Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Ağustos '07

 
Kategori
Dostluk
 

20 yıl sonra

20 yıl sonra
 

Muharrem Evyapan (1963-1987) anısına...

14 Ağustos 1987 gününden buyana tam 20 yıl geçti. Televizyonda gece haberlerinin sonunda “İnebolu-Ankara karayolundaki trafik kazasında 4 kişi öldü” dedi ve ekranda 4 kişinin adı yayınlandı. Muharrem Evyapan adını okuduğumda televizyonu kapattım ve karanlıkta ne yapacağımı bilmez bir şekilde donup kaldım.

Muharrem, kardeşim Altan’ın çocukluktan buyana arkadaşıydı. Uzun yıllardır yaz aylarında sürekli aynı ortamlarda olduğumuz için çok yakındık. Samsun’da okumuş Edebiyat öğretmeni olmuştu. Sporcuydu, İneboluspor’un kalecisiydi. Her konuda bilgili, kültürlü bir arkadaşımızdı, aynı dünya görüşlerine sahiptik.

Bir akşam önce biraz kapalı bir hava vardı, deniz kıyısında dolaşmıştık, biraz canı sıkkındı. Öğretmenevinin karşısındaki, dalgaları engellemek için yapılmış duvarın üzerine oturduk, konuştuk. Benim öğretmenevine gitmekten hoşlanmadığımı bildiği için orada oturmayı tercih etmişti.

O gün yani 14 Ağustos sabahı karşılaştığımızda, gazete almaya gidiyordum. Kastamonu’ya gideceğini, oradan futbol lisansını alıp Çankırı’da öğretmenlik yaptığı ilçenin takımında futbola devam etmek istediğini söyledi. İnebolu Terminali’ne yürüdük, bizim eve birkaç dakika mesafededir. Otobüse binerken işini bitirince hemen döneceğini söyleyince, ben de gitsem dedim ama evden merak ederler diye vazgeçtim. Akşam mutlaka uğrayacağını söyledi giderken. Sabah saat 10 sıralarıydı, otobüs uzaklaştı ve ben de onu son kez gördüğümü bilmeden gazetemi alıp eve döndüm. Hafif hafif yağmur çiseliyordu.

O gün öğle sıralarında evin alt katında alçak bir kapının üstüne kafamı vurdum, kafam çarpınca gözlerimde çakan yıldızlar gördüm, gün boyunca kendimden endişe ettim. Kimseye birşey söylemedim ama evden ayrılmaya da cesaret edemedim. Kötü haberi bu kadar geç duymamın nedeni de buydu.

Akşam gelecek diye bekledim, gelen giden olmadı. Hatta sözverdi de neden gelmedi diye için için kızıyordum.

O gece televizyonda haberi duyunca hemen evine gittik, kalabalıktı, oradaki yoğun acıyı ve hüznü anlatacak sözcükler bulmak olanaksızdı.

Sabah erken saatte bir başka zor bir görev bekliyordu. Gece otobüsüyle Altan Ankara’dan İnebolu’ya geliyordu ablasıyla birlikte ve haberleri olmadığını biliyordum. Otobüs gelince ona “En iyi arkadaşın öldü” haberini vermekti bu zor görev. Sabahın altısı gibi erken bir saatte terminalde karşılanmış olmak kafasında kuşkular yaratmıştı. Hiçbir şey söylemeden Muharrem’in evine doğru yürümeye başladık hep beraber. Yolda söylediğimizde olanları anlatmak kolay değil. Yıllarca çocuklukta, ilk gençlikte, gençlikte birlikte yürünen o yol bir acıya tanıklık yaptı, kötü haberin verdiği acıya... Zaman geçirmek için birbirlerini bir ileri bir geri evlerine bıraktıklarını anlattı o anın acısıyla.

Uykusuz geçen gecenin sabahında bir an dalmışım ve İnebolu’nun yeni camisinin minaresinden gelen sala sesi ile uyandım. Kötü bir rüyaymış gibi geldi gece boyunca yaşadıklarım. Sonunda anons edilen ad herşeyin gerçek ama kötü bir gerçek olduğunu haber veriyordu. 24 yaşındaydı öldüğü söylenen.

Herkes üzgündü, çok kalabalıktık ve ellerimizin üzerinde taşıdık. Öğleden sonra son görevi tamamlayıp, 413 basamaklı merdivenleri inerken gözyaşı vardı ve güzel anılar konuşuluyordu. Her ölüm acıdır ama genç ölümün acısı başka türlü bir şeydir, geride anne, baba, kardeş, eş ve doğmamış bir çocuk bırakarak.

O yaz çekilmiş ve henüz tabedilmemiş fotoğraflar basıldığında her fotoğraf başka acı oldu. Tam bir ay sonra babasını hiç göremeyecek kızı doğdu. Kızına babasının söylediği adlar verildi: İdil Deniz.

Yarın sabah 413 basamaklı merdivenleri ağır ağır çıkacağım, 20 yıl önce olanları ve yirmi yıldan daha önceki yıllarda yaşadıklarımızı düşüneceğim (1). O merdivenleri ağır ağır çıkacağım çünkü o merdivenleri koşa koşa çıktığım gençlik yılları artık çok uzakta.

Yarın orada başkalarının da olacağını biliyorum. Bugün kızı İdil Deniz’le konuştum, yarın onunla görüşeceğiz. Şimdi 20 yaşında bir genç kız ve yarın Aydın amcası ona babasını anlatacak.

Aradan 13 yıl geçtikten sonra Altan’ı da yitirdik. İki gün sonra da Altan 44 yaşında olacak, o gün dar köy yollarında yürüyüp ona gideceğim, eski günleri konuşmak için ve Muharrem’in selamını söylemek için (2).

(1) İnebolu’nun 413 basamaklı merdiveni: http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=17925

(2) Karlı bir günde doğduğum köye gittim: http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=10466

 
Toplam blog
: 1735
: 2429
Kayıt tarihi
: 22.09.06
 
 

27 Mart 1959'da İnebolu Yeşilöz Köyünde doğdum. Yeşilöz Köyü İlkokulu, Yeniyol İlkokulu, İnebolu ..