Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Eylül '16

 
Kategori
Söyleşi
 

Sektörel birikimlerini aktaracağı bir okul açıyor!

Sektörel birikimlerini aktaracağı bir okul açıyor!
 

‘Hanımağa dizisiyle gönüllere taht kuran ve yıllardır ‘Hanımağa’ olarak anılan ünlü manken, oyuncu ve sunucu Nilüfer Kurt ile buluşarak, keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.

Ünlü oyuncu, samimi açıklamalarda bulundu...

Sunuculuk, oyunculuk, danışmanlık ve mankenlik gibi bir çok alanda yer alan bir kişi olarak  bu hikayeniz nerede ve nasıl başladı?

Ben, 1998 yılında Amerika'daki güzellik yarışmasında en iyi yürüyen model ikinciliği ödülünü aldım. Sonrasında Türkiye’ye döndüğümde medya sektöründen yoğun bir taleple karsılaştım. Tabi eskiden Türkiye'de magazin bu kadar ön planda değildi. O dönemler de işini en iyi yapan kişilerin medya sektöründe olması gerekiyordu. Ben de bu dönemlerde Emel Yıldırım ile birlikte bir ajans kurduk. Sonrasında Emel Yıldırım, Erdal Acar ile evlenince, ben tek başına beş sene ajansta devam ettim. Ben ajans patronluğu yaptığım dönemde bana bir dizi teklifi geldi. Tabi bu dönemde eş zamanlı olarak modellikte yapıyordum. Büyük bir markanın reklam yüzüydüm. Bu markanın gazetede reklamı çıkmasıyla, TRT yönetmeni Hüseyin Karakaş, o resmimi gazetede görüp, “Bu kızı bana bulacaksınız.” diyor çevresine. İşte bu olaydan sonra bana “Örümcek” dizisinin başrol oyunculuk teklifi geldi. Ben, bu teklifin üzerine Hüseyin Hocaya gittim ve “Hocam benim oyunculuk deneyimim yok.” dedim. O da bana, “Burası bir mektep, sana sıfırdan başlayıp her şeyi öğreteceğim.” dedi. Bu konuşmanın üzerine benim bu konuda hiç çekincem olmadı tabi. Çünkü Hüseyin Karakaş, dönemin en iyi yönetmenlerindendi ve aynı zamanda “Kartallar Yüksekten Uçar”ında senarist ve yapımcısıydı. Böyle kaliteli bir hoca ile oyuculuk kariyerine başladım. Dizimiz o dönem reyting rekorları kırdı. Gerçekten her ne kadar biraz da olsa çekincem olmuş olmasına rağmen, Allah o işimizde muvaffak kıldı bizi. Ve dizi bitmiş ve üzerinden zaman geçmiş olmasına rağmen Örümcek dizisinin fanları hala çok var. Sorular hala geliyor. “Niye devamını çekmiyorsunuz, niye bitti?” tarzında. Benim dizide canlandırdığım karakter Neslişah’dı ve hala bana Neslişah diye seslenenler var. Bu çok güzel bir duygu. Çünkü ben, karakteri o kadar iyi benimsetmişim ki insanlara, adımın Nilüfer Kurt olduğunu bilmiyorlar. Yani benim hayatım, ya Neslişah, ya Örümcek ya da Hanımağa olarak geçti.

Hanımağa demişken buradan devam edelim isterseniz. O da önemli bir proje televizyon tarihi adına ve hala fanları var. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Evet, hala fanları var. Çok kaliteli ve iyi bir işti benim açımdan. Ancak bu projeden sonra dahi yine sevenlerimden ismimi kimse bilmiyor ve Hanımağa diye sesleniyorlardı. Hatta denedim bir gün. Hanımağa diye seslenen bir sevenime, “Benim gerçek ismimi biliyor musun?” diye sorduğumda cevap veremedi. Yani şunu gördüm ki canlandırdığım bu karakter de çok iyi özümsenmiş toplumun içerisinde.

Tabi bu durumu oyunculuğunuzun ne kadar iyi olduğunun bir göstergesi olarak kabul edebilir miyiz?

Şimdi ben oyunculuk konusunda eğitimli değilim, bunu açıkça söyleyeyim. Ama şuna inananlardanım. Allah-u Teâla, insanlar doğduklarında onlara bir takım kabiliyetler veriyor. Hatta bu kabiliyetlerin farkına siz varmıyorsunuz, bu kabiliyetlerin farkına, işin ustaları varıp sizi işin içine çekiyor. Ben bu konuya en doğru örnek olarak, İbrahim Tatlıses ve Kibariye gibi sanatçılarımızı verebilirim. Bu doğuştan gelen yeteneklerin, okul ile beraber beslendiğine inanıyorum. Ama sizde kabiliyet yoksa istediğiniz okula gidin, hiçbir şey yapamazsınız. Ben hala televizyonda oyuncuları izlediğimde empati yapıyorum ve “Şu sahnede bu hareketi yap,  bunu yapmaman lazım.” şeklinde söylenip mecazen deliye dönüyorum. Normal bir dizi ve sinema izleyicisi olmadığımı söyleyebilirim bu sebeple. Sürekli dizi veya sinemayı, oyuncunun gözüyle takip eder hale geldim. Bazı sahnelerde, “Ben bu sahnede gözümden yaşlar akıtırdım, bu sahnede gözlerimle gülerdim.” şeklinde yorumlar yapıyorum. Aslında oyunculuk bir nevi gözlerle oynamaktır.

Günümüzdeki dizileri ve dizi oyuncularını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Şimdi şunu açıkça söyleyeyim. Yeni genç jenerasyondan çok kaliteli bulduğum ve eğer akıllıca yönetilirse, Hollywood’da bile yer alabilir dediğim isim Meryem Uzerli’dir. Yani kendisi doğuştan oyuncu doğmuş. Şimdi çok iyi, kabiliyetli oyucu tarzında bazı isimler söyleniyor. Örnek vereyim Tuğba Büyüküstün gibi. Şimdi söyleyeceklerim yanlış anlaşılmasın, hiç kimseyi yermek veya aşağı görmek karakterimde yok ve bu yollarla, kimseyi basamak yapıp yükselme derdinde olmadım hiçbir zaman ve bu yüzden hala markamı taşıyorum. Tuğba Büyüküstün, oyunculuk konusunda Meryem Uzerli’nin eline su bile dökemez. Şimdi bunu yapımcılar ve yönetmenlerde biliyor. Şurası kesin ki güzel kız değil mi, mükemmel güzel bir kız, su gibi. Duru bir güzelliği var. Benim bile baktıkça bakasım geliyor, o farklı bir şey. Fakat oyunculuk bambaşka bir şey. Meryem Uzerli de güzel bir kadın ancak oyunculuğun bence anasını ağlatıyor, çok kaliteli. Sanki annesinin karnında oyunculuk kursu varmış da onu bitirmiş çıkmış oradan.

Sizin bir de sunuculuk kariyeriniz de var aslında. Bu konudan konuşalım mı isterseniz biraz?

Şimdi bizim işimiz, çok parçalı görünüp aslında bir bütün olan bir iş. Hepsi sanat içerikli.  İyi bir model, iyi bir oyucu olabilir. İyi bir sunucu, iyi bir oyuncu olabilir. Olmaz diyenler varsa tartışabilirim kendisiyle. Çünkü bugüne kadarki tecrübemden doğmuş düşüncelerim bunlar. Sunuculuk konumuza gelirsek, hem modellik hem de oyunculuk yaptığım için, toplum içinde yer aldığımız için, diksiyonum düzgün olmalıydı. Hepsi göbek bağı ile bağlı birbirine. Önemli olan bu kabiliyetler sende varsa açığa çıkartmandır.

Sunduğunuz programlardan örnek verebilir misiniz?

Tabi. Paparazzi, TGRT Mehmetçik programı, Kadir İnanır’ın programı olan Bu Böyle Gitmez projesinde reji asistanlığı yaptım, Kadir Bey’e yedek sunucu olarak o projede yer aldım. Tabi benim buralara gelmemde de Kadir İnanır’ın hocalığının çok büyük bir rolü vardır. Çok sevdiğim ve kıymetli bir abimdir. Çok güzel bir anımızı anlatmak isterim Kadir abim ile olan. Bir gün sahne arkasında hazırlanıyoruz, bende timecode alıyorum. Kendisi bana, “Kızım öyle yapma, böyle yap.” şeklinde bir cümle kurdu. Bende, “Hocam yani söylemek istediğinizi anlamadım.” dedim. Kendisi bana dönerek, “Kızım sen eşekten mi düştün?” dedi. Bende, “Evet hocam eşekten düştüm, nereden bildiniz?” dedim. Ki gerçekten küçüklüğümde eşekten düşmüştüm. “Dalga geçme benimle, kırarım senin kemiklerini.” dedi. Sonrasında da bu konu hep bizim aramızda bir espri konusu oldu.

Peki Nilüfer Kurt, belli bir donem modellik yapmış, oradan oyunculuğa geçmiş, oradan sunuculuk yapmış derken şimdi neler yapıyorsunuz?

Aslında oyunculuğu ve sunuculuğu bırakmadım. Ara vermek durumunda kaldım. Diğer faktör,  ben biraz seçiciyimdir gelen proje tekliflerinde. İki tane dizi teklifi geldi bana ve kabul etmediklerim oldu. Çünkü ben iki dizi yaptım ve ikisi de yıllar geçmesine rağmen unutulmadı, hala o karakterlerimle anılıyorum, o markayı tutup devam ettirmek için çok kaliteli bir proje gelmesi lazım ki bu da çok zordur oyunculukta. Dolayısıyla ben böyle bir projenin gelmesini bekledim. İşe ve paraya çok ihtiyacım olduğu dönemlerde bile kabul etmediğim çok proje olmuştur. Hep doğru planda, doğru zamanda ve doğru yerde olmalıyım diye düşündüm. Paranın bu yüzden benim kariyerimde ve hayatımda hiçbir önemi yok. Çünkü para her zaman gelir ancak bir yanlış adımda bütün kariyeriniz silinip atılabilir. Gelen projelere baktığımda da hep bir eksik ve açık gördüm senaryo anlamında. Bir de benim altıncı hissim gerçekten çok kuvvetlidir. Bir projeyi ya da senaryoyu okuduğum zaman, bu beni heyecanlandırıp uykularımı kaçırıyorsa bu doğru projedir. Ne yazık ki böyle bir şey gelmedi önüme.

O zaman kaliteniz ve markanızdan ödün vermeyerek, bunları gerçekten korumak isteyen bir kişilik diyebilir miyiz sizin için?

Gerçekten marka çok önemli bir şey. İnsanlar bir günde de meşhur olabiliyorlar bu ülkede. Git bir bikini ile poz ver, o gün meşhursun zaten. Bu kadar basit olmuş bu işler. Önemli olan, marka kalitenizin devamlılığını getirebilmek ve koruyabilmek ve toplumda iyi anılabilmek, beyinlerde yüreklerde yer edinebilmek. Buraya özellikle değiniyorum, çünkü bizim milletimiz, çok zeki, Anadolu insanımız çok akıllı. Seni beyin ve yüreklerine kazıdıklarında çocuklarından farkın yoktur. Ancak bu insanlar senin bir yanlışını görürlerse, ilk tokadı onlar atarlar. Bu sebeple kalitenize ve markanıza dikkat etmelisiniz.

Bu dönemlerde bir proje hazırlığınız ya da yer alacağınız bir proje var mı?

Tabi ki de kendime ait projelerim var. Geçen yazdan beri marka danışmanlığı yapıyorum. Bu markaların içerisinde güvenlik şirketleri de var. Bunu da kimse bilmez tabi Hanımağayız ya. AVM’ler yine danışmalığım bünyesinde. Bunlarla ilgili proje geliştirip, markaları daha ileri nasıl taşıyabilirim başlığı altında güzel işlere imza atıyorum. Tabi bunları medya bilmiyor. Bu işleri şirketim üzerinden yürütüyorum. Sosyal sorumluluk projelerine çok ağırlık veriyorum. Bu tür çalışmalarım var bu dönemlerde.

TİCARETİN HANIMAĞASI BENİM

Hanımağa ticaret kadını oldu diyebiliriz mi o halde?

Tabi tabi ticaretin hanımağası oldu diyebiliriz. Aslında Bu durum benim hedeflerim arasında yer alıyor. Bu sektöre girdiğimde de aslında ticari olarak girdim bir patron olarak başladım. Şimdide çok büyük kırımsal firmaların danışmanlığını yapıyorum. Bununla beraber geçmişimde bu birikimlerimi değerlendirebileceğim çok güzel bir okul açacağım onun müjdesini vereyim ben size. Ama şuan yer ve zaman söylemeyeceğim. İçeriği söylemeyeceğim. Şuan bu okul projemin çalışmalarına devam ediyoruz. Büyük ihtimal eylül ve ekim ayında okul projemizi gerçekleştirmiş olacağız. Bu okul oyunculuk üzerine bir okul olacak. Kendi mesleğimdeki deneyimlerim ve meslektaşlarımın kendi bilgi ve birikimlerimi aktarabilecekleri bir kurum olacak. Şuan bunların altyapısı hazırlığı içerisindeyiz. Büyük bir yatırıma giriyorum, Allah utandırmasın, ancak bu proje benim büyük bir hayalimdi. Bu hayalini gerçekleştirip başarılı ve muvaffak olursak büyük şeylere imza atacağımıza inanıyorum.

Ticarette, oyunculuk gibi bir yetenek işidir aslında. Sizin de bu konudaki görüşlerinizi alabilir miyim?

Hayat bir matematikten ibarettir ve ticaretle uğraşıyorsanız matematiği çok iyi bilmeniz lazım. Ben hayatımı matematik üzerine kurdum. Bunu sakın maddesel anlamda anlamayın, doğru matematik ve mantıkla yürürseniz eğer her işte başarılı olabilirsiniz. Ben bu sebeple büyük paralara iş yapmıyorum. Ben iyi iş yapıp tavsiyeler ile işimi yapıyorum. İş yaptığım tüm kurumsal firmalarda benim hakkımda aynı şeyi söyler ve binlerce kez teşekkür ederler. Eğer bir şeye inanırsam o şey için ikna edemeyeceğim bir kimse yoktur. Böyle de bir kabiliyetim var.

Sizce ticaret, medya sektörüne göre daha zor bir alan mı? Hangisinde daha çok zorlanıyorsunuz?

İnanın medya sektörü daha zor. Ticarette elinizdeki ürünü götürür pazarlarsın alıcı alır veya almaz. En çok sıkıntı yasayacağınız yer ödemeyi alacağınız noktadır. Ama medya sektörü böyle değil. Medya sektörünün içerisinde şeytanlar, cinler dolu yani. Gözünüzün dört değil on dört kere açık olmadı lazım ki herhangi bir kötülük veya zarar görmeyesiniz. Ben bu tarz çok olay yasadım ancak anlatmak istemiyorum. Çok zorluklarla karsılaştım. Önüme çok engeller konuldu. Hatta bunları yapanların en yakınımdakiler olduğunu gördüm. Yüzünüze gülüp arkanızdan hançer sokulan bir sektör. İnanın çok zor.

Aynı zamanda bir annesiniz. Tüm bu yoğun iş hayatınızda kızınıza vakit ayırabiliyor musunuz?

Günde dört saat uyuyorum diyebilirim. Çünkü gece geç saatlerde işim bitip eve döndüğümde dahi çocuğumla oturup vakit geçirmek istiyorum, onu öpüp koklayıp sevgimi göstermek istiyorum. Onu sabah mutlaka bir saatimi ayırıp kızımı alıp parka götürüp oyun oynuyorum. Gerçekten tek başına mücadele veren bir anneyim. Ne yazık ki yükü ağır bir anneyim. Kızımı bu sebeple pembe hayallerle beslemiyorum. Ona gerçek hayatı öğretip bilinçli bir birey olarak yetiştiriyorum. Karşıma alıp olgun bir birey gibi konuşuyor, fikirlerini alıyorum. Hatta birkaç işime kızımı alıp beraber gittim ki benim yaptığım işi kavrasın, zorluklarını görsün.

Peki kızınızı da medya sektöründen uzak tutmayı düşünüyor musunuz?

Aslında medya sektöründen hiç uzak tutmak istemiyorum. Eğer ilgisi var ise, canı istiyorsa o sektöre de girsin. Ama benim kadar güçlü olmasını isterim. Tek dileğim bu. Çünkü karakter ve mizaç olarak benim kadar güçlü olursa tüm zorlukların üstesinden gelecektir. Hatta kendisine bir reklam filminden teklif geldi. Bende kendisini aldım götürdüm. Evde dans eden, şarkılar söyleyen, eğlenen kızım, oradaki kameralar karşısında hiçbir şey yapmadı. Sadece durdu. Yönetmen hareketleri söylüyor ancak kızım yapmadı. Bende çocuğunu bir şeye iten bir anne olmak istemedim ve dedim ki peki ben kızımı alıp götüreyim özür dilerim sizden dedim ve çıktık oradan. Arabaya bindik kızım bana anne ben bu işi yapmak istemiyorum, ben doktor olmak istiyorum dedi. Bende senin bu fikrine saygı duyuyorum dedim ve eve döndük. Benim için istediği mesleği yapmasında sakınca yok. İyi bir vatandaş olsun, gerisi boş.

Birazda ev kadını tarafınızdan bahsedelim. Mutfakta, evde nasıldır Nilüfer Kurt?

Tabii, çok iyiyimdir, çok güzel dolma yaparım. Hem Diyarbakırlı olmam sebebiyle doğu hem de İzmir’de doğup büyüdüğüm için de batı kültürüne sahip olduğum için her iki kültüründe yemeklerini çok iyi yaparım. Bu sebeple evime asla dışarıdan yemek, fast food tarzı yiyecekler sokmam. Gece saat 3 de eve gelsem yemeğimi yaparım. Sağlıklı yaşam destekçiyim de denebilir. Çünkü formumuza dikkat etmek durumundayız. Ayrıca çocuklarda obezite oranı çok arttı. Bu sebeple anne olarak da bu konulara çok dikkat ediyorum. Kızımın yaşıtlarına bakıyorum inanın yüzde altmışı obez diyebilirim. Bu sebeple kızım da aynı durumda olmaması için yemek alışkanlığı ve düzeninin dışında kendisini Tan Sağtürk bale okuluna da gönderiyorum.

Sağlıklı yaşam için okuyucularımıza tavsiyelerde bulunmak ister misiniz?

Her ne kadar yoğun bir iş tempoları da olsa mutlaka spor yapmalarını tavsiye ediyorum. Vaktim yok gibi bahanelerin arkasına sığınmamaları lazım. Ben bu kadar iş yoğun tempoma rağmen evde tv izlerken veya uyumadan önce mekik ve sınav çekiyorum. Asansörü kullanıyor, merdivenlerden inip çıkıyorum. Bu sebeple bahaneler üretmeye gerek yok. Bence insan isterse her şeye vakit ve fırsatı vardır.

Kendinize ait bir hayat felsefeniz var mı?

Evet var. Öncelikle ilkelerim var. Kendime yapılmasını istemediğim hiçbir şeyi karşı tarafa yapmam. Bu ilkeyi kendime ana başlık yaptım ve bu ilke üzerinden kendime küçük ana başlıklar çıkardım. Yalan yok dürüstlük var, doğru bir yaşam, alkolüm hiç yok, kötü alışkanlıklardan uzak duruyorum. Bu ilkelerle hareket ediyorum. Ev dizaynı gibi hobilerim var. Birçok kişinin ev dizaynını yaptım. En son, Serkan Kaya’nın evinin dizaynını yaptım. Böylece hobilerime vakit ayırarak kafamı boşaltmış oluyorum. Böylece güzel şeylere vakit ayırıyorum, hayatıma güzellikler katıyorum. Çünkü güzel bakarsanız, güzel görürsünüz. Hayat bundan ibarettir.

 
Toplam blog
: 33
: 659
Kayıt tarihi
: 27.07.13
 
 

16 Ağustos 1996 doğumluyum. Bilişim Teknolojileri öğrencisiyim, 5 yıldır profesyonel olarak interne..