- Kategori
- Genel Sağlık
112 Acil Servis! Teşekkürler!

ACİL SERVİS'i tebrik ediyorum.
Dokuz yıl önce annnem Hak'kın rahmetine kavuştu. O esnada İzmir Yeşilyurt Devlet Hastanesi'ne 300 metre mesafede oturan ablamın yanındaydı. Beyin kanaması geçirdiğinde tam bir saat ambulans beklenildi. Vaktinden önce hastaneye yetiştirilebilseydi kurtulabilirdi belki de!
Bugün sabahleyin, dükkanın önündeki merdivene hareketsiz yığılan 50'li yaşlarda bir adam gördük. Fethi akadaşımız adamı kahveye çekti. Daha önceden tanıyormuş.
Uzandırdı kanepeye adamı! Öyle bakıyor.
"Kalp krizi mi geçiriyorsunuz?" soruma cevap vermiyor.
- Dil altı tableti vereyim mi? diye sordum.
- Ver! dedi, verdim.
Dil altı tableti herkese verilmez, ama kalp krizi geçirenler devamlı yanlarında taşırlar, acil durumlarda alırlar. Fethi'den bu adamın da kalp hastası olduğunu öğrenince verdim. Yoksa bu durumlarda doktor gelmeden olur olmaz hapların verilmemesi gerektiğinin bilincindeyim.
Adamda bir düzelme yok. Bana, trene bakar gibi bakıyor. Sosyal güvencesi yokmuş, kimsesizmiş. Ama bu soğukta sokaklarda dolaşıyor. Ben dışarı çıkmaya korkuyorum.
Uzatmayayım, 112 ACİL SERVİS'i aradım. Kemeraltı gibi, işportacıların işgalindeki, yayaların yürüyemediği bir caddeye 5 dakikada geldiler. Sevincimden ağladım. Türkiye'de güzel şeyler de oluyor. Ülkem adına seviniyorum. Sağlık sistemimiz her geçen gün düzeliyor. Buna paralel olarak insanların hasta olmaları için de çok gayret göstermese politikacılarımız, ne kadar güzel olacak.
Yediğimiz gıda maddelerinin çoğu sağlığa zararlı, hormonlu, sokaklarda kömür zehiri almadan yürümek mümkün değil. Bu zehir saçan kötü kaliteli kömürü de dağıtan devlet tabii.
Biz yine 112 ACİL SERVİS'e gelelim. Aslan gibi 4 tane genç geldiler. Bir doktor, iki sağlık memuru, bir şoför. Hastaya birkaç soru sorduktan sonra; hemen hastanın tansiyonunu ölçtüler, iğne yaptılar. Sedyeye yatırtıp tedaviye ambulansta devam edeceklerini, daha sonra da hastaneye götüreceklerini söylediler.
En son sordukları soru, hastanın sosyal güvencesinin olup olmadığıydı. Önceki yıllarda ilk sırada sorulan soru en son sıraya geçmişti. Bu da ülkemiz adına sevindirici bir durum.
VATANDAŞLIK GÖREVİ
Şimdi Fethi bu adamı görünce işine devam edebilir, "Bana ne?" diyebilirdi. Aldı, kahveye kanepeye taşıdı, uzanmasını sağladı. Ben de kalp krizi geçiriyor diye sorarak dil altı tableti verdim. Bu arada 112 ACİL SERVİS'i arayarak ambulans gelmesini sağladım. Bizimkisi vatandaşlık, insanlık görevi. Severek yaptık. Amaaaaa...
Vatandaşlık görevi yapanları teşvik etmek, heveslendirmek gerekmez mi? Bu görevliler, görevlerini kusursuz yaptılar. Onlara tekrar tekrar teşekkür ediyorum. Ama bize vatandaşlık görevini ifa ettiğimiz için bir teşekkür edebilirlerdi. Aksine dil altı tableti verdiğim için neredeyse beni azarlayacaktı sağlık memuru. Üzüldüm tabii.
Hastayı götürürlerken de,
- Biriniz gelsin hastayla! diyor doktor.
Yok artık, o kadar da uzun boylu değil. Ben dün hastaneden çıkmışım, tanımadığım hastanın refakatçisi olacağım. Bu nasıl bir mantık ki, tıp tahsil eden insanın kafasında dolaşıyor. En azından, "Yakını mısınız?" diye soramaz mı? Tanımadığım adama yardım ediyorum, hasta halimle bir de ona refakatçi olacağım.
Aslında bu da bir gelişme ya neyse! Eskiden olsa, "Siz bu adama bir şey mi yaptınız?" diye tutuklu götürürlerdi karakola, ifade almaya.
Vatandaşlık görevini yerine getirenlere iyi davranılmalı, onları iyilik yaptıklarına pişman etmemeli. Yoksa herkes yardım etmekten kaçar.
Fethi'den öğrendim, bu adam devamlı ağzında sigara ile dolaşan biriymiş. Biz kendimize dikkat etmezsek, doktorlar ne yapsın, hastaneler ne etsin! Sağlık sistemimizin düzelmesi hastaların ve sağlık personelinin de düzelmesiyle kusursuz hale gelebilir.
Hepinize sağlıklı, Mutlu Yıllar diliyorum.
Mustafa Mumcu, 30 Aralık 2008 / 17:00
EDİTÖRE NOT: Dünden beri rica etmeme rağmen 114'ü 112 yapmadınız. Ben yaptım. Çok bekletmeden tekrar yayına almanızı rica ediyorum. Saygılarımla.