Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Temmuz '12

 
Kategori
Blog
 

200. bloğum ve arkadaşlarım

200. bloğum ve arkadaşlarım
 

Resim neden yayınlanmıyor acaba yazımda anlamadım


Arkadaşlar,

Hani bir yazımda bu ruh bu bedene ağır geliyor demiştim ya. Gerçekten sık, sık yıkılıyor bedenim. Hastayım, bitkinim son zamanlarda.

Buralarda bu durumdayken ne kadar önemli sayfama yazdıklarınız, bir bilseniz. Kelime, kelime harf, harf içime giriyor yazdıklarınız, dağıtıyorsunuz hüzünleri, belkileri, acabaları. Yazdığınız kelimelerin harfleri, kuşlar gibi uçup toplanıyorlar ruhumda, anlamlanıyorlar, umut veriyorlar, gülümsetiyorlar, düşündürüyorlar, cıvıl,  cıvıl ses veriyorlar bana,  iyi ki varlar dedirtiyorlar insana.

Hiç bilmeden birbirimizi…

Alacak verecek yok aramızda.

Hesap yok.

Matematik sınıfta kalmış, beklentisiz açmışız içimizi, aşmışız bir sürü şeyi, düşüncelerimizi paylaşıyoruz.

Sanal alemi küçümsüyorlar ya bazıları. Aslında yanılıyorlar bence. Hayatın kendisi sanal değil mi? Bugün varız, yarın yok. Mutluluk, keder sanal değil mi? Kim tutabilmiş elinde.

İnsan eğer insansa, sanal gerçek fark etmiyor. Ve hatta sanal dostluklar, bire bir karşılıklı ilişkilerden daha dürüst, daha gerçek oluyor.  Gerçek ilişkilerde büyü bozuluyor, alışılmış yaşamın bir sürü oyunları giriyor insanların arasına.

Yüzlerini görmediğim, sesini duymadığım çok sağlam dostlar, arkadaşlar edindim ben Milliyet Blog’da.  Yaklaşık iki buçuk yıl ara verdim yazılarıma. Döndüğümde bir çok arkadaşımı bulamadım.  Kimi istifa etti, kimi sıkıldı, kimi benim ne işim var burada dedi. kimi her şeyi sildi, kimi bu dünyayı beğenmedi… Gitti…

İki buçuk yıl sonra yazdığım bir yazıma ŞENNUR dingin huzurlu bir sesle “Hayat işte” dedi.

Ellerinde çakıl taşlarıyla kutsal bir dağ gibi geldi MERVE

BERNA AY TAÇ’ı başında, pırıl pırıl gülümsedi.

Gün batıyordu, ufukta ALEV FİLİZ’lendi.

MOR OKYANUS’da gelince bembeyaz köğük köpük dalgalarla, birdenbire LİLACAN’lar gibi gözümüzü aldı üzerimizde yakamozlar. 

Son anda, ŞAHİN ÖZŞAHİN koştu telaşla.

İçimizde sevmek ve dostluk ARZU’suyla, ELİF olduk hepimiz.

Her birimizin bildiği hayat değildi yaşadığımız. Bu yüzden bir kıyısından bizi dikemediler hayata, sadece teğellendik.

Masal kahramanı AYŞEGÜL devler ülkesinden döndü,

değmeden ellerimize,  ellerimizden tuttu, bizi kolayca düşler ülkesine götürdü.

FULYA kokuları arasında, ŞÜKRAN’larımızı sunduk, mutluyduk.

İKRA dedi bir ses.

Hiç basılmamış, hiç yazılmamış kitaplar verdi bize SAHAFÇA.

Bağırıp çağırmadan sessiz, kısık, şarkılar söyledik, hayattan, şiirden konuştuk.  Kimseler duymadı sesimizi.

MAVİDÜŞLERİM’izi aradık düşler ülkesinde yoktu.

HÜZÜNKAKAN kuşunu gördük bir ağaçta. Gözlerimiz doldu. 

Bir baktık gökyüzünde LALE KARTAL tüm heybetiyle süzülüyordu.

Ne kadar karışmış ve hüzünleşmişse de

 LEYLA KANAT’larına güveniyordu sadece… 

Can değil CANAN için ARSLAN kesilenlerdik biz YAĞIZCA.

2008 de ilk yazıma FARKINDA MISIN demişti,  DERİNMAVİ… Farkındayım hala...

Kimler gitti, kimler kaldı, kimler geldi, kimler bir uğradı, iz bıraktıklarımız, iz bırakanlar bu dünya da.

Kelimelerin kraliçesi GÜZALTI da, bıraktı kraliçeliği.

SAKURA blog yazmıyor ama hala arada bir yorumlarını görüyorum sayfamda

FATMA GÜNEŞ ERGEN’de  yazmıyor artık ama arkadaşım dostum hala

FÜGEN’ de candır ha!

KIRIKKALP tüm geçmişi silmiş ya!

AYŞEN ASLANGİRAY KURA, çağır şu DAKTİLOCU’yuda gelsin artık temize çeksin hayatlarımızı bir daha.

İPEK ÇEVİK, FATMA İYİBİLGİN, BERNA, İLKNUR, SEMA toplandık sorduk NEDİM ustaya;

 “Ustaaa nedir bu hayatın sırrı  be yaa? “

 “Boş verin, hoşgörün, yaşayıp gidin işte” dedi burada.

“ Tamam” dedim usta

 “Tamam eyvallah.”

Böyle, böyle gelmişiz 200. Bloğa :)

 
Toplam blog
: 271
: 606
Kayıt tarihi
: 16.05.08
 
 

Güzel sanatlar fakültesi Müzik bölümüne gitmeme rağmen, fakülte sonunda yıllardır yaptığım turizm..