- Kategori
- Güncel
15 Temmuz'a Dair
Yüreği yangın yeri olan şehit anneleri, babaları, ablaları, abileri, diğer tüm akrabaları ve tanıdıkları, lütfen hakkınızı bizlere helal ediniz. Aradan 3 değil 13 yıl da geçse sizin yangınınızı söndürebilme adına hiçbir şeyin fayda getiremeyeceğini çok iyi biliyorum. Ateş düştüğü yeri yakıyor…
2016 yılının bir yaz gününde Türkiye’nin başına gelen bu vahim olayı hem yurdun içindekiler hem de yurdun dışındaki gurbetçiler olarak kalbimiz sıkışa sıkışa yaşadık. Saat 9-10 sularında kardeşim telefonla aramıştı, sesinde tuhaf bir tonlama ile haberin var mı diye sordu. Neyi dedim ve derken kalbimin sesini duyar gibiydim, iş yerinden öyle kolay kolay aramazdı beni… Darbe oluyormuş dedi, Nasıl yani? Ne darbesi? 80’lerde dayımın, 70'lerde babamın, 60’larda dedemin yaşadığı gibi mi? Cevabı “evet” di. O an yurtta olamamanın çaresizliği ile kararan ruh halimizi toparlayıp, haydi dedik gidelim hemen bilet alalım… Gidemeyiz dedi, hava alanları tutulmuş ve İngiltere Türkiye’ye uçak uçurmuyor. Ölüp ölüp dirilmek, elinizden hiçbir şeyin gelememesi ve uzaktan seyretmek böyle bir şeymiş…
Köyüm, “Çengel”im ayaklanmışken, ailem ve tanıdıklarım şehit ve gazi vermişken hatta ve hatta FETÖ’ye kurban sunmuşken insanın kanının çekilmesi böyle bir şeymiş. Dua dedi bir arkadaşım “Fetih” Suresini oku... Seferber olduk kendi çapımızda, hem sosyal medyada hem çevremizde dualar okuduk, okuttuk… Pakistanlı canlarla, gurbetçi yurttaşlarla, sonradan Müslüman olmuşlarla, kısacası etraftaki tüm Türkiye dostları ile okuduk… Öyle bir gece ki oturamamak, volta atmak, salavatlar, dualar, telefondan dinletilen tank sesleri, askerler, alçaktan uçan uçaklar, komşularım, arkadaşlarım, vatan için sokaklara dökülenler…
Döküldü yüreğimiz o gece dünyanın her bir yerinde. Birebir mücadele edenlerin yanında olamamak, omuz omuza verememek... 2016 yazına birkaç ay kala rutin hale gelen Avrupa devletlerinin tatil için yaptıkları açıklamalar geldi aklıma. “Türkiye’ye gitmeyin” çağrısı yapmışlardı yine, “güvenli bölge değil”... Avrupalı turistler için popüler mekandır Türkiye. Hatta birçok Avrupalının da evi vardır Türkiye’nin farklı bölgelerinde. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra sanki günlerce devam eden bir olaymış gibi izledik BBC ekranlarında. Şüphesiz hükümet AK parti olmasaydı dahi bu millet yine dökülürdü meydanlara. İnsanların canına tak etmedi mi? Neden darbeler, verilen mücadeleler sürekli Orta Doğu coğrafyasında oluyordu? Batı Avrupa’da ve ABD’de neden olmuyordu? Sorulacak çok soru var şüphesiz… Velhasıl tüm bunlar defalarca değerli akademisyenlerimiz tarafından tartışılmaya da devam edecektir ve bizler de hem yorumlayıcısı hem de takipçisi olarak burada olacağızdır vesselam. Yazımı 15 Temmuz’dan bir yıl sonra kaleme aldığım dörtlüğümle bitirirken sevgi ve muhabbetle kalmanızı temenni ederim.
İlknur Şimşek
Sosyal Politika Uzmanı
YURDUN EVLADI
Yüzüme vuruyor denizin rüzgarı
Daha yeni yaşadık elem olayı
Neden diye sorar insan, neden dolayı
Yüreğine saplanır kalır acısı
Yeni bir güne salarsın umutlarını
Ve beklersin sabırla yarınlarını
Acımasızca alırlar elinden mutluluğunu
Bilmezler kimin annesi, babası, abisi, ablası
Lanet yağdırırsın defalarca, bırak git vatanımı
Anlamaz, dinlemez, gitmez, bırakmaz varlığını
Utanma yok, haya yok, zorlar sabrını
Lakin bilmez ki yeniden doğar yurdun evladı.
İ.Ş.
2017/Çengelköy