Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Şubat '14

 
Kategori
Blog
 

"TIK'larınız" kan kaybediyor. Farkında olanlar elini kaldırsın.

"TIK'larınız" kan kaybediyor. Farkında olanlar elini kaldırsın.
 

Şık şık eden nedir,  nalçadır / Kadını gösteren ise, kalçadır, estetik verir /  Yemeği gösteren salçadır. Lezzet verir. / Blog’lardaki “tık-tık’lar,  nedir /  Onlar da, işin fiyakasıdır, tat verir.

Durun beyler ağalar / Nedir bu şamatalar / Tırmalamasın sizi tıktık’lar / Koparmayın yaygaralar / Tıktık’lar okunurluluk endazesi / Kafa göz yarmağa değer mi, diye diye bu günlere geldik şükür.

Şimdi görüyoruz ki o tık-tıklar / Bir yerlerimizi tırmalar / Bir yanda vazgeçilmez o tıklar / Bir yandan da o baronlar

“ Abi, ben tıktık baronuyum / Adım falan feztekiz / İşimi görürüm titiz /  Tık tık sırça sarayının /  Derler sayacı bozulmuş / Bazı bazı üçü beş / Bazı bazı şeşi beş / Görüyormuş bloglarda / Elemtere şiş / Kem gözlere şiş / A be bu ne  biçim iş / Yardımını bekleriz

Dedim ya bizim milletin tıktık’ları kıymetli. Daha da soran var: “Ortalama okunurluluk,  geri vitese takıldı. Ha bre  eksiliyor, çaresi?” diyor.

Ne diyelim şimdi biz, bu muhterem hatun kişiye? “İdaremiz, yeni bir otomobil icat etti. Geri vitesle çalışıyor, sürat rekoru denemesi yapıyor  mu desem, ne desem? Başbakan bile ne diyor? Daima geriye dönük düşünün. Atalarımız nasıl yaşamış bakın diyor. Bizleri gerilere sürüklüyor. Başbakanımız her şeye tilt oluyor nasıl olsa. Her şeyin içine içine bakıyor. Bakmadığı yer kalmadı hani! 

Şimdi de basın yayına el attı. “Alo Fatih’lerle” uğraşıyor. Bunlar küçük işler.. Şimdi de basın yayın genel müdürü oldu. CHP Genel müdürümüzden sonra, müdürlerimiz çoğalıyor baksanıza. Di mi? Ya bizim Blog Genel Müdürü ne diyor. Ne desin, “Lahavle”  çekip, bıyık altından gülüyor  olmalı.

Bir başkası da, “yakında tık baronlarına sıfır çektireceğim. Tıklarımın hepsi, bir gecede faizlendi. Onları koyacak yer bulamıyorum. Sende fazladan boş ayakkabı kutusu var mı? “ diye soruyor. Hoppala !

Bir diğeri “ Tıktık’larım bir gecede arttı. Ayarlar mı bozuldu, yoksa benim ayarım bozuldu. Diyor.

Bir diğeri, “gübre vermediğim, sulamadığım halde, yıllardır yazmadığım halde. Tıklarımın boyu, benim boyumu geçti. Tavan delinecek bu gidişle. N!apayım?” diyor.

Tıklar, durduk yerde yeşeriyorsa, diyeceğim yok. Her  tarafımız hormonlarla çevrili.  Pazardan  eve gidinceye kadar, salatalığın boyu torbadan,  taşıyor, buzdolabına sığmaz oluyor. En iyisi seni  Başbakana havale edelim. O , her şeyi bilir.

Bir diğeri ise, bir gecede artan tıktık’lara bakıp bakıp, “ İdaremiz bu başarılı blogculara plaket verir mi ileride? “ diyor ve ekliyor. Bankasında fazladan ayakkabı kutusu olan banka var mı " diye soruyor.

Bendeniz iyi ki, bloglardan sorumlu Genel Müdür olmamışım. Fıttırırdın yoksa. Benim, çok şükür tıktık'larla işim yok. Tatlı uğraşların el kiridir o.  Lavaboda yıkadın mı çıkar.

Yukarıdaki laflar bana ulaşınca, bir de kendi sayfama baktım ki, bizim tıklar da kanat takmamış mı? Pes doğrusu. Ele salkımları dağıttık. Telkinlerde bulunduk, bize sapı bile kalmadı. Al, buradan yak !

İyi ki bakmışım. “Söylenenler doğruymuş be” dedim.  Hemencecik, “Tık” dedim yazdım , “tak” diye de idareden cevap aldım: “ Sizin de fark ettiğiniz gibi,  arıza, sabahtan itibaren bulunup giderilmiştir. Gördüğünüz rakamlar, gerçek rakamlardır” denildi bana. Ferahladım doğrusu.

Şimdi tatlı bir uğraşı buldum. Siz de öyle yapın, eğlenirsiniz. Bloglarımın listesini çıkarıp, her birinin karşısına  " tık sayılarımı" not ettim. Gün be gün bakıyorum. Eksiliyor mu, kabarıyor mu? Buna Okunurluluk sayısını da ekledim. Artıyor mu, eksiliyor mu diye.

Demem o ki, ben blogcu başı değilim. Bana ne diye sorarsınız? Oldu olacak “ekrandan kaçan” maus’ları da bana sorun bari. “Nasıl bulurum” diye. Belki de kocaya kaçtı, ben nerden bileyim di mi? En iyisi mi, Başbakana sorun. O, Basın Yayın Genel Müdürümüz değil mi? Internete de el attı nasıl olsa.

Derken, yazıyı kesip, listeme baktım ve karşılaştırdım. Hoppala…! Bizim okunurluluk derecesinin ya ateşi var, ya tansiyonu düştü. Dünden beri  oranın tansiyonu hiç yükselmiyor. Düne nazaran eksilmiş. Hani, idaremize buradan seslensem, bir el atıverin. Peşin söyleyeyim, bu ara yeni yazı eklenmiş veya tarafımdan da yazı çıkarılmamış. Bu tansiyon düşüklüğü niye. Hani o sabahtan itibaren arıza giderilmişti?

Milliyet, blog işletmeciliğinde Dünya’da 3 ncü. Bunu ne satabilir, ne devredebilir, ne kiraya verebilir ne kapatabilirler. Onun için, “kapatın da bari herkes kurtulsun” diyemiyorum.

   MORALİNİZ BOZULMASIN, GÜZEL BİR RESİM KOYDUM. BAKIP BAKIP,  OLANLARI UNUTASINIZ DİYE

 

Ya ne diyorum? Şahsen ben,“tık İmparatorluğunun” kulu olmayı reddediyorum. Kaldırılsın bu tık’lar. Tık ile yatıp, tık ile kalkıyoruz. Reva mı? Te işte o ka!

En iyisi mi, her şeyi yüzüstü bırakıp, AY’ gidip yerleşmek. Orada ne terzi var, ne boya, ne siyaset ne de yalancı var.

Milliyet komtere dedik,  9 yıl saya saya  / İki fakülte bitirirdik o zamandan bu yana / Kaderimiz buymuş, sap olamadık baltaya / Kıblemizi şaşırdık,  bir oraya, bir buraya...

                    Editör de olamadık, dünyada doya doya
                    Bu dünya sanal dünya, gel kaçalım biz Ay’a

İstettiğimde seni, annen dedi: "Sende editörlük var mıdır?"/  Ablan sordu: “ Kitabın, plaketin var mıdır?” / Baban dedi: “Milliyet komtere’de  ücret var mıdır?  / Dayın dedi:  “Maaşın bol mu, yoksa dar mıdır? / Ninen sordu “Sende biraz akıl var mıdır? / ”Evdeki velet sırıttı: “ Tık - tık’ların fazla mıdır?”

                      İstettiğim gün seni, kalıverdim ben yaya,
                      Dünyayı anladın ya, gel kaçalım biz Ay’a

Ay’da ne klavye var, ne silme tuşu, ne de blog / Ne  kopya var, ne yapıştırma, ne de Netlog / Ne  twitter  var,  ne de çıtkırıldım facebook / Nasıl olsa dünyada, olamadık  zaten bir  b . k  / Ne makyaj derdin var, ne terzi, ne de boya / Ne editörler var, ne de anlı şanlı editorya / Bu dünya sanal dünya, gel kaçalım biz Ay’a

Ay’ın adı Ay amma, ay başı ay sonu yok. / Kadromuz yok, maaşımız yok, mangırımız yok / Kıdem yok, tazminatı yok,  izin derdi yok.
                    Artık  kimse çıkmaz bizi, tık’larla  kandırmaya
                    Dünya yalan dünyası, gel kaçalım biz Ay’a

Sen Ay’da ilkel  güzel, parmağında yok ojen /   Bizse Ay’da yaşayan, klavyesiz Diyojen / Ay’da ne belden aşağı vurma var, ne de geren / Ay benziyor göklerde, yüzen mutlu ada’ya / Sayaçlar da bozuldu artık, gel kaçalım biz Ay’a

Ben Ay’ın Ademi’yim, sense  Ay’ın Havva’sı /  Emin ol yarayacak, sana Ay’ın havası, /  Her gün yap Ay dolması, bir de feza tatlısı / Yaşayalım göklerde, hep güle oynaya / Bloglar burada kalsın, gel gidelim biz Ay’a

Ört ki, ölem !

N    O    T :     BU GÜN CUMA. İDAREMİZİN " ARIZA DÜZELDİ "DEDİĞİ ÇARŞAMBA'DAN BU YANA,  DEĞİŞEN BİR ŞEY OLMADI. OKUNMA ORANI GERİ VİTESTLE BOYUNA ERİRKEN, YAZILARIN ALDIĞI TIK SAYISI, 300' LERDEN  58'E İNMİŞ VAZİYETTE. İLGİLİSİNE DUYURULUR.

 

 

 

 
Toplam blog
: 1616
: 918
Kayıt tarihi
: 13.08.06
 
 

Hayatın dikenli yollarından geçmenin  sırrı, aralarından çabuk geçmektir. Ümit, naylon çorap giyd..