Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

18 Nisan '12

 
Kategori
Güncel
 

‘Zorunlu esir’ doktorlara bu zulüm niye?

‘Zorunlu esir’ doktorlara bu zulüm niye?
 

Aydın, Urfa, Rize, Eskişehir, İstanbul-Esenyurt ve Gaziantep şimdi de… Yerler değişse de, doktorlar hep gözü dönmüş saldırganların hedefinde. ‘Hasta yakını acısı’ bahane!

Kendilerini, ‘Acılı’ diye savunup doktorları telef etmeye soyunan ey cahiller… Siz bir doktor, üstelik de uzman doktor nasıl yetişiyor hiç düşündünüz mü? Onca yıl emek verilip dirsek çürütülen, sınavdan sınava koşturulan Tıp eğitiminde yaşanan zorluklardan, streslerden, özverilerden haberdar mısınız? Peki ya, açılan tüm davalara rağmen sopa gibi dayatılan ‘Zorunlu hizmet’ eziyetinin doktorları ezmekten başka bir amaca hizmet etmediğini hiç sorguladınız mı? Dört yıl güle oynaya okuyup daha çok kazanan mesleklere karşın kâbusa dönen uzmanlık sınavlarına hazırlanmak için dökülen terlerden elde kalanın, performansla makineleşmeye bağlı ücret olduğunu kaçınız hesapladı? Hastane ortamında, her türlü hastalık riskine açık şekilde, tükenip giden ömürlerde ‘Doktor=Sihirbaz’ olarak gördüklerinizin de İNSAN olduğu, at gözlüklü bakış açınızda hiç yer aldı mı? Almadığı, modaya dönüşen ‘DOKTOR KIYIMI’ndan belli!

Daha kısa bir süre önce, saldırıları protesto edenlerin duygularına tercüman olan Eskişehir Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. İlhan Özgüneş, ‘Nerede ne zaman patlayacağı bilinmeyen kör bir öfkenin, cezalandırılmayıp adeta teşvik edilen saldırıların geçiştirilmesini, unutturulmasını kabul etmiyoruz’ demişti… 28 Şubat’ta Eskişehir’de gerçekleşen saldırının ardından köklü tedbir geldi mi? Hayır! Saldırılar durdu mu? Bırakın durmayı, misliyle arttı!

Sözüm; Eline bıçağı, tabancayı, sopayı kapıp ‘İnsan’ olan ve mucize yaratması imkânsız doktorlara saldırıyı vazife edinenlere… Yaş küçüklüğünden, acıdan ve daha pek çok mazeretten paçayı sıyırıp, yok denecek kadar az ceza alan ‘İntikamcı’ tayfasına… Trafikte kurban verdiğiniz yakınlarınızın intikamını almak için de aynı rahatlıkta davranabiliyor musunuz? Yoksa birkaç ay yatıp çıkan trafik katilleri, hastalığın seyrine ya da hastanın metabolizmasından kaynaklanan olumsuzluklara karşı çaresiz olan doktorlardan daha mı değerli? Elbette ki doktorların içinden de hata yapan çıkacaktır. O zaman da bunun hesabının sorulması gereken yer, kanun önüdür! Aksi takdirde, canlarını aldığınız ya da saldırdığınız doktorların arkalarında kalan ailelerine de ‘Acılı Aile’ kontenjanından davranma hakkı doğar… Ki bu da olayı, yasaların ve yargının bulunduğu toplumlarda kabul edilemeyecek, ‘Kan Davası’ noktasına götürür!

Son sözüm Sayın Yetkililere… Doktorların da 40 yaşına gelmeden ‘İnsanca’ yaşamayı hak ettiklerini savunarak soruyorum kendilerine… ‘Kana kan’ cehaletiyle hareket eden bu gözü dönmüşlerin açık hedefi haline gelen doktorlarımız için ne yaptınız? Ne yapacaksınız?

‘Zorunlu Hizmet’i 2003’te kaldırıp isabetli bir iş yapmıştınız ama ne yazık ki 2005’te ‘Devlet Hizmeti Yükümlülüğü’ adıyla bir genelge çıkartıp, doktor açığını kolaycı yoldan kapatmayı tercih ettiniz. Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu’na eklenen bir maddeyle devlet hizmeti yükümlülüğü kapsamındaki personelin, bu görevlerini tamamlamadan mesleklerini icra edemeyecekleri yolunda bir düzenlemeyle de, mecburi hizmeti yerine getirmek istemeyen doktorların mesleklerini ellerinden alma hakkını devlete tanıdınız. Demokratik düzende böyle bir hak gaspı mümkün mü? Doktor yetmiyorsa, eğitim kurumlarını çoğaltın. En azından, onca yıl emek verip meslek edinen bir doktora kendi muayenehanesini açabilme olanağını getirin.

‘Hekim olmadan sağlık hizmeti verilmez’diyerek ‘Zorunlu Kölelik’ yaratan yetkililer, ‘Vatandaşa sağlık hizmeti götürme’ gerekçesinin arkasına hiç sığınmasınlar. Çünkü bu da en az ‘Acılı Aile’ mazereti kadar tutarsız kalıyor!

‘Sağlıkta Dönüşüm’diye diye, ömürleri okumakla geçen bu özverili insanları robotlaştırmanıza ne demeli? ‘Doktor’ denilen insanüstü yaratık bu sistemde bir yandan meslektaşlarıyla yarışıp üç beş kuruş fazla kazanmaya çabalayacak. Bir yandan hastalığının öyküsünü doğru dürüst anlatamayan vatandaşın sorularından fırsat bulup tedaviye geçmeye uğraşacak. Bir yandan da, parmaklarının ucu ağrısa doktora koşan hastane kuşlarının ilaçlarını yazmaya soyunacak. İnsaf ki ne insaf!

Yetkililerin, hakiki hastaların ve hasta yakınlarının mantığı, performansa tabi doktorun bir günde pek çok hastayı layıkıyla muayene edip gereken tedaviyi yapabileceğini kabulleniyorsa; ‘Onlar da doktor olmasaydı’ deniliyorsa zaten sözün bittiği noktaya gelmişiz demektir. Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir…

Anibal GÜLEROĞLU

guleranibal@yahoo.com

www.sinematur.com

 

 
Toplam blog
: 1210
: 1542
Kayıt tarihi
: 10.04.10
 
 

İstanbul'da başlayan yaşamım, eski İstanbullu ailemden edindiğim kültürle gelişti. Birinciliklerl..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara