuna hiç inanmıyorum; ben bir rol için gittim, kendimi otel odasına kapadım, 3 ay çıkmadım. Bunlar bana yalan geliyor. Oyunculuk içinde var olanı ortaya çıkarmak zaten. Rol ve ya karakter hazırlığının böyle olduğu haberleri bana yapmacık geliyor. Tabii engelli bir karakteri veya daha farklı bir karakteri canlandıracaksanız durum farklılaşır.

Bu tarz milli ruhumuzu ve kahramanlıklarımızı anlatan projelerin, Türk televizyonlarında ve sinemalarında devam etmesini istiyor musunuz ya da sizce devam etmeli mi?

Tabii ki de devam etmeli. Çünkü 3 sene sonra beş sene sonra daha kaliteli daha iyi bir yapım ortaya çıkabilir. Bu yüzden en iyiye ulaşmak için hep yapmak ve uğraşmak durumundasınız. Yani yapılan bir yapım için çok başarılıydı, dünya standartlarındaydı dememiz için, bu tarz projelerin devam etmesi lazım. Diğer bir açıdan toplumsal açıdan baktığımızda biz bu tarz projeleri daha da fazla yapmalıyız ki tarihi ile övünen bir millet ortaya çıkaralım, yapmalıyız ki yarın tankların önünde daha sağlam ve daha çok kişiyle beraber durabilelim.

Eşinizle aynı projede yer aldınız. Bunun hakkında ne söylemek istersiniz?

Aynı projede yer almak gerçekten kolay olmuyor, hatta daha da zorlaşıyor. Şimdi örnek vereyim; sevgi dolu bakmak gibi bir sahne vardı bir bölümde. Normalde çok kolay yapmam lazım ancak eşime sevgi dolu bakamadım sahnede. Tutuldum yani. Sonuç olarak 25 kere tekrar aldık o bölümü. Zaten sette, eşimle karı koca gibi değildik. Arada hep bir sınır koyduk ve bu sınıra dikkat etmek zorundayız. Aksi takdirde problemler yaşarsınız. Bu sebeple sette veya iş hayatında profesyonel olmak zorundasınız. Sonuç olarak sette karı-koca değil ikimizde oyucuyuz. Bunun bilinci ile hareket ediyoruz.

Peki bir de Mustafa Kemal Atatürk'ü canlandırmıştınız. Atatürk’ü canlandırmak nasıl bir duygu ve deneyimdi?

Şimdi çok zor bir iş. Sonuçta gülüşünden oturuşuna, duruşundan bakışına, her şeyiyle bir karakteri canlandırıyorsunuz. Aynı şekilde bir dünya liderini büyük bir ismi canlandırıyorsunuz. Her hareketi, her mimiği çok iyi ve doğru yapmanız gerekiyor. Ve bu sebeple de karakterinize çok iyi çalışmak durumundasınız. O projede de benim için her şey çok güzeldi ve iyi bir deneyim oldu. Atatürk’ü canlandırmak gibi bir fırsat kaç kere bilinmez ve bende bu fırsatı kaçırmadım.

Yer aldığınız projelere baktığımda tarihi bir ilginiz var mı? Ayrıca daha başka tarihi projelerde, tarihi karakterleri canlandırmak istiyor musunuz?

Evet tarihi bir ilgim var. Tarih sonuçta büyük bir dünya. Bu sebeple kayıtsız kalamıyorsunuz. Tarihi projelerde tabii ki yer almak isterim. Özellikle bir padişahı canlandırmayı çok istiyorum.  Tabii ki de çok zor bir iş. Ancak yine de deneyimlemeyi çok isterim. Çünkü bu tip işler oyunculuğu daha da anlamlı kılıyor. Oyuncu olduğunuzu hissediyorsunuz.

Oyuculuğa nasıl başladınız ve ilk zamanlarınızdaki hayatınızı, oyunculuk deneyimlerinizi anlatır mısınız?

Öncelikle konu ile ilgili olduğu için söylüyorum, ilk dönemimde bu tarz teklifler gelseydi, çok korkardım. Oyunculuğa bir-iki sinema filmi ve sonrasında, Emret Komutanım ile devam ettim. Çok basit projelerde de yer aldım. Bugün asla yapmam dediğim projelerde yer aldım. Ancak o dönemlerde ki amacım oyunculuğu, set ortamını, kamerayı ve mesleğimle ile ilgili ne varsa hepsini deneyimlemekti.

Peki bu işe yeni başlayacak olanlara ne tavsiyelerde bulunursunuz?

Şimdilerde, oyunculuk çok kolay algısı var. Öncelikle şunu söyleyeyim; oyunculuk çok zor bir meslek. Ve bir de çok para kazanırım diye düşünenler var. İşte bu kıvama gelmekte çok zor açıkcası. Çünkü seni herkes parmakla gösterdiği zaman bu kıvama gelmiş oluyorsun. Ve bu kıvama gelmek de inanılmaz emek ve fedakarlık gerektiriyor. Ayrıca bu sektör kumar gibi bir sektör diyebilirim rahatlıkla. Sen aylarca hazırlanırsın, emek verirsin ama dizi 4 bölümde kalkar. Benim geçmişimde en az böyle dört tane proje var. Bu tür olumsuzluklar ne yazık ki bu sektörün içerisinde var. O yüzden tüm bunları göze almaları gerekli.

Oyunculuk mesleğinde yetenek şart tabi ancak yeteneğin yanında eğitimi ne kadar önemli buluyorsunuz?

Mutlaka oyunculuğa başlamış veya başlamak isteyen herkesin bir temel eğitim almaları gerektiğini düşünüyorum. Ben eğitimin birçok kapıyı açacağı ve birçok fırsat oluşturacağı kanısındayım. Mutlaka eğitim diyorum, çünkü deneyimli insanlardan bu işin zorluklarını, gerekliliklerini, inceliklerini, ne yapmaları veya ne yapmamaları gerektiğini duysunlar bilsinler ki kolay bir iş olmadığını anlasınlar. Oyunculuğun bir meslek olduğunu anlamaları ve de kavramaları gerekiyor. Her meslek gibi bu meslekte de, eğitim almak çok önemli.

Peki dışarıda insanlar sizi hangi karakteriniz ile daha çok tanıyor?

Son oynadığım karakter ile tanınıyorum. Tanınma tabi biraz da projenin tutmasıyla ilgili bir durum.  Yani hangi karakteriniz daha popüler ise onunla tanınıyorsunuz. Şu an Kertenkele dizisinden Semih karakteriyle tanınıyorum.

Semih karakteri ile ilgili ne söylemek istersiniz?

Semih gerçekten çok dişli bir karakter. Ne yapsa insanlara tuhaf gelmiyor. Bu çok güzel bir duygu. O yüzden de oynamaktan çok keyif alıyorum. Yani dümdüz bir karakter değil Semih. Ne yapacağı belli değil. Semih, çok yönlü bir karakter ve bu da benim için keyifli bir durum.

Yeni projeleriniz var mı peki?

Bir tane sinema filmi projesi var. Ancak takvim belli değil. Sonbahar gibi görünüyor çekimler. Güzel bir drama projesi bunu söyleyebilirim. Buradan da müjdeyi vermiş oldum.

Bu işin her türlü zorluğunu görmüş biri olarak bir hayat felsefeniz var mı?

Tabi ki de her insanın bir hayat felsefesi olduğu gibi benimde var. Şöyle söyleyeyim “beklentilerini her zaman düşük tut.” Bu benim hayat felsefem. Her anlamda, hayatımın her alanında tüm beklentilerimi düşük tutarım. Çünkü olmazsa eğer daha az üzülürüm. Olduğu takdirde daha sevinir ve mutlu olurum. Bu sebeple “beklentilerini her zaman düşük tut.”

 

Fotoğraf: Yenişafak

 
Toplam blog
: 33
: 659
Kayıt tarihi
: 27.07.13
 
 

16 Ağustos 1996 doğumluyum. Bilişim Teknolojileri öğrencisiyim, 5 yıldır profesyonel olarak interne..