Mavi yolculuk ve iç yolculuklar

Dün akşam bu yazımı yazdım. Ve bu sabah acılara uyandık.

Çok üzgünüm başımız sağolsun.

Türkiye'min siyasetinde kalbi acılı, kırık halleri her geçen gün kaplarken dünyamızı, mutluluk denilen duygular biryerlere saklanıveriyor.
Yıllardır hep artan aynı sorunlar, sevgisiz gündemlerde vakit harcamalar, yorgunluklar... Canım yazı yazmak istemiyor.
Şiirler sanki sahipsiz ve herşey yarım sanki.
Murat aradı İtalya'dan. Benim kocaman en küçük oğlum, geliyor.
Kemer'deki oğlumla sözleşip yıllık izinlerini almışlar, mavi yolculuğa çıkıyoruz. Birden mutluluklar saklandığı yerden ortalara saçılıverdi. Ben hep böyleyim zaten İkizler burcu. Hasta olsam, ağrıdan kıvransam, üzgün olsam, sevdiklerimi görünce hepsini unutuyor bedenim sevgiden... Beynim bu konuda biraz geri zekalı. Ben çok mutluyum bu halimden de, sevdiklerim beni hep böyle laylom zannediyor, ihtiyarlığıma kimseyi inandıramıyorum, ona canım sıkılıyor. Bir de yalnız görseler!!

Kemer'de buluştuk. Birkaç gün oranın tadını çıkardık. İstanbul'daki büyük oğlum işleri sebebiyle gelemedi yine bir tarafımız yarım kaldı. Sağlık olsun. Başka bir zaman aralığında beraber oluruz.
Akdeniz'in dağlarının, sahilinin tadını çıkararak Marmaris'e geldik. Barbaros yatçılığın Efes'in adlı teknesine bindik. Geminin kaptanı Mehmet bey, dünya tatlısı eşi dilara, yardımcıları mustafa ve ilhan ve de geminin maskotu Sindi karşıladı bizi. Sindi üç aylık bir köpek, cinsi pekines
. Bir köpek bu kadar tatlı ve akıllımı olur. Küçücük patileriyle yeşil biberi tutup bir yiyişi var anlatamam. Zaten çilekten tutun karpuz kavun erik ne bulursa yiyor. Akşam üç Alman hanım daha katıldı bize. Akşam yemekten sonra Marmarisi gezdik biraz.
Marmaris benim yıllar evvel gördüğüm küçük, sakin kasabalıktan çıkıp kocaman bir şehir olmuş. Bu kadar değişmek güzelmi bilmiyorum. Küçük ama şirin kamaralarımızda güzel bir uyku ve enfes bir kahvaltı.
Sonra doyumsuz bir cennete yolculuk. Böylesine cennet bir ülkeyi, cehenneme çevirmekte kimlerin parmağı varsa o ahların altında nasıl yaşıyorlar şaşırıyorum. Rengi, kokusu havası, birbirinden güzel koylar. Hava serin de olsa o güzelliklerde yapılan kahvaltılar, akşam yemekleri.
Kocaman mehtabın denizle cilveleşmesi. Sayısız yıldızın gözlerimizdeki aksi ve sıcacık sevgi dolu bir ortam. Sevgili Dilara'nın sevgisiyle lezzet kattığı hepsi birbirinden güzel yemekler.
Mustafa ve İlhan'ın evlat gibi canla başla bizi şımartmaları, Mehmet kaptanın sohbetleri Sindi'nin şaklabanlıkları...Ne çok parayla, ne de lüksün zirvesiyle yaşanamayacak bir güzellikti kalbimde kalan günler. Yunan adaları'nın bu kadar yakınımızda olup bizde olmamasının burukluğu bile tadımızı kaçıramadı. Bu öteki gerçek Türkiye'yi tanıma şansına sahip olamayan insanlarımı, çocuklarımı düşündükçe yarımlık duygum ve hüznüm hep içimdeydi ama bana bu şansları veren Allah'ıma şükrettim..

Değerli üstadım Mehmet Sağlam'ın kitaplarını okudum yolculukta. Keşke bütün Türkiye okuyabilse. Moda buluşmamızda bana kitabını hediye eden Ata Kemal Şahin beyin, Ömer beyin kitapları da çok güzeldi. Milliyet blogda öylesine kıymetli değerler, dostlar varki hepsini tek, tek sayamasamda teşekkür ve saygılarımı yolluyorum.

5 ve6 Haziran'da Allah bir mani vermezse Büyükada'dayız. Sevgili Sema'm yine yaptı özverisini bizi biraraya getiriyor.
Ben çok mutluyum, çünkü özlediğim dostlarıma kavuşacağım ve yeni dostlarla olacağız. Ben birebir karşılaşmaları daha çok seviyorum. Onun için her şehirdeki dostları görmek istiyorum. Ne yapayım hepinizi çok seviyorum. Çok vefalı bir yorumcu olmasam da vefalı bir okuyucuyum ve kalbim sizlerle hergün daha kocamanlaştığı için de çok mutluyum.

Birgün Allah izin verirse bakarsınız, çok lüks olmayan, ama içi sevgi dolu dostlarla hep beraber bir mavi yolcuk da yaparız.

Selam ve sevgilerimle