Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Nisan '10

 
Kategori
Blog
 

05 Nisan Bomonti keyfi

05 Nisan Bomonti keyfi
 

MB olarak bugün yine Moda-Bomonti Çay Bahçesi'ndeydik.

Oraya vardığımda Sayın yazarım ve konuğum Ata Kemal Şahin beni bekliyordu.

Hemen günahımı almayın, ben dakkası dakkasına oradaydım. Ev sahibi assolist değildir onu öğrendim de, bindiğim minibüsün sollamaya çalıştığı öndeki minibüsün de yol vermediği şöförlerin kavga etmesi de benim suçum mu! Hep mi beni bulur böyle saçmalıklar bilmem...

Sayın yazarım Ata’yla birlikte göz ucuyla etrafa şöyle bir bakındık, bizden kimseyi göremedik. Gördüklerimiz de el etmedikleri için hiç üstümüze alınmadık.

Cam kenarı misali tam güzel bir masa bulduk oraya parketmeye niyetlendik ki birkaç masa önümüzde Sayın yazarım Uçurtmalar ve Sayın yazarım Cansın Erol İstanbul’u sineye çekiyorlar.

Konuklarımın tanışma faslından sonra masada yerimizi aldık.

Sonrasında sırayla ;

Sayın yazarım Kadri Kanpak
Sayın yazarım Yakamoz05
Sayın yazarım Erol Işık da buluşmaya ‘iştirak’ etti.

‘İştirak’ kelimesi de çok ağır oldu ama idare edin artık…

Bir anda masada 7 kişi olduk. Sonra telefon trafiği başladı;

Sayın yazarım Y.Elif Mirzade
Sayın yazarım B. Gelincik
Sayın yazarım Tülin Aksoy
Sayın yazarım Ahmet Balcı
İzmir’li dost Sayın yazarım İlyas Bayram

Bu arada; Sayın yazarım İlyas Bayram’ın oğlu asker olmuş. Hayırlısıyla gidip dönsün inşallah.

Arkadaşlarımızın bazıları da yorumlarıyla sevgi ve selamlarını ilettiler ‘kalbim sizinle’ dediler.

Hepsine kocaman sevgiler.

Gelirken Sayın yazarım Ata Kemal Şahin çikolata getirmiş. Misafirlerime birer tane ikram ettim kalanını ben yedim.

Kitaplarından da getirmiş… İmzalı kitaplarımızı aldık. Heyecanla okuyacağım…

‘Ben Olmanın Varlığında’ ve ‘Ben Olmanın Issızlığında’ adlı iki kitap.

‘O gün binerken uçağa, bilemezdi kaderin ona hazırladıklarını…
Düşünmeksizin ama hayal ederek düştü yollara Murat.
Kavuştuğunda hayaline, gerçeği olmadığını gördü.
Sarsıldı ama yıkılmadı kendi gerçeğini gördüğünde.
O değildi bedeninin istediği, ne de ruhunun.
O ruh mu ona aitti, yoksa o beden mi?
Değildiler ki birlikte!
Bulmalıydı ruhunu, olmayan benliğini Murat.
Neredeydi?
Bıraktı kendini derin yalnızlığına…
Çarptı nice asil insanlara, hayvanlara…
Devrildiler ama o hep dimdikti.
Acıyan bedeniydi, olmayan ruhu değil.
Yaklaştıkça sona, yaşlandı bedeni, güçlendi ruhu.
Hırçın dalgaların altında bambaşka bir gerçeği olduğunu anladığında, çıkacaktı sanki yüreği..
Bulmuştu Murat benliğini.
Koştu ona, sarıldı ruhuna.
Özlemle kucaklaştı yorgun bedenle, onu bekleyen ruh.
Kapadı gözlerini Murat.
Birkaç damla süzüldü aşağılara, yüzünün derin vadilerinden.

*****

Anlatılmaz yaşanır bir gün geçirdim. :))) Eminim konuklarım da bu günü hiç unutmayacaklar.

Ne iyi ettiniz de geldiniz… Sefalar getirdiniz…

*****

:) Ah İstanbul Ah… Sana aşığım…

Tıpkı; Yahya Kemal'in ‘Ankara’nın nesini seversiniz’ sorusuna verdiği cevaptaki gibi;

İstanbul’a dönüşünü…

:) İyi bayramlar.

 
Toplam blog
: 1929
: 661
Kayıt tarihi
: 11.11.06
 
 

  Hayatı ciddiye almam, emeği çok ciddiye alırım. Dünyanın en vazgeçilmez üçlüsü; çocuklar, çiçek..