- Kategori
- Deneme
17 Haziran

NEDİR BU 17 HAZİRAN?
Kim bilir bu tarihi okuyunca, acaba bu hangi anlamlı günün tarihi? diye düşünebilirsiniz. Birçoğunuz da bu soruyu kendine soracaktır. Ama ben açıklayayım size; öyle birinin doğum günü değil ya da bir kurtuluş tarihi de değil. Evet evet, ne sizin unuttuğunuz bir durum var ne de benim. Hayatıma vermiş olduğu bir parça mutluluk ve üzüntülerle hep aklımda o gün…
Tam iki(2) yıl, dile kolay. Yaşanmışlıklar insanı öyle derinden etkiliyor ki ve birileri çıkıyor meydana bas bas bağırıyor yaşadıklarınızı. İçinizde bir ses hep sizi geçmişle yaşamınızı sağlıyor size sormadan. Aslında öyle kötü şeyler değil. Kötü olan; bir an her şeyi arkanızda bırakıp çekip gitmek çaresizce.
Bir daha aynı cadde’den yürüyememek aynı bankaya borcunu ödeyememek ya da yolun başındaki bakkalcı kızla muhabbet edememek. Daha da önemlisi; denizi sırtına vermeden de, insan serasında içtiğin bir yudum çayın, seni en büyük okyanuslara götürdüğü hissini almaktır.
İşte özlemler ve ümitlerdir insanın bir ömrü boyunca peşinden gelen, bezen hiç olmadık bir yerde karşına çıkan. Evet, karşıma çıkanları biz zannederiz ki; o yaşadığımız güzel anılar ve güzel insanlar. Oysa ortada hiç bir şey yoktur. Onlar zorla gözlerimizin aradığı yalancı durumlardır. Bazen bunlarla yetinmek bile acı verir bizlere…
Geçmişte kalanlar geçmişte kalmamıştır aslında. Eğer bir zamandan bahsediyorsanız bunu doğru kabul edebiliriz ama hangi geçmişte kalan hafızalarımızı zorlamaz ki bu günde? İşte bakın, geçmiş diye bir şey yok. Biz hep, geçmişi bu günümüze taşırız şimdiki zamana. O yüzden bizimle yaşanılanlar hep yirmilik genç kızlar ve delikanlılardır.
Geçmişimde ve aslında bugünüm de gözüme takılıyor bir masum mektup. Kimden geldiği çok önemli elbet. Hala bir yerlere sığdırabiliyorsak büyük düşleri, önemlidir. Mektup bir kareli defter sayfasına yazılmış, öyle özenli bir mektup değil. Bazı yerleri karalanmış, sözcüklerin ağzı bantlanmış. Söylenmeyecek cümlelerdir kim bilir? İnsanı, içinde yaşadığı, tek başına kalınca yalnız düşünebildiği durumlar…
Bugün, o mektubu okudum ve aslında ne zaman defteri alsam elime avuçlarıma düşüyor o masum mektup. O kadar çok okumama rağmen hep yeni bir şeyler dikkatimi çekiyor ve bu cümle hiç olmadığı kadar canımı acıtıyor en az yazan kadar.
“İşte böyle imk. senin gideceğini bir daha göremeyeceğimi bilmek beni kahrediyor.”Hayatın içinde bir şeyler hep bizi yaralar, kahreder. Bu çok sevdiğimiz bir arkadaşımız bir dostumuz ya da çok sevdiğimiz ama ulaşması güç olduğunu bildiğimiz bir yürek acısıdır.
Acı her zaman acı değildir sevene, bunu da hiç unutmamak gerekiyor değil mi?