Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Temmuz '09

 
Kategori
Edebiyat
 

13. Eon Kutsal Soy Bölüm XI: Düşmüş Melek

13. Eon Kutsal Soy Bölüm XI: Düşmüş Melek
 

Bir buçuk saat, bütün gece uyuyabildiği süre buydu. Benett'ın aklına soktuklarını düşünmekten gözüne uyku girmemişti ve uzun saatler boyunca düşünüp, tartıp, kendi kendisiyle tartışıp bir karara varmaya çalıştı ve tereddütleri olsa da büyük ölçüde bir karara varmak üzereyken artık dayanamayarak uykuya yenik düşmüştü. Bir buçuk saat sonra her gün aynı saatte çalan alarmın sesiyle uyandı. Yine her zamanki gibi duşunu alıp giyindikten sonra yemekhaneye gitti ve kahvaltısını alarak boş bir masaya oturdu. Etrafına biraz bakındı fakat Tim ve Arthur'u göremeyince yanına oturanlarla da pek sohbet etmeyerek önündekileri yedi ve toplanma alanlarına gitmek üzere asansöre bindi. Hala kendini kararının doğru olduğuna inandırmaya çalışıyordu; Benett'ın anlattıklarına bakılırsa kendini büyük bir bilinmeze sürüklüyordu fakat şimdi vazgeçerse ileride buna pişman olacağını da biliyordu. Tek umudu ise bu işe kalkıştığına bir gün pişman olmamasıydı. Hangara geldiğinde Tim ve Arthur çoktan oradaydı fakat Benett hala gelmemişti. Günaydın diyerek yanlarına gidip o da beklemeye koyuldu. Arthur ve Tim mecburiyet nedeniyle kararlarını çoktan vermişlerdi fakat Nikolai'ın ne yapacağını merak ediyorlardı, ve tabi ki dün Benett'la ne hakkında görüştüklerini. Tim de dayanamayarak bunu sordu fakat Nikolai ''pek mühim bir şey değil, beni ikna etmeye çalıştı o kadar'' diyerek geçiştirdi. ''Belli ki ikna edebilmiş de'' diye araya giren Arthur'a ise hafif bir tebessümle ''sanırım'' diye cevap verdi. Bu sırada Benett da girişte göründü. Her zamanki hızlı adımlarıyla ''beyler, gelmişsiniz bile, güzel'' diyerek yanlarına geldi ve hiç vakit kaybetmeden söze girdi;

-Evet beyler düşünüp karar vermeye bolca vaktiniz oldu ve gördüğüm kadarıyla üçünüz de olumlu yönde karar vermişsiniz, değil mi bay Kuszniev?

-Haklısınız profesör, ikna çabanız boşa gitmedi.

Benett memnun bir ifadeyle Tim ve Arthur'a da büyük ölçüde formalite icabı aynı soruyu sordu ve mecburi olumlu cevaplarını aldıktan sonra vakit kaybetmeden görev yerlerine gitmek için dışarı çıktılar, diğer ekip arkadaşları onları orada bekliyordu. Yeniden asansöre binerek B6'ya indiler, asansörün karşısında tek bir kapı ve iki yanında nöbet tutan askerler bulunuyordu. Benett askerlere selam vererek kapıya doğru yaklaştı kapının üzerinde bulunan panelde kartını okutup parmak izi taramasını yaptıktan hemen sonra kapı açıldı ve içeri girdiler. Yıllardır bahsinin edildiği fakat pek bir malumatlarının bulunmadığı yeri göreceklerdi artık. Kapıdan geçer geçmez karşılarına yine küçük bir hol çıktı ve burada da iki asansör ve kapının tam karşısında bir koridora açılan başka bir kapı bulunuyordu. Benett üçüne dönüp ''bu kat kalacağınız odaların ve yemekhanenizin bulunduğu bölüm, eşyalarınız için endişelenmeyin buraya taşınacaklar. Çalışma alanlarınıza giriş-çıkışlarınız için geçiş kartlarınız gün sonuna kadar size teslim edilecek, parmak izi ve retina tanımlamalarınız da oryantasyon sonrası halledilecek. Artık çalışma yerimize inip sizlere detaylı bilgi vermeye başlayalım değil mi?'' diyerek aşağı inen asansörlerden birine yöneldi ve diğerleri de onu takip ettiler. Bildiklerinin aksine fakat tahmin ettikleri gibi B6'nın da daha altında katlar bulunduğunu öğrenmişlerdi böylece fakat sandıklarının aksine bu son derece gizli çalışmaların yapıldığı alan B6 değil bunun da altındaki katlardı. Asansöre bindiklerinde aşağıda iki kat daha olduğunu gördüler, indikleri ise B7 katıydı. Asansörden indikten sonra küçük asansör holünü geçip laboratuarların bulunduğu alana geçtiler ve yine bu alandan sonra da büyük iki hangar benzeri alan bulunuyordu ve üzerinde çalıştıkları gemi bunlardan birindeydi. Benett bir öncekinden pek bir farkı bulunmayan bu hangarı onlara kısaca gösterdikten sonra laboratuar çalışmalarının yapılacağı alana geçtiler, burada programlama, simülasyon, hesaplamalar gibi işlemler için bilgisayarlar, deney, tetkik ve analizlerin yapılacağı çeşitli kimyasal, fiziksel, malzeme ve hatta tıbbi cihazlar ve görüşmeler yapıp gerekirse dinlenebilecekleri bir de masanın bulunduğu küçük bir oda bulunuyordu. Laboratuarlarda da çok oyalanmadan bu küçük toplantı odasına geçtiler, içeride onları binbaşı Matt Carling, dört subay ve Nikolai'ın orada gördüğüne çok şaşırdığı bir kadın bekliyordu. Bu kadın Biyolog Lydia Gunther'di ve Nikolai'ı şaşırtan hem onun belli ki bu projeye iştirak etmesi hem de bir biyologun dünya dışı bir ulaşım aracı üzerindeki çalışmalarda ne gibi bir işi olabileceği merakıydı. Benett ''umarım çok bekletmedik binbaşı'' diyerek Carling'in yanına oturdu ve diğerlerine de oturmalarını söyledi. Masada herkesin ve onların oturacağı sandalyelerin önüne de önceden bırakılmış dosyalar duruyordu. Benett vakit kaybetmeden lafa girdi ''Öncelikle sizleri tanıştıralım'' diyerek subaylardan orta boylu, her asker gibi sağlam yapılı, sarışın ve geniş alınlı olanını işaret ederek ''Yüzbaşı David Monroe, makina mühendisi ve mekanik uzmanı'' hemen yanındaki tesiste çoğunlukta olan soluk tenlilerin aksine gayet esmer ve sıfıra yakın saç kesimli, zayıf ve kemikli yüzlü olanını göstererek ''doktor ve genetik uzmanı Yüzbaşı Colin Fay'' diğer iki subayı da göstererek ''Kimyacı ve malzeme uzmanı Yüzbaşı Carl Donovan ve uçak ve uzay mühendisi Jack Bowman, Bowman kemerli ve iri burunlu biriydi ve kalın camlı gözlükleri dikkat çekiyordu, Donovan ise diğer üçünün aksine tıknaz ve kırmızı yüzlü biriydi. Benett Lydia, Tim, Arthur ve Nikolai'ı da tanıştırdıktan sonra sonunda asıl konuya geldi;

-Evet artık başlayalım. Beyler, bildiğiniz gibi uzun süredir dünya dışı bir aracı uçurabilmeye çalışıyoruz fakat başarılı olamadık. Bu yüzden de bu konuda farklı bir kaynağa başvurma kararı aldık. Birinci elden bilgi almaya çalışarak bu işte başarılı olmaya çalışacağız.

-Birinci elden kastınız nedir profesör?

-Oraya geliyorum bay Carpenter. Dünyanın birçok yerinde dünya dışı araç enkazları bulundu, bunlar üzerinde çalışmalar yapan da sadece biz değiliz. Bunlardan biri de en büyük rakibimiz olan Ruslar. Şu ana kadar istihbarat birimlerimizden bu konuda çalışanların hiçbirinin elinde çalışır durumda bir araç bulunduğu veya bir aracı çalışır hale getirebildikleri yönünde bir haber almadık ve ilk olmak için hızlı olmak gerektiği malum.

Nikolai anlatılanları bir gün önce duymuştu, her ne kadar devamını merak etse de o an için onun merakını en cezbeden iki sandalye sağında oturan ve Benett'ı dikkatle dinleyen uzun açık kumral saçlı ve mavi gözlerini arada kaçırıp kendini süzen Nikolai'a göz ucuyla bir bakış atıp dinlemeye devam eden kadındı. O bir yandan dinleyip bir yandan biraz şaşkınlık biraz da ilgiyle Lydia'ya bakarken söze Carling devam etti;

-Düşen araçların çoğunluğunda tahmin edileceği gibi pilotlar da bulunmaktaydı ve bunların cesetleri üzerinde biz de diğerleri de otopsiler, testler ve gözlemlerde bulunduk. Bu araçta da yine tahmin edebileceğiniz gibi bir pilot bulunmaktaydı ve başta bu pilotun bizim için ne kadar büyük bir fırsat olabileceğini tahmin edememiştik. Bu güne kadar hem bizim elimize geçen hem de istihbaratlarımız doğrultusunda rakiplerimizin eline geçen araçlarla düşenlerin hepsinin ölü olduğunu biliyoruz ve bu son araçla düşen pilotun da ölü olduğunu sanıyorduk.

-Sanıyor muyduk? Nasıl yani?

Carling'in son cümlesi Nikolai'ın dikkatinin tekrar ona kaymasını sağlamıştı, Benett'ın bir gün önce anlattıkları geliyordu aklına; fırsat ile kastettiği şeyi artık tahmin edebiliyordu galiba. O dikkatini tekrar anlatılanlara ve Carling'in cevabına verdi;

-Şöyle ki bay Kuszniev, aracın içinden çıkarıldıktan sonra yapılar kontrollerde pilotun hiçbir yaşam belirtisi göstermediğini gözlemledik. Uzun bir süre çürümeyi yavaşlatmak için morg ortamında tutarak pilot üzerinde küçük testler yaptık ve sıra otopsiye geldiğinde hazırlıklar sırasında bu ceset nasıl olduysa yaşam belirtileri göstermeye başladı.

-Fakat bu nasıl olabilir? Bir zombi uzaylıyla mı karşı karşıyayız?

Tim'in biraz da esprili bu sorusuna cevap Benett'dan geldi;

-Bunun tam olarak nasıl olduğunu başta bilmiyorduk. Geminin ilk açılışı sırasında içerideki havada düşük oranda hidrojen sülfid tespit ettik. Başta bu canlılar acaba hidrojen sülfid mi soluyorlar diye düşünenler oldu fakat bu pek de savunulabilir bir tez değildi. Asıl kanımız ise bu toksik gazın bir şekilde gemide bulunmasının pilotun ölüm sebebi olduğuydu. Fakat bu da bir cesedin sonradan nasıl dirilebildiğini açıklamamıza yetmiyordu. Testler sırasında kullanılan bazı kimyasalların bu zehirlenmeyi tersine çevirmiş olabilme ihtimalini de düşündük fakat geminin deniz altında binlerce yıl kalmış olması bu zaten zayıf ihtimali de ortadan kaldırdı, binlerce yıl önce meydana gelip ölüme sebep olan bir zehirlenmeyi tedavi edip ölümden geri döndürmek pek de makul bir cevap olamazdı. İşte bu sırada önemli bilim kadınlarımızdan birinin çalışmaları bize bu konuda ışık tuttu ve sorumuza cevap oldu, bayan Gunther?..

Benett sözÜ Lydia'ya bırakırken Nikolai'da sonunda neden burada olduğunu anlamıştı. Tekrar dikkatini ona yöneltmişti fakat bu dikkati anlattıklarına mı ona mı daha yoğunlaşıyor bilemiyordu. Lydia, Benett'a teşekkür ederek sözü devraldı;

-Teşekkürler Profesör Benett. Soru şu; bir canlı binlerce yıl önce ölüp binlerce yıl sonra nasıl tekrar hayata döndü? Cevap aslında basit; pilotumuz aslında hiç ölmedi. Uzay yolculuğu günümüzün önemli çalışma alanlarından fakat uzun mesafeli uzay yolculuklarında önümüze çıkan büyük bir engel var o da zaman. Basitçe örneklersek yüz ışık yılı uzaktaki bir gök cismine gitmek istersek ışık hızıyla bile gitsek bu tam yüz yıl alır bu da bir insanın ömrünün kolay yetebileceği bir süre değil. Bu yüzden bir süredir uzun uzay yolculuklarında insanların bu süreye adapte olabilmelerini sağlayacak yöntemler üzerinde çalışıyoruz. Bunlardan biri yolculuk sırasında mürettebatı dondurmaktı. Soğuk metabolizma hızını yavaşlatıyordu fakat deneklerde çözülme sonraları az oranda da olsa fiziksel hasarlarla karşılaştık, ayrıca tüm mürettebatı önce dondurup sonra çözecek teknolojiyi mekiklerde kullanmak ne ekonomik ne de ergonomik bir çözümdü. Biz de farklı bir yöntem üzerine odaklandık; insan hibernasyonu.

-İnsan hibernasyonu mu? Bu mümkün mü?

-Elbette mümkün Nikolai, dış müdahale ile insanın da metabolizma hızını neredeyse yok denecek kadar düşürmek mümkün. Gemide bulunan toksik gaz hidrojen sülfid bizim vücudumuzda doğal ısı dengeleyici olarak kullanılır, bu sayede vücut ısımız hem kutuplarda hem de ekvatorda sabit kalır. Biz de hidrojen sülfid ile vücut ısısını düşürerek metabolizmanın yavaşlatılabileceği tezi üzerinde çalışıyorduk. Fakat biz böyle zehirli bir gazın direkt solunum yolu ile kobaylara verilmesinin ölümcül olacağı endişesine sahipken önünüzdeki dosyalarda da raporlarını görebileceğiniz gibi uzaylı dostumuz bizi yanılttı. Tahminimize göre hava ile belirli dozlarda solunan hidrojen sülfid hücrelere oksijen yerine bağlanarak metabolizma hızını neredeyse sıfıra indiriyor ve kişi ölü gibi görünse de aslında yaşıyor. Metabolizma hızı da çok yavaş olduğundan uygun koşullarda uzun süre hayatta kalmayı mümkün kılıyor, daha sonra ise tekrar hava solunmaya başlandığında metabolizma normal hale dönüyor. Bu konumuzun dışında pek çok alanda da bize faydalı olacak devrimsel bir bulgu.

Lydia'nın anlattıklarını hepsi için yeni ve ilginç bulgular olsa da onlar daha şaşırmaya fırsat bulamadan odanın kapısı açıldı ve herkes kapıya bakarken Benett ve Carling de ayağa kalktılar. İçeri önce elinde silahıyla bir asker girdi, hemen arkasında da uzunca boylu, zayıf ve kirli sakallı bir adam onun da arkasında bir asker daha vardı. Bunlar belli ki ortalarındaki adamı güvenli bir şekilde getiren askerlerdi ve adamın bileğindeki kelepçe dikkat çekiyordu. Benett askerlerden öndekine ''teşekkürler teğmen, kelepçeleri çıkarabilirsiniz'' dedi ve asker de adamın bileğindeki kelepçeyi çıkarıp odadan ayrıldılar. Adam tedirgin görünüyordu, Carling eli ile adama oturmasını işaret etti ve ürkek hareketlerle Nikolai'ın yanındaki boş sandalyeye oturdu. ''Bayan ve baylar'' dedi Benett elini adama doğru açarak ''uzaylı dostumuza merhaba deyin!'' O anda şok içinde kimi Benett'a kimi de yanlarında oturan adama bakakaldılar. Aralarında bir uzaylı oturuyordu fakat tahmin ettikleri uzaylı tanımına uymuyordu. ''Griler'' diye bildikleri balon kafalı, iri siyah gözlü, kısa boylu bir yaratık değildi karşılarındaki; aksine bir insandan farkı yoktu. ''Bu bir şaka mı?'' dedi Arthur gözünü adamdan alamadan fakat biliyordu ki Benett böyle bir durumda şaka yapacak biri değildi. Benett da şaka yapmadığını söyleyerek sonunda sadede geldi, ordu ve hükümet Benett'ın da ısrarları ile ellerindeki aracı çalışır duruma getirmek için birinci elden, yani aracın pilotundan yardım alma kararı vermişlerdi. En azından Benett bunu yapabileceklerini umuyordu fakat uzun zamandır gözlem altında tutulan bu yaratık ile sağlıklı bir iletişim kurulmaya çalışılmıştı. Söylenenleri anlıyor gibiydi ve cevap da veriyordu, cevap verirken ise ağzı hareket etmiyordu ve düşündükleri bu insan benzeri yaratığın kendilerini bir şekilde telepatik olarak anlayıp cevap verdiğiydi. Ne var ki verdiği cevapların bazen pek manalı şeyler olmadığı yazıyordu onlara verilen dosyalarda. Yine de Benett denemekte ısrarlıydı, adama dönerek ''Ben profesör Ramsey Benett'' dedi ''söylediklerimi anlıyor musun?'' adam hala tedirgin görünüyordu ve yanıt vermedi fakat bu sırada Benett ''güzel'' dedi. Diğerleri neyin güzel olduğunu anlayamadılar ve merakla ona baktılar. ''Güzel olan nedir profesör?'' diye sordu Lydia ve Benett ''bizi anladığını söylüyor ya'' dediğinde herkes Benett'a karşılarındaki bir deliymiş gibi baktılar çünkü hiçbiri böyle bir cevap duymamıştı. Monroe bunu dile getirince Benett tekrar adama döndü ve ''hepinizle konuşabilirsin, korkmana gerek yok.'' şeklinde telkinde bulunduktan sonra hepsini bir kez daha şaşırtan bir şey oldu; hepsi zihinlerinde aynı anda adamın ''tamam'' dediğini duydular sanki. Nikolai o kadar ilginç şeylere tanık oluyordu ki şimdiden burada olduğuna gayet memnundu ve diğerlerinin de böyle düşündüğünü tahmin etmesi zor değildi. Benett adama kibarca kendilerine adını söylemesini rica etti ve hepsi yine zihinlerinde aynı sesi işittiler; bu sefer ''Eah'' diyordu bu ses. Yaşadıkları çok garip ve tarif edilmesi zor bir tecrübeydi, bir sesi kulaklarıyla işitmiyorlardı; Eah'ın sözleri sanki direk beyinlerine işleniyordu;

-Peki Eah, gezegenimize dışarıdaki gemi ile mi geldin?

-Anuv!

-Anuv nedir? Geminin adı mı?

-Evet...hayır hayır, modeli.

-Anladım, bu Anuv nasıl düştü?

-Batı sularının üzerinden geçerken kıç tarafından gelen sarsıntılar hissettim, sonra da irtifa kaybetmeye başladım.

Nikolai, Eah'ın anlattıklarını ilgiyle dinlerken kafasına önlerinde bulunan raporlarda bahsedilen sorgu sırasında pek manalı cevaplar alınamadığı konusu takılıyordu çünkü yanında oturan adam sorulan sorulara gayet mantıklı cevaplar veriyordu. Raporlarda manasız cevaplar olarak belirtilenlerin ise aslında cevapların manasızlığından değil raporları ilk düzenleyenlerin cevaplara bir anlam verememesinden kaynaklandığını ve Benett'ın da katıldığı daha sonraki sorguların raporlarında bu hatanın düzeltildiğini bilmiyordu. ''Bu arka taraftaki hasarı açıklar'' dedi Tim ''çoğu onarıldı zaten fakat bu hasara ne sebep oldu?'' Eah başını öne eğip biraz düşündü fakat cevabı bilmiyordu ''hatırlamıyorum, tek hatırladığım geminin sarsılması ve suya düşmesi.'' Benett artık lafı daha fazla dolandırmadan ''Eah, senin gemini yeniden çalışır hale getirmek istiyoruz ve bunun için senin yardımından yararlanabileceğimize inanıyoruz.'' Eah cevap vermeden öylece durdu, sanki aklı başka yerde gibiydi. Biraz sonra ''olabilir'' dedi herkesin duyduğu bu kelimenin ardından da sadece Benett'a ''umarım siz de sözünüzü tutarsınız profesör'' demesinin ardından Benett onaylar gibi başını hafifçe öne eğdi ve diğerlerine dönerek ''Evet dostlarım, şov sona erdi. Bu projede başınızda olan ben ve binbaşı Carling'e bay Kuszniev de eşlik edecek bunu aklınızda bulundurun. Şimdi kapıda bekleyen subaylarımız Arthur ve Tim'i geçiş kartları ve parmak izi tanımlamaları için güvenlik merkezine götürecekler ve ardından görev yerlerinde çalışmaya başlayabilirler. Diğerleri ise bu işlemlerden dün geçtiler bu yüzden hemen görev yerlerine dağılıp çalışmaya başlasınlar. Siz kalın bay Kuszniev, siz ve binbaşı Carling ile projenin detaylarını görüşeceğiz. Ayrıca asla unutmayın, burada olan burada kalır!'' Böylece dışarı hala hayretler içinde çıkarlarken Arthur ''Dostum, gerçek canlı bir uzaylı. Buna inanabiliyor musun?'' diyor Tim de bunun muhteşem bir tecrübe olduğunu söylüyordu. Monroe, Donovan ve Bowman sessizce ve asker ciddiyetiyle odadan ayrılırken Lydia ve Fay, Eah'ın test raporları, hibernasyon çalışmaları ve Eah üzerinde ileride yapılacak testlerde birlikte çalışacaklarından çoktan dışarı çıkarken fikir alış verişinde bulunmaya başlamışlardı bile.

Hepsi oradan ayrıldıktan sonra odada artık sadece Eah, Carling, Benett ve Nikolai kalmıştı ki Benett ve Carling ikisi orada değilmiş gibi kendi aralarında bir diyaloga başladılar;

-İlginç bir haberim var Ramzey, Eah'ın bahsettiği Ziusudra'nın kim olduğunu bulduk.

-Öyle mi? Kimmiş peki?

-Aslında gayet meşhur biri, Nuh!

-Nuh mu? Peygamber olan Nuh!?

-Aynen öyle. Ziusudra onun sümer versiyonuymuş meğer.

-Nuh tufandan kurtulan peygamber olduğuna göre adamın bir şekilde senin yardımın olmadan da hayatta kalmayı başarmış Eah. Yani bir şekilde efendinin isteklerinin ikisi de gerçekleşmiş.

Eah bunun üzerine küçücük de olsa bir teselli memnuniyeti duyarken Nikolai neden bahsettiklerini anlamıyordu, o yüzünde boş bir ifadeyle ikisini dinliyordu ki Benett bunu fark edip ''evet Nikolai, artık sana diğer planımızı da anlatalım'' dedi. Nikolai zaten önceki konuşmalarından tek amacın bir UFOyu uçurmak olmadığını anlamıştı ve Eah bütün hikayeyi anlattı; Dünya'ya gelişlerini- genetik teknolojilerini ve bunun insanın yaratılışına kadar gidişini, Enlil'in ve konseyin insanın üzerinde sürdüğü hükmü, kadimlerin insanlarla girdikleri ilişkileri ve bilginin yasak olmasına rağmen paylaşımı ile kızgın Enlil'in insanı yok etmek isteyişini ve kardeşi Enki'nin buna karşı duruşunu ve son olarak ise nasıl son görevinde insanı kurtarmaya çalışırken düştüğünü. ''...Hemen yanımdan bir gemi geçti, başta bunun bir Keruv olabileceğini düşündüm ve beni fark etmiş olmasını umdum ki bu birilerinin gelip beni kurtarması ihtimalinin olduğu anlamına gelirdi fakat daha sonra bunun bir Keruv değil bir avcı olduğunu anladım. Enlil bu planımızı da öğrenip peşime bir avcı takmıştı. Anuv FTL(Further Than Lightspeed-Işık Hızı Üstü) teknolojisine sahip olmayan çok eski model bir gemi, bu yüzden uzun mesafeli uçuşlarda metabolizmamızı yavaşlatarak ömrümüzün bu seyahate yetmesini sağlayan çok ilkel bir teknoloji bu atıl gemide hala bulunuyordu, ben de gizli bir görevde olduğumu ve içinde bulunduğumuz şartları göz önünde bulundurarak orada bir şekilde bulunmadan önce geçebilecek sürenin çok kısa olmayacağını tahmin ettim. Bu süre boyunca da hayatta kalabilmek için ne kadar bazal yaşarsam o kadar iyi olacağını düşünüp bu sistemi aceleyle devreye soktum sonra da binlerce Eridu yılı sonra burada uyandım.''

Eah'ın hikayesi o kadar inanılmazdı ki Nikolai dinlerken zihninde yankılanan sesi tüylerini diken diken ediyordu. Onu en çok şaşırtan şeylerden biri ise insanların o gün için yeni bir buluş gibi görülen uzun mesafeli uzay yolculuklarında kullanmak istedikleri bir teknoloji onlar için binlerce yıl önce bile çok ilkel bir teknolojiydi ve o teknolojinin şimdi ne noktada olduğunu tahmin bile edemiyordu. Eah görevini yerine getiremese de insan ırkının katliamdan kurtulduğunu görmesi onun için bir teselli olmuştu fakat bunun ne nasıl olduğunu biliyordu, ne de ondan sonra neler olduğunu. ''Yani anlayacağınız bay Kuszniev, dostumuz kelimenin tam anlamıyla düşmüş bir melek! Eah eğer insan yaşamayı sürdürdü ise Enlil ve Enki'nin pek de iyi olmayacağını ve Enlil'in halen insanlık için bir tehdit oluşturuyor olabileceğini söylüyor. Bizler de hikayenin devamını öğrenmek için yaratıcımızla tekrar iletişim kurmaya çalışıyoruz. Dışarıda insanlığın geleceğini doğrudan ilgilendiren bazı kararlar insanın haberi bile olmadan veriliyor olabilir...'' Carling'in ses tonu durumdan hoşnut olmadığını açıkça gösteriyordu ''...buna varlığımız da dahil.''

Nikolai sümer metinleri hakkında pek bilgi sahibi değildi fakat Nuh hikayesinin kutsal metinlerin çoğunda ve üç büyük dinde de birbirine benzer şekillerde anlatıldığını biliyordu, bu da aklına iyi olduğunu düşündüğü bir fikir getirdi; ''anlattığın tufan hikayesi'' dedi Eah'a dönüp ''arada farklar olsa bile eski ve yeni ahittekine benziyor. Kadimler ile ne zaman temas kurabileceğimizi tam olarak biliyor muyuz? Bu uzun zaman alabilir, o zamana kadar neden kutsal metinleri incelemiyoruz? Kutsal metinlerde tufandan sonrasına dair hikayeler de var ve tufan hikayesi büyük ölçüde doğru olarak anlatılıyorsa devamı da bize en azından bir ipucu verebilir.''

Nikolai kendi sözlerinin kulağına zihninde canlandırdığı kadar mantıklı çıkmadığını fark etti. Eah ise ''bunu zaten yaptık!'' dediğinde demek ki o kadar de kötü bir fikir değilmiş diye teselli etti kendini. Benett da önceki gün kıyametten bahsetmesinin sebebinin bu olduğunu söyledi, bir süredir Eah'dan aldıkları bilgiler doğrultusunda pek çok kaynağı incelemişlerdi ''...kıyamet ve hesap günü olgusu geleceğin pek parlak olmadığını açıkça söylüyor. Tam zamanını bilmiyoruz fakat çok da uzak olmadığını tahmin ediyoruz ki bu doğrultuda bulgularımız da var.'' Eah'ı endişelendiren bir konu da temelde birbirinin aynı politeist inançların bir noktadan sonra benzer motifleri taşımasına rağmen daha üstün monoteist inançlara doğru evrilmesiydi, yukarıda önemli şeyler olmuştu fakat ne olduğunu bilemiyordu.

Nikolai ise neden hala Benett'ın kendisini bu projede istediğini öğrenmek istiyordu;

-Profesör, hala neden beni özellikle bu projeye dahil etmek istediğinizi anlatmadınız.

-Ah, o mesele. Ben toprak kurdu projesi ile beraber Eah'ın test ve sorgularına da dahil olduktan sonra tamamen bu araştırmalar ve bunların doğrultusunda yapılacak uygulamalar için hükümet, ordu, NASA ile farklı istihbarat ve güvenlik kurumlarının ortak oluşturmak istediği bir birimde görev almam istendi fakat bunu reddettim. Bu iş sizler için yakın geleceği ilgilendiriyor olabilir fakat benim için değil. Uzun yıllar sürebilecek bir çalışma ve ben bunun için yaşlıyım. Böylece benim yerime birini tavsiye edip edemeyeceğimi sordular ve ben de seni önerdim. Sen bir yandan yeniden başlatılan bu projede çalışırken bir yandan da ona paralel olarak kurulan birim için eğitim alacaksın fakat bundan kimsenin haberi olmayacak. Bu proje ve eğitimlerdeki performansına göre de sana kurulan birimde değişik düzeylerde görevler verilecek...

Nikolai bir gün önce başarılı bir bilim adamıyken şimdi uzaylıları araştıran gizli bir birimde bilim adamı ve alan olmak üzereydi. Daha o bunu hazmedemeden içeri bir asker girerek selam verdi ve aceleyle Carling'e ''komutanım Ohio State'den acil bir çağrı aldık, görünüşe göre Pandora ile ilgili!'' dedi ve o da bunu duyar duymaz hemen fırlayıp odadan ayrıldı ve onu Benett ile Eah takip etti. Nikolai neler olduğunu bilmiyordu fakat önemli bir şey olduğu açıktı ve orada öylece durup beklemeye niyeti yoktu. O da peşlerine ''hey durun, Pandora nedir?'' diyerek takıldı...

 
Toplam blog
: 18
: 437
Kayıt tarihi
: 17.03.09
 
 

Yaklaşık 3 yıldır teknoloji sektöründe çalışmaktayım. Basketbol, bilişim teknolojileri, teoloji, mi..