- Kategori
- Anılar
12 Eylül 1980... Beş kala, on geçe.
Mahalle halkı ( 3 ) Karslılar.
Bizde Karslı olduğumuz halde, mahallede sürekli kavgalı olduğumuz ikinci aileydi ve bayağı kalabalıktılar. Mahallede bizimle ve Eskişehirlilerle birlikte ilk ev yapanlardandılar.
Zabıta Cemal amcanın Şemsettin’i, onunda ağabeylerini tetiklemesi ile mahalleden arsa çevirmişlerdi.
Şemsettin Belediyede çalışıyordu, çok uyanık, hain, kurnaz, tilki gibi bir adamdı. Abisi Nurettin amcayı ve diğer ağabeylerini Kars’tan ve Almanya’dan getirip mahalleye yerleşmelerine ön ayak olmuştu. Elinden gelse bütün akrabalarını mahalleye yığardı. Ancak çoğu mahalleli gibi kendi akrabaları da onu pek ciddiye almazdı ki hep yalnız kalırdı. Sevilen bir adam değildi. Bu Şemsettin ilerde sayfalarımızı bol bol işgal edecek.
Şemsettin’in amcasının oğlu olduğunu sandığım Zabıta Cemal Amca ve onun kardeşi Celal amcada mahalleye ev yapmışlardı. Cemal amcanın evi daha çok Kurudere’ye Hacer Teyzemlere yakındı. Zaten bizimde o mahallede arsa çevirmemize Zabıta Cemal amca ön ayak olmuş ve sonradanda kirvem olmuştu. Oğlu Yunus, kızı Ayşe, hanımı Hürnüse Teyzeydi. Daha sonraları mahalleye bacanağı Müslüm amca ve ailesi de taşındı, ama onlar iz bırakmadılar silinip gittiler. Okuduklarınız iz bırakanları anlatır.
Nurettin amca mahallenin bakkalı ve Karslıların en büyüğü idi. İçlerinde o biraz sevilirdi mahalleli tarafından, bizim ailede de o sevilirdi. Hafif göbekli kafasında saç olmayan çok becerikli eli çabuk bir adamdı. Uzun yıllar CHP delegeliği yaptığı söylenirdi. Bir keresinde küçük bir eski varilden soba yapmıştı bakkalın önünde ve ben baştan sona zevkle seyretmiştim. Köylerinde sobacı ustası imiş.
O kadar uyanık bir adamdı ki mahalle ilk kurulduğunda kimsenin evinin önünde çeşme yokken o bakkalın önüne bir çeşme yaptırmış ve mahalleliye su kullandırarak, kendi kullandığı suyun parasını da mahalleliye ödetmişti. Fakat yinede Şemsettin kadar antipatik değildi. Eşi Banı teyze, oğulları Sebahattin, Mustafa, Adnan ve kızları Gülsen ile Günay vardı. Mustafa ve Sabahattin Kars tan geldiklerinde nedenini pek hatırlamıyorum, bir müddet bizde kalmışlardı ve annem bize nasıl bakıyorsa onlara da öyle bakmıştı. Sonraları Mustafa ve Sebahattin ile en az Nuri kadar samimi olmuştum. Ama hiçbir zaman onlar, Nuri kadar güvendiğim ve arkamı döndüğüm insanlar olamadılar ne yazık ki. Bu iki kardeşten sonraları bol bol bahsedeceğiz.
Karslılar çoğalıyordu, Nurettin, Seyfettin, Selahattin, Şemsettin, Neco, birde bunların köylüm diye çağırdıkları köyden en son gelen fakat yukarda saydıklarım kadar mahalleye adapte olamamış bir amcaları daha vardı ki onun pek izi yoktur. Pek tanıma fırsatım olmamıştı kendisini. Sonra bu kardeşlerin çocukları, yeğenleri, bacanak, kayınço, dayı oğlu, amca oğlu yenge hala yengelerin kardeşleri v.s. yerleştiler mahalleye. Çok kalabalıktılar.
Şu yüzden çok kalabalıktılar diyorum, o zamanlar mahallede gerçektende bileği güçlü olanın ve kalabalık olanın sözü geçiyordu, ne kadar çoksan o kadar arsa ve gecekondu sahibi olabilirsin anlamına geliyordu bu. Sonra kalabalık olmanın çevrede psikolojikte bir etkisi olurdu . Bu da genelde dediğinizi yaptırırsınız demekti
İşte mahallede böyle kalabalık ailelerdendiler Karslı lar, belki de en kalabalıklarıydılar. Daha sonra Malatyalılar, Eskişehirliler ve Sivaslılar gelirdi sırasıyla, Karslıların bu kadar kalabalık olmaları akıllara hemen tüm mahalleyi sahiplendiklerini getirebilir. Ama aksine uzun vadede mahallede en zararlı onlar çıktılar. İlerde değineceğiz.
Biz mi ?.. Mahallede bir annem vardı, birde ben, ve en az çok kalabalık aileler kadar yer çevirip gecekondu yapıp satmıştık bile. Tabi bu annemin yiğitliği ve gözü karalığı sayesinde olmuştu.
Dostlarımıza dönelim,
Nurettin amcanın hanımı Banı Teyze geleneklere bağlı terbiyeli ağzından yaşmağını hiç açmayan hanım hanımcık bir kadındı. İyi birisiydi annemi severdi. Bizde onu severdik. Zaten o ailede anti patik olmanın ölçüsü Şemsettin’e yakınlıktı ona yakınsan mahalleye uzaktın, ona uzaksan mahalleliye yakındın, beklide sevilirdin bile. Annem “Şemsettin’e yakın olan allah’a uzak olur” derdi. Banı Teyze ve Nurettin amcanın oğullarından büyük olanı Sebahattin, geçimsiz, pek sevilmeyen, yukarılarda dolaşan hiç aşağı inmeyen, bir tipti. Ablamın sınıf arkadaşı idi. Oda küçük kardeşi Mustafa gibi iyi top oynardı, ama top hep bende olsun, hep ben göz önünde olayım derdi. Çok sevimsiz biriydi, mahallede kaldığım süre içinde hep diğer gençlere karşı bir komleks içinde gördüm onu. O komplekste kendisini saldırgan yapıyordu, çevreye karşı.
Bir diğer oğulları Mustafa mahalledeki en uzun süreli arkadaşlık yaptığım gençti. Nuri ben ve o genelde beraber olurduk, tabi Lopçin Kemalde. Mustafa’da o zaman bazı komplekslerini yenememişti, saldırgandı, çevresine karşı çok kırıcı idi. Bana karşıda çok yanlışı olurdu, ama yinede onu çok severdim. Bir keresinde sağanak yağmur altında karanlıkta saatlerce dövmüştüm. Tabi daha sonra da o akrabası olan Hamit denen bir çocukla beni dövmüştü. Kıvırcık saçlı esmer uzun boylu yakışıklıydı. Benimle aşağı yukarı her konuda rekabet halindeydi. Küçük oğulları Adnan bizden çok küçük olduğu için pek tanıma fırsatım olmadı ayrıca kızları Gülsen ve Günay da vardı.
Şemsettin’ in eşi Hanım yenge oğlu Kasım herhalde kızları da vardı, hatırlayamıyorum. Hanım yenge kendi halinde bir hanımdı ve birazda dindardı. Okumayı, üflemeyi bildiği söylenirdi.
Seyfettin ailenin Şemsettin den sonra en kurnaz ve en hain adamıydı, Kore gazisi olduğunu söylerdi, ilerlemiş yaşına rağmen saçını ve bıyıklarını sürekli boyardı. Mahalle camisinin Derneğinde görev almıştı ve oradan bayağı para yediği söylenirdi. Hiç sevilmezdi, yiğenleri içinde bile sevmeyeni çoktu. Ahlaki yönden de biraz zayıftı. Yüze gülüp arkadan kuyu kazmada Şemsettin den aşağı kalmazdı. Eşinin adını hatırlayamıyorum iyi bir kadındı annemle iyi görüşürlerdi. ( Zaten bu ailenin kadınları ile bir problem yaşamadık hiç.) Oğulları Yavuz, Cengiz ve Yücel di. Herhalde kızları ve bir oğulları daha vardı. Daha sonra Bağlar caddesi üzerindeki salon Girne’yi çalıştırdılar uzun yıllar. Büyük oğlu Yavuz tek gözü özürlü, hafif kilolu esmer uzun boyluydu. Efendi biriydi. Sessizdi. Ortanca oğlu Cengiz ellerinde altışar parmağı vardı tam anlamıyla cin gibi bir tipti. Her türlü alavere dalavere vardı kendi amca oğulları bile ona Ceyar1 diye hitap ederdi. Küçük oğlu Yücel daha çok kardeşlerimle muhatap olduğundan hakkında pek fikir yürütemeyeceğim.
Diğer kardeş Selahattin de, işte kendi aklına göre kurnaz takılan sinsi ama Nurettin amcadan sonra ailenin en iyi adamı diyebileceğim birisi. Evimizin çatısını yenilerken yardımı olmuştu biraz da o yüzden kendisini severdim. Onunda eşi ve çocukları hakkında pek bir fikrim yok. Yalnız adı aklıma gelmiyor bir kaynı vardı iyi çocuktu.
Diğer kardeşleri Neco oda çamur, mızıkçı biriydi, küçükken devamlı misketlerimizi kapmasını hatırlıyorum. Sonraları çok çekilmez biri olmuştu.
Banı Teyzenin Almanya daki kardeşinin çocukları vardı birde, Yurda, Murat, Aysel, Çetin. Nurettin amca öldürüldükten sonra mahallenin bakkalını Yurda çalıştırmaya başladı ahlaken zayıf birisi idi evli olduğu halde Kızılcahamamlı Ahmet Ağanın kızı Fadim’i çıkartırdı. Bir keresinde ikisini bağda yakalamıştım.
Murat, biz ona Hacı Murat derdik (O zamanlar Hacı Murat filmleri pek revaçtaydı.) Mahalleden arkadaşımızdı aynı zamanda Mustafa’nın sıkışınca başvurduğu bir koruması gibiydi. O ve Hamit. İlerde göreceğiz. Aysel daha sonra Sebahattin le evlendi.
Mahalleyi Kurudere ye bağlayan yol üzerinde Zabıta Cemal amcaların evlerini sattıkları İsa Amcalar vardı. Biz onlara İsa Kişi’ler derdik. İsa amcanın oğulları Nuri ve Süleyman’ı biliyorum. Babamın köylüsü idiler ve onların da yapmacık bir dostlukları vardı Karslılara karşı.
Yine Kurudere de Türkan ve Hüseyin Kirveler vardı Hacer Teyzemlerin evlerinin tam arkasındaydı evleri. Hüseyin kirve Tır şoförü idi ve kardeşim Nevzat’ın sünnetinde kirve olmuştuk. Iğdırlıydılar. Oğulları Hürol, Gürol, ve Abbas vardı bir de hepsinden büyük güzel bir kızları. Büyük oğulları Gürol daha sonraları bir polisin öldürülmesine karışacak ve uzun yıllar hapis yatacaktı. Bu konudan ilerde bahsedeceğiz. Türkan kirve de annem gibi fedakar bir kadın dı. Çok kiloluydu, biraz da dertliydi, kocası Hüseyin kirve TIR şoförüydü, o yüzden eve pek gelmezdi, birazda hovardaydı herhalde.
Ayrıca mahallede Karslı olarak samimi olduğumuz (ama Şemsettinlerle akraba olmayan) Mehmet Hava, karısı Gülseren teyze, Oğulları Cengiz, kızları Sebahat, Nezahat, Hatice ve sonradan Sebahat la evlenip damatları olan Alaattin Hava ile Gülseren teyzenin kardeşi Ali Ekber vardı.
Yine aynı şekilde Karslı olan Enver Amca karısı Mihriban Teyze oğlu Abdulkadir, kızları Yıldız Abla, Sadegül herhalde bir küçük kızları daha vardı. Abdulkadir sonradan Avustralya’ya gitti, Yıldız abla Ebe idi ve Mühendis Mehmet Enişte ile evlendi. Mehmet enişte Tunceli li, Demokrat birisi idi eğer yanlış hatırlamıyorsam sonradan oda çok çekti, düşünceleri yüzünden. Sadegül ince zayıf astımı olan çok narin bir kızdı, dokunsan düşecekmiş gibiydi. Fakat evlendikten sonra bayağı kilo almıştı.Kocası Kastamonu lu Rafet, Şeker Fabrikaları Genel Müdürlüğünde çalışıyordu. Sonradan Sadegül de orda işe başladı fakat kocası annesinin altınlarını çaldı ve bu olayı ortaya bacanağı Mehmet enişte çıkardı. Sadegül çok zor durumda kalmıştı ama yinede boşanmadı, Olayı aile içinde hallettiler. Mahalleli Mihriban teyzenin bu olayın üzüntüsünden öldüğünü söylerdi.
Mehmet Hava’lara dönelim mahallede en fazla içli dışlı olduklarımızdandılar. Gülseren teyzeyi severdik uzun yıllar oğlu olmamış sonradan Cengiz olmuştu buna çok sevinirdi, fakat ne yazık ki Cengiz büyüdükçe ruh hastası olduğu ortaya çıkacak ve annesi ile babasına uzun yıllar eziyet edecekti. Büyük kızları Alaattin Hava ile evlendi. Kocası Türk-İşte çalışıyordu sonradan zengin olduğunu biliyorum. Kızları Hatice evlendi herhalde boşandı, diğer kızları da evlendi boşandı. Bunların felaketlerini niye anlatıyorum ?.. İlerde anlayacağız.
Yine mahallede samimi olduklarımızdan Ispartalı Ali Amca karısı Ayşe Teyze, oğulları Ramazan ve Necmi birde kızları vardı çok küçüktü Büyük oğlu Necmi kardeşim Servet ve küçük oğlu Ramazan da kardeşim Nevzat ile yaşıttı. Necmi’nin kalp problemi vardı. Ali amca da Mehmet Hava gibi Ego’dan emekliydi, o zamanlar belediye otobüslerinde biletçiler olurdu. Bunlarda biletçilikten emekliydiler ve mahallede biletçi Ali ve Biletçi Memet diye bilinirlerdi.
1 O zamanlar televizyonlar siyah beyaz ve çok tutulan çok seyredilen bir Amerikan Dizisi var. Dallas. Ceyar o dizideki en dalaveracı tip.
(devam edecek)