Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Temmuz '08

 
Kategori
Basın Yayın / Medya
 

17 Nisan Köy Enstitüleri günü'nde

17 NİSAN KÖY ENSTİTÜLERİ GÜNÜ’NDE...

Büyük deha, eşsiz ‘Atatürk’ şöyle demektedir; ‘Toplumsal yaşamda yapıcı, etkili ve üretken insanlar yetiştirmek gerekir. Bu da eğitimde yaparak öğretimle olur”.

Kurtuluş savaşı verildikten sonradır, düşman İzmir’de (Körfezde) denize dökülmüştür.

Kazanılan zafer büyüktür. Bu zaferi taçlandırmak, geleceğe taşımak gereklidir.

Ülkeyi ileriye, daima ileriye “Yüce Atatürk”ün çizdiği hedefe “Çağdaş Uygarlık Seviyesine”çıkarmak gereklidir.

Kazanılan zaferden sonra aynı zamanda geriye”yorgun ve bitkin” düşmüş insan topluluğu ve topraklar kalmıştır.Ulus olma bilincini taşıyan insanları ve vatan topraklarını üretime kazandırmak lazımdır.Bu ülke henüz yapılacakların başındadır.Kazanılan zaferleri taşıyacak “Devrimler ve Eğitim kadrosu” gereklidir.

Bu ülkenin üzerinde güneş iyice doğmalıdır. Güneş ışığıyla insanlarını ve topraklarını sarmalıdır. Toprakları yeşermeli, çocukları boy vermelidir. Bu büyük coğrafyanın güzelim yanık tenli insanları bu ülkede mutlu, bahtiyar yaşamalıdır.

Mustafa Kemal Atatürk’ün keskin mavi gözleri ufukları deler... Gökyüzü inadına masmavidir. Ülkenin üzerinden beyaz bulutlar geçmektedir. Beyaz bulutların içinden doğar güneş, sımsıcak.Sarar, sarmalar ülkeyi... Gökyüzü hiç bu kadar dupduru olmamıştır. Mavi gözler heyecanlı, sonsuzluğu, ufukları belirler...

Sonsuzluğa giden mavilikte, karanlıkları aralar... Onlar köy çocuklarıdır... Büyük Önder’in izinde...

Bu düşüncelerin ışığında doğmuştur Köy Enstitüleri...

17 Nisan 1940’ta kurulmuş. Kuruluş amaçlarında köyleri, toprakları, ülkeyi kalkındırmak, bağını bahçesini ekip biçmek, tarlasını sürmek, etüdlere folklöre , dile, edebiyata , kültüre, sanata önem vermek eğitimde kazanılacak bir zaferdir.

Bu kadar anlamlı, bu kadar coşkulu ve o günün koşullarından, ülkenin coğrafyasından çıkan bu güzel “Köy enstitüleri” gerçeği hiç durmadan çalışan, hiç yılmadan-yorulmadan koşan onca”köy çocuklarının” eseridir.

Kurulmasıyla başlar kalkınma.Atatürk devrimleri ancak bu şekilde boy verecek, yeşerecektir. 40 yılda yapılacak işi, 20 yılda başarmış köy çocuklarıdır onlar... Köy Enstitülerinin neferleri... Onlar ülkenin aydınlık geleceğidir. Gözler pırıl pırıl, bakışlar keskin ve kararlıdır. El ele tutuşmuşlar, Büyük Önder’in izinde buluşmuşlardır.

Ülkesi için, kanlarını canlarını “bu toprakları ve vatanı” için akıtan onca atalarının “gururlu ve vakur duruşu ile” bıraktıkları emaneti omuzları üzerinde hiç yılmadan taşıyan o güzelim köy çocuklarıdır onlar... Köy Enstitülerinin neferleri.... Geceleyin gökyüzünde seyrine doyamadığım ışık saçan ışıl ışıl yıldızlar gibiydi onlar...

Köy enstitüleri eserlerinden okumaya doyamadığım İsmail Hakkı Tonguç ne demişti; “Köyün canlandırılması demek, aynı zamanda köy kaynağının fışkırması demektir. Ulusal gücümüzün özü orada saklıdır.”

Mehmet Cimi’den Tonguç Baba, Mahmut Makal , Talip Apaydın, Mehmet Başaran, Rauf İnan, Edip Balkır, Fakir Baykurt, Ferit Oğuz Bayır, Hasan Ali Yücel, Bahattin Uyar, Ünal Şöhret Dirlik nice eserler, izler bırakmışlardır. Talip Apaydın dupduru yazar. Eserinden “Define” ne güzel bir anlatımdır.

Mahmut Makal’ın o yalın anlatımı ne diyordu Yerkesik için; “İşte burası Yerkesik. Yolunun bir yanı yüksek, bir yanı esik. Dumanı doğru çıksın deyip geçiştiriyorlar ama, duman olur da doğru çıkar mı bellerin bükük olduğu yerde?...”

Ancak bir süre sonradır ki, siyasi ve çıkar çevrelerinin tekeli altında kalmıştır, Köy Enstitüleri.Artık ülkenin üzerindeki beyaz bulutlar gittikçe grileşmekte, koyulaşmaktadır. Aralıksız geçmeye başlayan koyu bulutların içerisinde kalır güneş yeniden. Hızla kapatılma sürecini yaşayan Köy Enstitüleri birer birer yok olur...

Köy Enstitüleri bir ışıktı.Işıltılı yıldızlar gibi kayıp geçip gittiler...Onlar yaşatılsaydı eğer; hiç solmayacaktı, kararmayacaktı o yüzler...İnsanı insan yapan değerler...

Pırıl pırıl mutlu bir Türkiye var olacaktı...Güneş ışığıyla tam aydınlatacaktı...Aydınlık yarınlarda gelecek nesiller bu topraklar üzerinde mutlu ve ferah yaşayacaklardı...

Onlar yaşatılsaydı eğer; çağdaş uygarlık seviyesine çıkmış bir ülke, bu ülkenin mutlu insanları türküler söylüyor olacaktı...Ahhh bir yaşasaydı... Onlar Köy Enstitüleriydi...

Bu ülkenin üzerinde açan güneşleri Köy Enstitülerinin kuruluş yıldönümünde saygıyla selamlıyorum...Ebediyete intikal etmiş olan neferlerini rahmetle ve saygıyla anıyorum...

Yerkesik’te Kütüphane Haftası programı öncesiydi...Postadan üç eser çıktı. İkisi kütüphane için yazılmış, biri de bana özel arşivime...

Bindim Tütün Küfesine”, yeniden basımı yapılmış.Yeni ekler, ilaveler yazılmış. Naciye(Poyraz ) Makal’ın eseri.

Bu eserden daha önceki yazılarımdan söz ettim. Naciye Makal Yerkesik doğumludur.Bu topraklarda yetişmiş. Aksu Köy Enstitüsü’nde okur. Çocukluk günlerinin tütüncülüğünü, çilesini anlatır.Beller tütünden bükülmüştür.Bu tütün yok mu tütün, acı akması.geçim kaynağı olsa da, seneden seneye çıkarmaz, sofralara da tad olmaz. İşlemesi bir dert, satması bir dert....

Geceleyin tütün kırmaya gittiklerinde Kapuz deresinin ıssızlığından söz eder, Yerkesik’ten.

Yaşamındaki yolculuğunda sevgili eşi dünya literatürüne geçmiş büyük yazar “Mahmut Makal”dır.

Naciye Makal’ın bugün hala yöresi için, yörenin tarihini geçmişten geleceğe aktaracak düşünceleri, projeleri vardır. Bu projelerini anlatırken, heyecanla titreyen sesin karşı ucundaki sesim ve gözlerim onunla tarihin ve yöremin yolculuğuna doğru çıkar.Tarihine, yöresine, ülkesine sahiptir Naciye Makal...

Yerkesik’ten; Köy Enstitülü büyüklerimiz Algı köyünden Hasan Uçar, Denizova köyünden H.İbrahim Turgut, Sadullah Turgut’u, Feyzullah Düzen, Muammer Soykan’ı, Rüştü Karakoç’u sevgi ve saygıyla bu” gün”de kutluyorum.

Sevgili ablamı, Ortaklar Öğretmen Okulu’nun neferini (Köy Enstitülerinin son demleridir) rahmetle ve saygıyla anıyorum.

Onlar Köy Enstitülerinin neferleriydi.

Köy Enstitüleri ışıltılı yıldızlar gibi kayıp, geçip gittiler...

 
Toplam blog
: 642
: 524
Kayıt tarihi
: 19.07.08
 
 

Muğla'nın YERKESİK  beldesinde dünyaya gelmişim.  Yöremin o solunacak havasını, coğrafyasını çok ..