Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Temmuz '08

 
Kategori
Eğitim
 

Bir destandır Köy Enstitüleri

İzlenimler

Gizemli Bir Söyleşi Nabide KILINÇ

BİR DESTANDIR KÖY ENSTİTÜLERİ

Biz Çocukları niçin severiz? Çünkü çocuk bizim davamızdır. Her çocukta biz, sonsuza doğru uzanıp gittiğimizi görürüz.

Mustafa kemal Atatürk

17 Nisan 1940’da TBMM’nin gündemine “Köy Enstitüleri” yasası düşer. Görüşmeleri “İsmet İnönü” de izler.

Gerek kuşkularından, gerekse de mutluluklarından söz edilen yoğun görüşmelerin ardından “Köy Enstitüleri” bu gündem içerisinde 17 Nisan 1940’da 3803 sayılı yasa ile kabul edilir. Bu yasa ile köy çocukları karanlıkları aralamaya başlar.

Onlar Köy çocuklarıydı. Yalın ayak geldiler, yırtık mintanlarıyla Gönen’e, Kepirtepe’ye, İvriz’e, Cılavuz’a, Beşikdüzü’ne, Akçadağ’a, Ortaklar’a... Halay çektiler, türküler söylediler. Duvar ördüler, çatı çattılar, kazma salladılar, kerpiç döktüler, hiç sızlanmadılar, yılmadılar, yorulmadılar. Çok çalıştılar, çok okudular, çok ürettiler.

Onlar Köy Enstitülerinin çocukları , aydınlık Türkiye’nin geleceği idiler...

O yıllarda gökyüzü inadına masmaviydi... Üstünden beyaz bulutlar geçiyordu. Güneş alabildiğince parıldıyordu. Türkülerin dili, sazın telinde ay ışığında dolaşıyordu. Onlar Köy Enstitülerinin birer damlalarıydı.

Venüs gezegenine benzetirim Köy Enstitülerini. Hani o gezegene halk arasında Çoban yıldızı da derler ya. Her çıktığında sabah gündoğumundan önce inci parlaklığındaki ışıltısını” seyrederim hayranlıkla, günbatımından sonra heyecanla...

Köy Enstitüleri bir yıldız gibi kayıp, geçip gitti.

İşte böyle algılarım Köy Enstitülerini, bir dönemin ışıltılarını.

Onlar yaşatılsaydı sürüp gidecekti aydınlık sonsuza. Yaşanacaktı tüm güzellikler... Ah...bir yaşasaydı bir bayram gününe dönecekti hergün. Herkes elele buluşacaktı...Atatürk’ün gösterdiği hedefte...Tüm dünyaya dinletecekti türküsünü.Dipdiri dimağlar aynı yolda , aynı emekle işleyecekti Türk Ulusu’nun büyüklüğünü.

50’de hızla kapatılma sürecini yaşayan, “Köy Enstitüleri”nin o günden sonra öyküsü işlenmeye başlar.

Okulunun çatısında öğrencilerinin üzerine yağmur akmasın diye çatısını onaran öğretmenini beğenmez yeni gelen bakan, yeni gelen genel müdür.

17 Nisan’da Muğla’da sanatın ve kültürün öncüsü olmaya devam eden Muğla Sanatseverler Derneği birkaç gün içerisinde anılarla dile getirilen bir günce hazırlar. Belediye Başkanımız Dr.Osman Gürün ve Muğla ADD şubesi ile birlikte.

Hazırlanan bu günce içerisinde, eğitmenimiz, ve büyüğümüz Bahattin Uyar bir ömre, bir destana tanıklık ediyor. Yatağan’da doğmuş. Kızılçullu Köy Enstitüsü’nde sağlık bölümünde okur.Bir süre sağlık memurluğu yapar. Daha sonra Ortaklar Öğretmen Okulu’nu bitirir.Balıkesir Necati Eğitim Enstitüsü’ne devam eder. Türkiye Öğretmenler Sendikası’nın kurucuları arasında yer alır. Tonguç’un Eğitmenleri diye bir kitap yayınlar. Bu kitabını bu hafta bir solukta okudum. Hani, o döneme emek vermiş, kendisi. Bu kitabın farklılığı Bahattin Uyar öğretmenimin bir destana tanıklığıdır.

Hani o eğitmenler, o köy çocukları eğitimle ilgili öyle hızlı çalışmalar yapmışlar ki, 40 yılda başarılacak işi 20 yıla düşürmüşler.

İçimde bir tedirginlik duyuyorum. Köy Enstitüleri’nin neferlerinin sayıları azaldı birbir.Bu destan nasıl sürüp gidecek yıllara, sonsuza...

17 Nisan’da Vali Yardımcım Sinan Akdoğan çok duygulu söz ve anlatımla, bir eğitmenin çocuğu olarak yetiştirildiğini, filizlenen, yeşillenen, kök salan bir çınarı dile getirir Köy Enstitülerini...

O yıllar dile geldiğinde o neferler Ortaklar’da diz vurdular efece...

Dinmeyen bir anım ise şöyledir; Çok küçük yaştayım. Henüz okula başlamadım. Benden büyük olan ablam 5’ten çıkınca sınavı kazanır. Ortaklar Öğretmen Okulu’na okumaya gideceğini söyler. İçim ondan ayrılacağım diye burkulur. Özlerim... her yıl tatile geldiğinde etüdleri anlatır, okulun bahçesinde, tarımda nasıl çalıştıklarını, pamuk çapaladıklarını, edebiyatı, sanatı, şiiri okuduklarını anlatır heyecanla...yayla evimizin bahçesini ise çok güzel küçük taşlardan örülmüş bir hayat haline getirir.

Ortaklar Öğretmen Okulu Köy Enstitülerinin son demleridir. Bir bir kaybolurlar, engellenir...

KöyEnstitüleri deyince Ünal Şöhret Dirlik gelir dizelerime. Aksu Köy Enstitüsü’nü bitirir. Yerkesik’ten söz edince gönlü 50 yıl gerilere gider. Karakoçoğlu Amca’nın bağ evinde Aksu’ya son sınıfa giderken Rüştü Karakoç ve Kemal Kara ile serin bir havada deliksiz bir uyku uyuduğu günlere...

Emekli öğretmen Feyzullah Düzen’de Yerkesik doğumludur. 1944 -45 yılları Kızılçullu Köy Enstitüsü’nü bitirir. Muğla ve çevresinde öğretmenlik yaparak emekliye ayrılır. Muğla’daki çalışma yaşamından bir anısı vardır. Bir müsamerede resim çalışması yapmak istediğini ve 6 mt.uzunluğunda 4 mt. eninde bir bez üzerine resim yapacağını okul yöneticisine söyler ve malzemelerin alınmasını ister.

Malzeme alınır ve bezi su borularına geçirerek, fon olarak Muğla Zeybek Sineması’nın görüntüsünü yapar. Emekli olacağı yıllarda ise, ilk fenni kovancılık ve arıcılık çalışmalarını yapar. Arıcılığı tek kovanla başlatmıştır.

Bir destandır köy enstitüleri . Işıltılı yıldızlar gibi kayıp, geçip gittiler. Gökyüzünün maviliğine ve duruluğuna...Bir daha konmadılar...

66 yıl önceki yazılan bu destan, sonsuza kadar yaşayıp gidecek ...

 
Toplam blog
: 642
: 524
Kayıt tarihi
: 19.07.08
 
 

Muğla'nın YERKESİK  beldesinde dünyaya gelmişim.  Yöremin o solunacak havasını, coğrafyasını çok ..