Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Ocak '12

 
Kategori
Güncel
 

2012, kıyamet ve zaman algımız

2012, kıyamet ve zaman algımız
 

İkibinonikinci Güneş yılının birinci gününü idrak ediyoruz bugün. Yeni bir yıl, yeni bir başlangıç diyerek umutlarımızı tazeliyoruz. Yeni planlar yapıp yeni hedefler koyuyoruz önümüze.

Oysa dünyamız beş milyar kusur yıl yaşında, elbette bu hesaplama dünyamızın güneş etrafındaki bir tam tur dönüşü hesabına göre. Güneş sistemindeki başka bir gezegenin turunu dünya yılına göre hesaplarsak Mars’ın yaşı farklı çıkacaktır. Dünya güneş etrafındaki turunu 365 günde tamamlarken mars bu turu 687 dünya gününde tamamlamaktadır. Bu nedenle  Mars da yaşayan bir kişi orada otuz yaşında iken dünya yılına göre 56 yaşında olacaktır. Zaman kavramının göreceliliği çarpar insanın zihnini. Son ikibin yıldır kullandığımız takvim, komşu gezegende hiçbir işe yaramaz. Oradaki zamanı ölçmek için oturup yeni hesaplamalar yapmak zorundayız.

İnsan bilincinin evrimsel gelişimini doğrusal bir tarih kuşağı üzerinde incelediğimizde; dünyanın evrenin merkezinde olduğu ve her şeyin onun etrafında döndüğü bilgisine dayanılarak oluşturulan bilgi sistemi ve buna dayalı inanç sistemi bugün nasıl işe yaramaz hale geldiyse ki, bu yaklaşım insanı da evrenin merkezine koyup her şeyi onun hizmetine veren bir anlayışı doğurmuştur. Bugün sahip olduğumuz takvim sistemine göre (geçmişin kötü alışkanlıklarına bağlı kalarak) tüm evrensel sistemi, onun içinde toz zerresi kadar bile esamesi okunmayan dünyanın kaderine bağlamak traji komik bir tiyatro oyunun başrol oyuncu yapar bizi. Ancak insan trajediye bayılır. Ve kendisini her zaman merkeze koymak tarihsel bir saplantı olması itibari ile geçerliliğini korumaktadır. Trajedilerin varoluş nedeni olan felaketler, insan bilincinin düşük amperli sigortalarıdır. Yaşanan her felaket yeni uyanışlar sıçramalar yaratır. Bu nedenle radikal dönüm noktaları yaratan felaketler; buhranlar sonrasında açılacak yeni kapıları işaret ettiğinden, toplumsal bilincin bir köşesinde ortaya çıkmaya hazır kıyamet senaryoları hazır halde beklemektedir.

Her insanın ölümü onun kişisel kıyametidir elbette, doğal olarak ondan sonra geriye kalacak hiçbir şeyin önemi kalmamaktadır. Dünyanın kıyameti de insan bilinci için aynı mantıksal çıkarımı yaratmaktadır kaçınılmaz olarak. Ancak insan açısından bireysel kıyamet daha trajiktir. Bilinmezliğe tek başına yapılacak bir yolculuk fikri ürpertir, korkutur insanı. Bu nedenle dünyanın felaketine dair yapılan kıyamet senaryoları histerik bir arzuyla yer bulur gönüllerde. Çünkü söz konusu artık bireysel değildir, yolculuğa toplu olarak çıkılacak ve her neyle karşılaşılacaksa toplu halde karşılaşılacaktır. Toplumsal bilinçten silinemeyen kıyamet senaryoları her dönemde, farklı inanç sistemleri içinde varlığını sürdürmeyi başarmıştır. Her insanın kıyameti nasıl kaçınılmaz olarak gelecekse, yaşadığımız dünyanın da önceden belirlenmiş bir plana göre bir kıyamet yaşaması gerektiği fikri, mantıksal bir çıkarım olarak hoşuna gider insanın. Bu yüzden gönülsüzmüş gibi sergilense bile, insanın varlığını özdeşleştirdiği dünya yaşamının bir gün sona ereceği düşüncesi duygusal bir teselli rahatlaması yaratır gönüllerde. Bu durumun zaman akışı içerisindeki gözlemi gösterir ki, insanın yaşadığı dönemin hemen ilerisinde bekleyen bir kıyamet senaryosu hep var olmuştur.

Zamanın ilerlemesi öleceğini bilen insan için trajiktir. Geçen zaman kaçınılmaz sonun biraz daha yaklaştığının habercisidir. Bu durumda zamanın geçişine oturup ağlamak daha mantıklı görünür. Ömrümüzden eksilen bir yıl daha geride kalmıştır. İnsanın bir rasyonelleştirme uzmanı olduğunu unutmamak gerekir elbette. Bunun çaresi de bulunur. Çarpıtma böyle durumlar için bulunmaz bir nimettir. Yeni yıl kutlamalarında bu yüzden öne çıkan hep yeni bir yılın geldiği fikridir. Bu yeni umutlar, yeni planlar, yeni hedefler demektir.

Zamanın göreceliliğinin bırakın güneş sistemindeki gezegenler arasındaki farklılığını, dünya üzerinde yaşayan farklı medeniyetlerin kullandıkları takvimler bile gözümüze sokmaktadır. Aynı gezegende yaşayıp farklı takvimler kullanmak yaşamın kaynağı ile ilgili sahip olduğumuz görüşlerin ne kadar zıt olduğunu sergiler. Dünyanın, evrenin merkezi olduğunun hala hakim olduğu inanç sistemleri, dünya etrafında dönmekte olan tek nesneye bağlamışlardır çaresizce umutlarını. Tanrının evreni insanlar için yarattığının bu dönemdeki vazgeçilmez sembolu olan ay ve ona bağlı oluşturulmuş takvim de hala milyonlarca insan tarafından kullanılmaktadır.  Ancak zaman kavramının dünya içindeki göreceliliği bile yeryüzündeki tüm medeniyetler için değişmeyen tek gerçeklik algısı trajik son bilgisinin, yeni olanla teselli edilmeye çalışılmasını perdeleyememektedir.

Ne yapalım bize düşen de bu teselliye sarılıp yaşamı daha çekilir hale getirmek olsun.

Yeni güneş yılınız kutlu olsun.

 
Toplam blog
: 58
: 536
Kayıt tarihi
: 14.09.11
 
 

"Uzun ince bir yoldayım" diye tarif etmiş hayatını Ozan Aşık Veysel. Yazdığı bu sözlerinde beni e..