Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Kasım '14

 
Kategori
Basın Yayın / Medya
 

'Zorbağlı' değil 'gönülbağlı'

'Zorbağlı' değil 'gönülbağlı'
 

KÖŞE YAZARLIĞI


Hiç kimse gündem önermedi HOŞBEŞ ÇAYEVİ’ nde… SİYASET KONUŞMAK İSTEMİYORLARDI SANKİ. ‘Sıradan bir çayevinde ikili üçlü oturan sakinler’ görünümü kendilerinin de hoşuna gitmiş gibiydi…

Kendisi çok az konuşup, genellikle dinleyen ve HOŞBEŞ ÇAYEVİ sohbetlerini haftalık bir yerel gazetedeki köşesinde yazan, aktaran Can BABA geldi, selam verdi, selam aldı, dinginliği gözledi bir süre…

Dayanamadı…

- Bugün konu belirlenmedi mi?

- Haydi, sen anlat bugün… KÖŞE YAZARLIĞI NASIL BİR ŞEY, ONU ANLAT…  Yazdıklarınızı okuyoruz… Konuyu nasıl belirliyorsunuz? Yazdıklarınızı gazetede, basıldıktan sonra okuyor musunuz, ‘’Şurası iyi olmamış!’’ diye düşündüğünüz oluyor mu? Okuyucunun neler düşündüğünü kestirmeye çalışıyor musunuz? Anlatın işte…

* * *

- Başka köşe yazarları hakkında bir şey diyemem ama kendimi anlatayım… Bir dostum, ‘’Her hafta yazacak şeyi nasıl belirliyorsun? Her hafta doğum yapmak gibi bir şey bu…’’ demişti de düşünmüştüm… ZOR BİR İŞ… Çok zor… HELE HAFTALIK BİR GAZETEDE YAZMAK ÇOK DAHA ZOR… Ama onun sandığı gibi, konu bulma zorluğu değil bu. Öyle çok, öyle hızlı değişiyor ki gündem, hangi birinin yazılacağına ilişkin öncelik vermek, karar vermek yazmaktan da zor oluyor. Yazılamadan kalan konulara ilişkin düşünceler içimde şişip kalıyor. Bu, olayları duyduğunuzda herhangi bir dostunuzla ‘’Ne güzel yahu!’’, ya da ‘’Bu da olur mu?’’ diye karşılıklı konuşamadan, söyleşemeden, paylaşamadan kalakalmanız gibi bir şey… GÜNLÜK GAZETEDE YAZMAKTAN ÇOK DAHA ZOR…

- Peki, siz nasıl hazırlanıyorsunuz, nasıl karar veriyorsunuz ne yazacağınıza?

- Olanaklarınız olay yerlerine gitmeye uygun değilse ki benim öyle, her gün en az üç haber ajansını, iktidar yanlısı ve karşıtı tüm gazetelerdeki haberleri okumak zorundasınız. Konunuz ne? Siyaset… TÜM SİYASİ OLAYLARI, NUTUKLARI… Bu sırada, o kişilerin söylediklerine ilişkin geçmişte neler söylediğini, söylediklerini yapıp yapmadığını, yaptırıp yaptırmadığını anımsamak zorundasınız. ONA GÖRE KANI OLUŞTURACAKSINIZ İÇİNİZDE, ONA GÖRE KONU OLUŞTURACAKSINIZ YAZINIZDA… Günde dört yüz elli, beş yüz sayfa okuyor, değerlendiriyorum. Bu arada, önemsediğim ya da önemsemediğim, atmış-yetmiş köşe yazarının o günkü olaylara ilişkin yazılarını da okumak, tüm bunlardan sonra onlardan asla etkilenmeden kendi düşüncelerimi oluşturmak zorundayım. GAZETESİ VE PATRONU BİR GÜCE, BU GÜCÜN VERDİĞİ EMİRLE, BİR HEDEFE ZORBAĞLI YAZARLARIN İŞİ KOLAY… Olayları o doğrultuda yorumlamaları kolay. Bağımsız iseniz, hiç kimseye borcunuz yoksa, yalnızca kendi doğrularınızı belirlemek ve ifade etmek NAMUSUNUZDA, YAPINIZDA, FITRATINIZDA varsa işiniz zor…

- Ama SEN DE BİRİLERİNİN AMACINA BAĞLISIN… Muhalefet… Her şeye muhalefet… Sanki hiç iyi bir şey olmuyor ülkede…

- Oluyorsa yazıyorlardır. Yazanı çok… Kötülere bile iyi fistan giydirip vitrin süsleyenlerle tepeleme dolu bizim çarşı… Ben bir boşluğu doldurma zorunluluğu duyumsuyorum içimde… BAKIN BİR ÖRNEK VEREYİM… Aslında bugün, geçtiğimiz hafta içinde dinlediğimiz SULTAN(!) NUTUKLARINI KONUŞURSUNUZ SANIYORDUM… Olmadı… ORADAN BİR ÖRNEK VEREYİM… Esnaf Sanatkarlar Şurası’ ndaki nutkun bir yandaş, bir bağımlı, bir tutsak gazetedeki aktarımına bakın; ‘’ … Taksici deyip, şoför deyip geçemezsiniz. O mahallenin eminidir. Mahallenin ağabeyidir, bekçisidir. Bakkal deyip, kasap deyip geçemezsiniz. O mahallenin ruhudur. Semtimizin vicdanıdır. Esnafı çıkartıp aldığınızda Türkiye tarihinden geriye hiç bir şey kalmaz. Önemli olan ahlaktır, dürüstlüktür, şu içinde bulunduğumuz birliktir, beraberliktir kardeşliktir. Esnaf ‘Bismillah!’ der dükkanını açar. Akşama kadar da müşterisini değil, tüketiciyi değil nasibini bekler, kısmetini bekler. Bizim medeniyetimizde esnafın derdi ne olursa olsun para kazanmak değil, helal para kazanmaktır...’’.  Bu nutkun bir de aslına bakın;‘’ Esnaf ve sanatkar demek,  altını çizerek ifade ediyorum, ticaret yapan, alan, satan, sırf ekonomik faaliyette bulunan insan demek değildir. Bizim medeniyetimizde bizim millet ve medeniyet ruhumuzda ESNAF SANATKAR GEREKTİĞİNDE ASKERDİR, ALPERENDİR. GEREKTİĞİNDE CEPHEDE VATANINI SAVUNAN ŞEHİTTİR, GAZİDİR, KAHRAMANDIR. GEREKTİĞİNDE ASAYİŞİ TESİS EDEN POLİSTİR. Gerektiğinde ADALETİ SAĞLAYAN HAKİMDİR, HAKEMDİR. Gerektiğinde de şefkatli bir ağabeydir, kardeştir. Taksici, şoför deyip geçemezsiniz. Mahallenin ağabeyidir, MAHALLENİN BEKÇİSİDİR. Bakkal, kasap, manav, terzi deyip geçemezsiniz…’’… FARKI ALGILADINIZ MI? Adam neredeyse ‘’Eyyy esnafım! Yarın üniformalarınıza ilişkin yönetmeliğiniz yayınlanacak! Sizler benim SS birliklerimsiniz!’’ diyecek… Bunu görmek, yazmak bir gazetecinin görevi değil mi? ADAM ÖYLE SAÇMALIYOR Kİ, O GAZETECİLER evirip çevirerek, sözleri eksilterek AYIBINI KAPAMA GEREKSİNİMİ DUYUYORLAR. Ben onlardan olmadığım için MUHALİF, ben onların bağlı olduğu ODAKLARA ZORBAĞLI olmadığım için BİR BAŞKA ODAĞA BAĞLImı oluyorum yani?

- . . .

- ASLINDA BAĞLIYIM; KENDİ DOĞRULARIMA GÖNÜLBAĞLI…

- Diğer merakımızı gidermedin!?…

- Yazdıklarını gazetede, basıldıktan sonra okuyor musun, ‘’Şurası iyi olmamış!’’ diye düşündüğün oluyor mu? Okuyucunun neler düşündüğünü kestirmeye çalışıyor musun?

- Bunların yanıtlarını bir başka gün vereyim… Belki gelecek oturumda…

Çıktı gitti… Ardından bakakaldılar…

__________________________________________________

ÇOK GERİLDİK,

HADİ BİRAZ GÜLELİM…

__________________________________________________

ERDOĞAN Esnaf ve Sanatkarlar Şurası’ nda, adalet, hukuk, yasalar ve eşitliğin başka başka şeyler olduğunu dile getirdi…

"Bazıları hukukla yasayı karıştırıyor. Hukuk başka bir şey, yasa başka bir şeydir. BEN HUKUK ARIYORUM, HUKUK… YASA BENİM İÇİN ÖNEMLİ DEĞİL. HAKKIMI ARIYORUM, adil yöneticiler arıyorum, adil yargıçlar arıyorum."

Ajanslar, 24.11.2014

__________________________________________________

Özcan ÇELTİK

30.11.2014

 
Toplam blog
: 237
: 361
Kayıt tarihi
: 22.11.06
 
 

1949 Antalya doğumlu, ANSAN üyesi Orman Yüksek Mühendisi, ressam ve öykü yazarıyım. KAKTÜS MEDYA ..