Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Nisan '08

 
Kategori
Siyaset
 

1960'larda Amerika ve Türkiye ilişkisinden örnekler

Türk-Amerikan ilişkilerinin tarihsel temelleri, Türkiye’nin 18. yüzyılda başlayan batılılaşma çabalarının, Amerika’nın 20.yüzyılın başlarından itibaren devam ettirdiği yayılmacı dış politikası ile birleşmesi olarak açıklanabilir. Amerika’nın bu politikasının başladığı dönem, süreç içerisinde kördüğüme dönüşecek olan iki devlet arasındaki müttefiklik ilişkisinin başladığı zaman dilimine de işaret etmektedir. Bu çerçevede, Türk yöneticiler için, ABD ile ilişkiler, Osmanlı döneminden beri devam eden bir nevi batılılaşma çabalarının bir uzantısı olarak algılanırken, bazı kesimler Amerika ile ilişkileri sürekli olarak bir bağımlılık ilişkisi olarak değerlendirmiştir.

Kimi çevrelerce bir bakıma uyduculuk modeli olarak da tanımlanan batıcılığın Türk toplumunu bağımlı duruma getirdiği ifade edilmektedir. Sözgelimi Niyazi Berkes’e göre, Osmanlı İmparatorluğu, Batı uyduculuğu politikası ile kendini batının karşısına öyle koymuştur ki, Batı onun karşısında emperyalizm denen güç olmuştur[1]. Bu durumdan bütün Batı emperyalizmine karşı bağımsızlık savaşı vermeden kurtulmak mümkün olamayacaktı. Bu bağlamda Amerika açısından hegemonya, Türkiye açısından ise batılılaşma kavramları etrafında şekillenen Türkiye-Amerikan ilişkileri, karşılıklılık esasına dayanmayan müttefiklik ilişkisinin, büyük (patron) devlet ile küçük (uydu) devlet ilişkisinin özelliklerini yansıtan özelliğe sahiptir.

Yakın dönem Türk siyasal tarihinde iç politik gelişmelerde olduğu kadar dış politik gelişmelerde de esaslı etkileri olan 27 Mayıs darbesinin siyaset bilimi literatüründe iç ve dış politikaya yansımaları birlikte incelenmiştir. Bu darbenin dış politikaya etkileri ya da darbe olmadan önce dış dinamiklerin anılan darbe girişiminin geri planındaki etkileri ağırlıklı olarak inceleme konusu olmuştur. Bu nedenle 27 Mayıs öncesinde yaşanan özellikle Amerika ile ilişkilerdeki pürüzler ve Amerika’nın dünyanın diğer yerlerindeki benzer girişimleri bu darbede Amerikan etkisinin var olduğuna dair yaygın iddiaları doğurmuştur.

Yine bazı iddialara göre, F.Rüştü Zorlu ve Menderes iktidarlarının son dönemlerinde sadece Amerika’ya dayanmak politikasından vazgeçerek, dış siyasa değişikliğine gitmeleri 27 Mayıs’ın dış, diğer bir ifadeyle ABD ayaklı temelini oluşturur. Sol yazarlar yıllarca darbede Amerika’nın etkisini tartışırken, sağ eğilimli yazarlar da bu konuda görüş belirtmişlerdir. İki eğilime mensup yazarların ortak düşüncesi, 1960 darbesinin Amerika’dan bağımsız yapılmadığıydı. ABD'nin o tarihte tek süper güç olmasına ve her istediğini, herkese yaptırabilecek güçte olmasına ve halkın büyük bölümünün tepkisine rağmen, Menderes ve arkadaşlarının bir avuç subay tarafından nasıl idam edildiğini sorgulamadı[2].”

Kısacası ABD’nin 27 Mayıs ihtilalindeki rolü ve düşünceleri, Türkiye’nin siyasi hayatı içinde çok tartışılan bir konu olmuştur. ABD’nin doğrudan olmasa da dolaylı olarak, müdahaledeki rolü, bazı araştırmacılar tarafından müdahaleden yıllar sonra bir kısmı gün ışığına çıkarılan Amerika Dışişleri Bakanlığı’nın ve CIA’nın hazırladıkları gizli raporlarla bir miktar açıklığa kavuşmuştur. Hikmet Kıvılcımlı, solun 1960’dan sonra gelişimine farklı bir açıdan yaklaşmış ve bunun yine bir Amerikan oyunu olduğunu yazmıştır: “27 Mayıs’tan sonra egemen politika sosyalizme resmen icazet vermiştir. Her köşe başında sosyalistler türetip, onları birbirine düşürmek, sonra karşılarına geçerek alay etmek için bunu yaptı. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra CIA, bu planla çok partililiği Türkiye’ye soktu[3].”

27 Mayıs devrimi’nden sonra Türk-Amerikan ilişkilerinde bir değişiklik olmamıştır. Askeri hükümetin Amerika’ya bağlılık politikasına sadık kalacağı devrimin ilk günü yayınladıkları bildiride teyit edilmiştir.

Türkiye’de devrimci olmanın ilk şartının bağımsızlıktan yana olmaya bağlandığı, [4] bu dönemde sol kesimlerce Amerika’ya karşı direnme kampanyası açılmıştır.

1960-75 arası dönemde Türk dış politikası ve ABD ile ilişkileri belirleyen unsurları şöyle özetleyebiliriz.

1-Türkiye’nin iç ve dış politikasının temel hedefleri arasında yer alan ekonomik gelişme ve kalkınma amacı ve bu amaca yönelik ABD den yardım alması iki devlet arasındaki ilişkileri etkilemiştir.

2-Türkiye’nin bulunduğu jeopolitik konum bu dönemde, önceki dönemlerden daha fazla ön plana çıkarak, onun ABD için önemini artırmıştır. 1970’lerden sonra Sovyet tehdidinin azalmasıyla düşüş olsa da belirleyiciliğini hiç kaybetmemiştir.

3-ABD ile ilişkileri belirleyen unsurlardan bir diğeri de, yıllardan beri devam eden batılılaşma arzusu olmuştur. ABD ile ittifak kurmak bu amaçta en önemli basamaktı.

4-Kominizle mücadele etmek arzusu ve Sovyet tehdidi de ABD ile ilişkileri belirlemiştir.

5-Bütün bunlara karşılık, iki devlet arasındaki ilişkileri özellikle olumsuz yönde etkileyen belirleyicilerden en önemlisi Kıbrıs sorunu olmuştur. Kıbrıs sorunu ABD ile ilişkileri ve Türk dış politikasını tartışmaya açmıştır.

1960-1975 arası dönem hem uydu devlet politikasına, hem de bağımsız devlet olma yolundaki politikaya verilecek örneklerle doludur. Aynı şekilde bu yıllar Türkiye’de de hem ABD’nin dostluğunun önemsendiği hem de bu dostluk ilişkisinin yargılandığı bir dönemdir. Ant dergisi bu dönem için şu saptamayı yapmıştır: “Tarihin hiçbir döneminde ulusal çıkarlarımızla bir başka devletin çıkarları böylesine karşı karşıya gelmedi.”[5]

Bu dönemde Türkiye ABD’nin çıkarlarına ve planlarına uygun davrandığı sürece iyi müttefiklik ilişkisi devam etmiş, bu durumdan en ufak sapmada ise Türkiye karşısında ABD’yi bulmuştur. 1960’lı yıllar ne Amerika ne Türkiye için hayırlı geçmiştir. Türkiye için bu dönemde gelişen Kıbrıs sorunu Türk kamuoyunda milli bir mesele haline gelmiştir. Türk halkı sağcısıyla, solcusuyla aynı düşüncede birleşmiştir. 1965’den sonraki Türkiye-Amerika ilişkilerinin her safhasını Johnson’un bu milli şuura ters gelen ve kamuoyunda kırgınlık yaratan ünlü mektubunun yaratığı ortam içinde ve sosyalistlerin anti-emperyalist mücadelesi etrafında değerlendirmek lazımdır.

Küba Krizi, doğrudan Türkiye’nin içinde bulunmadığı bir kriz olmasına rağmen Türkiye-ABD ilişkileri bu meselede ciddi bir sınav vermiştir. Bu krizle beraber Türkiye’de gözü kapalı izlenen ve desteklenen ABD’nin dış politikasına duyulan güven azalmıştır. Bu kriz aynı zamanda “Uluslararası ilişkilerde dostluk yoktur, çıkarlar vardır.” ilkesinin geçerliliğine ve Amerika’nın çıkarları ve güvenliğinin her şeyden önce geldiğine en iyi örneklerden birini teşkil etmiştir.

Krizde Türkiye’nin tutumu ile ilgili olarak Metin Toker Milliyet gazetesindeki yazı dizisinde gerek Türkiye’nin tereddüt göstermeden Amerika’nın yanında yer alışını ve gerekse Kennedy’in İnönü’ye mektubunu ve İnönü’nün bu mektuba destek yönündeki cevabını şöyle yorumluyordu:

“…Amerikan cumhurbaşkanı Ankara’daki büyükelçiliği vasıtasıyla Türkiye başbakanına mektup göndermişti. Bu mektupta Kennedy Küba’ya karşı tutumunu söylüyor ve memleketinin Türkiye tarafından desteklenmesini istiyordu. Mektupta Amerika’nın Türkiye’ye karşı taahhütlerini yerine getirme azmi de belirtiliyordu. Türkiye topun ağzındaydı. Çankaya’daki toplantıda İsmet Paşa hükümeti Amerika’yı destekledi. Taahhütlerimizin icabını yapacaktı. Amerika Türkiye’nin kendi yanında bulunacağından emin olabilirdi. Bu görüş sonuna kadar Türkiye’nin görüşü olarak kaldı. Hem de Khruschev kısa süre sonra Türkiye’yi Küba’ya karşı pazarlıkta ortaya sürdüğü halde…”[6] Metin Toker, ayrıca İsmet Paşa’nın Küba kriziyle ilgili söylediği “biz tehlike karşısında bulunduğumuz vakit müttefiklerimizden tesanüt vazifelerini yapmalarını isteyeceğimiz gibi müttefiklerimizden biri vazifemizi ifa etmemizi talep ettiği vakit bizde mükellefiyetlerimizi elbette yerine getireceğiz.” cümlesinin Kıbrıs krizi’nde gelen Johnson’un mektubunda Amerika tarafından anlaşılmadığının ortaya çıktığını ifade etmiştir. Toker’e göre İsmet Paşa’nın bu cümlesi aynı zamanda Johnson’un Amerika’sına neden Türkiye’de de “go home” denildiğini akıllı kafalara anlatmaya yeter bir cümle idi[7].

Türkiye’nin gelecekte oluşabilecek bariz tehdit halini bir tarafa iterek ve tereddüt göstermeyerek Amerika’yı desteklemesi, ittifak içinde olması gereken tesanüt ruhunun bir simgesi kabul edilecek bir davranış olarak nitelendirilmiştir

Nitekim, mektup iki devlet arasındaki ilişkileri koparmasa da, Türk idarecilerinde dış politika değişikliği fikrini uyandırmıştır. Johnson mektubundan sonra Türkiye ne NATO’dan çıkmış, ne Amerikan üsleri kapatılmış, ne de ikili anlaşmalar iptal olmuştur. Değişen, Türkiye’nin dünyaya bakışıdır; dünyadaki konumunu değerlendirişidir. Johnson mektubunun Türkiye’de uyandırdığı tepkileri Metin Toker “Aptal Dostu Olmaktansa” başlıklı yazısında şu ağır sözlerle anlatıyordu: “Dostlar bazen budala olur, aklı ermez. Siz defol git demezsiniz. Sığır çobanı ister ki, yüzüne karşı defol git diye haykırasınız.”[8]

İnönü’nün mektubu izleyen aylarda söylediği “Yeni bir dünya kurulur, Türkiye de bu dünyada yerini alır… İttifak içinde mesuliyeti olan Amerika’nın önderliğine inanıyordum. Bunun cezasını görüyorum” sözleri dış politika konusunda Türkiye’deki algılama değişikliğinin ifadesi olarak gösterilmiştir.[9] Türkiye’nin kader birliğini, ABD gibi anlamadığı başbakanının sözleriyle ortaya konulmuştur, hepsi o kadar.”[10]

[1] Berkes, Niyazi. ( 1975 ).Türk Düşününde Batı Sorunu, Ankara: Bilgi yayınevi, s175-185

[2] http://www.yenisafak.com/diziler/mkaynak.%2020%20Haziran%202005. saat.21.00

[3] Kıvılcımlı, Hikmet. ( 1995 ).a.g.e., s.170

[4] Ataöv, Türkkaya:a.g.e., s.294

[5] Kemal, Mehmet .(17 Eylül 1965 ). Her Taşın Altında, Yön, Sayı.129, s.7.

[6] Toker, Metin. ( 4 Şubat 1969 ). İsmet Paşa İle 4 Buhranlı Yıl, Milliyet, s.5

[7] Toker, Metin. ( 4 Şubat 1969 ). İsmet Paşa İle 4 Buhranlı Yıl, Milliyet, s.5

[8] Toker, Metin. ( 12 Haziran 1964 ). Aptal Dostu Olmaktansa, Akis.

[9] Toker, Metin. ( 9 Şubat 1969 ). İsmet Paşa ile 4 Buhranlı Yıl, Milliyet, s.5

[10] Güresin, Ecvet. ( 19 Nisan 1964 ). Son Demeç Üzerine , Cumhuriyet, s.5

 
Toplam blog
: 2
: 3134
Kayıt tarihi
: 02.04.08
 
 

Uluslarası ilişker mezunuyum. Kendi alanımı seviyorum. ..