- Kategori
- Mavi Yolculuk
"Yeşil" denizlerde, mavi hülyalar

Gemi güzelimiz Kübra...
Mavi deryalara gire çıka, denizlerin en mavisine, katmerlisine, boyana boyana, bata çıka ilerliyoruz gemimizle. “Yeşil deniz” diyorlar, ona da dalıyoruz, bütün bedenimizle birden, yeşillenelim, dal budak salalım, ortalıklara sığmayalım diye. Daha ne kaldı ki zaten?
Marmaris’te, rıhtım boyu sıralanan gemilerden birine binin, yeter! Biz de öyle yaptık. Mavilikler, alıp götürsün sizi. O köşede oturanlar. Atlıya eşekliye selâm vermeyenler. “Neyiniz var?” diye yaklaşıp da sorun bakalım. Vallahi hiçbir şeycikleri yok onların.
Bakmayın siz; onların durgun, neşesiz, gülmeyen, müşkülpesent hallerine. Burunlarındaki kılı aldırmayan durumlarına.
Dersiniz şimdi içinizden “ Biz şimdi bunlarla mı seyahat edeceğiz?” diye. Hatta ileri gidip de “Bunların hepsi de sinir!” der misiniz? Kim olsa der. Sorulur mu?
Bakmayın onlara siz. Hep böyle olurlar. Onlar, sonradan havaya uyarlar, açılırlar.
O durgun, sabit bakışlı, çantasına sımsıkı sarılı, bakışlarını kaçıran, uzağa hep manasız bakışlarla bakan insanları takmayın kafanıza. Ay çiçeği gibi açılırlar sonradan. Bir dağıldılar mı, toplayamazsınız da. Şu tekne bir hareket etsin bakalım.
Hele bir güm güm diye vursun darbuka. Ardından da gırnata. Oh ne alâ… Tanıyamazsınız onları sonra sonra. “ Ah ne iyi ettik de geldik” der, ardından da. Ah ne eğlendik ne eğlendik” diye de eğlencenin adresini, ilk onlar verirler size.
Harika Gemisinin sempatik Kaptanı Kâmil Taşkın ve eşiyle beraberiz. Gemi kalkmak üzere. Öğrendik. İlk durak, balık çiftliği. Sonra Akvaryum’da yüzme molası. Renkli Mağara, Kadırga Sahilleri (Akdenizle Ege Denizini ayıran köşe taşı) Sonra da Turunç ve yüzme molası. Yeşil Deniz, İçmeler ve dönüş. Tamamı 8 saat sürüyor. Arada da yemek molası tabi
Hiç yeşil deniz olur mu? Suları yemyeşil. Yeşillikler içinde, ak köpüklere uzanıvermek, ve öylecene kalakalmak. Her şeyi unutturuyor insana. Güzellikler, kevgirin üzerinde kalıyor.
Bu sefer, yeşile inat, lacivert gözlü bir gemi güzeli seçtik oy çokluğu ile. İsmi, Kübra Doker. İstanbullu, öğrenci. Alkışlanırken, mahcup mahcup “ Beğenilmek güzel şey” diyebildi Kübracık.
Ha, unutmadan söyleyelim. Bir gemi katibi var. Restoran servis şefi aynı zamanda. Hollandalı. Yarı yıl Türkiye’de kendisi. Tatili böyle çalışarak geçirirmiş. İsmi Smanelyk. Öğle yemeğinde, 18 dilde afiyet olsun diyor. Son cümlesi ”Çen çun çen” oluyor. Afiyet olsun demekmiş. Millet de gülüyor.
Turunç Körfezine girdik.. Gemi burada uzun mola veriyor. Bir koy ki, bol manzaralı, nefis sahili olan, çepeçevre şezlonglu restoranları olan bir yarım ay şeklinde bir kumsallık burası. Restoranın deniz kıyısı şezlonglarında hem yemeğinizi yerken, hem de cırcır böceklerinin o ilahi nağmelerini dinliyorsunuz fon müziği olarak. Göz kapaklarınız ağırlaşıyor. Gözlerinizin kapanmasına mani olamıyorsunuz. Çatalınız havada kalıyor. Uyumakla dalmak arası bir şey. İşte! Yaşanan bir !Yaz rüyasıdır’ Bu rüyanın temelinde mavilikler vardır. Beethoven o senfonisini burada yazsaydı, eminim ki bitirirdi bu koyda.Yarım kalmazdı. Her taraf, dağı ile, taşı ile şiirsel ve müzikal. Üstelik her şey maviye boyalı.
Kıyı boyunca mağaralar gördük. İçlerine giren derin oyuklarda, gündüzleyin yakamozlar, mavi menevişleriyle kıpır kıpır. Bir sırça saray. Rengarenk yansımalarla içine hapsedilmişsiniz sanki. Diplerden fışkıran renk dalgası, sizi sarıp sarmalıyor. Dipten gelerek vücudunuzu sarıyor o mavi menevişler. Fısıl fısıl yapışıp, vücudunuzda milyonlarcası sönüyor bir anda. Ve bu haz, hiç bitmiyor. Her kulaç atışınızda o mavi sel, sizi takip ediyor.
Dönüş yolculukları bir alem. Gemi kaptanları, gemileriyle borda bordaya verip, yolda, birlikte program yapıyorlar. Her geminin animatörleri arasında çılgınca bir gösteri savaşı başlıyor. İster istemez uyuyorsunuz. “Benim kanım, seninkinden daha kırmızı” dercesine.
Bu sürpriz eğlenceyi yaratanlardan biri de Neptun Gemisi kaptanı Anıl Kaptan’a kaptanlık üniforması yakışıyor. Kızlar etrafında pervane. Lâf aramızda, bu kaptan, kızların dilinden anlıyor. Onu da resimledik.
Bir mavi turu, böylesi perçinledik mavi sularda. O durgun, çantasına sımsıkı yapışmış, tavşan ürkekliğindeki kızları tanıyamadık çıkışta. Eller, beller, sarmış, sarmalanmış olarak. Adresler alınarak, verilerek. Seneye, bir daha bu sahillerde buluşma sözleri verilerekten.
Bir mavi yolculuktu, Marmaris Limanından başlayan. Bir mavi yolculuktu, yol boyunca rengârenk süren. Bir mavi yolculuktu, gönüllerde taht kuran.
Ben de, sizlerle üleştim bu duyguları.