- Kategori
- Türkiye Ekonomisi
2023 Türkiye ekonomisine nasıl geldik? Bunları kimse anlatmadı, anlatacak cesareti bulamadı (23)

Balıkların ve karıncaların birbirlerini yemelerini güçleri değil, suyun akışı belirlemektedir.
Millî Mücadele’de İngiltere ile Fransa’nın, Yunanlıları İzmir’e çıkartmalarının ana nedenini biliyor muyuz? Bunu kimse araştır(a)madı, öğrendiğinde yazmaya cesaret edemedi.
Bir insanın, bir devletin, yeterli ekonomik kaynakları yoksa yaşamını devam ettirmesinin imkânı yoktur.
Siyasi manada bağımsız (Hür) değilseniz, yaşamını (esir olarak) sürdürebilir ve bir gün kurtulabilirsiniz.
Ülkemizin geldiği noktada ekonomik değerlerini açıklamadan evvel, nereden geldiğimizi bilmek zorundayız.
Dünü doğru olarak öğrenemeyenlerin, kendilerine doğru bir gelecek kurma ihtimali sıfır mertebesindedir.
Aşağıda anlatılanlar: “ÖLÜM VE SÜRGÜN OSMANLI MÜSLÜMANLARININ ETNİK KIYIMI: 1821-1922 isimli eseri ile, Louisville Üniversitesi, ABD’li Tarih Profesörü Justin McCarthy’e aittir.
İçerik, bir yorum katılmadan, virgülüne dokunulmadan başlıklar halinde aşağıda aktarılmaktadır.
Yunan İşgalinden amaçlanan: Yeni bir Devlet kur(dur)ulması ve bu devletin en az bir yüzyıl kendisini toparlayamaması; bu amaçla (Osmanlı) Ülkemizin, sokaktaki tavuklarına kadar Yunanlılara soydurulması mıdır?
…
“Yalova, İzmit, Gemlik ve çevresindeki köylerde işlenen vahşet olayları
Anadolu’daki olaylar hakkında yorum yapan Avrupalıların, Yunan mezaliminin delillerine itibar etmeleri kolay olmadı. Bu durum, özellikle İngilizler için geçerlidir. Yunan istilasının azmettiricileri İngilizlerdi;
Yunan askerlerinin geçiş yollarını kolaylaştıran, onlara politik ve lojistik destek sağlayan ve Paris Barış Konferansı gibi uluslararası toplantılarda Yunan tezlerini savunanlar onlardı.
Eğer Yunan işgalinin uzun süreli bir katliam olduğu ispatlanırsa, maddi yatırımları ve itibarları bakımından İngilizlerin kaybedecek çok şeyleri vardı.
Buna ilave olarak Yunan hayranlığı, İngiltere’de güçlüydü. Bu yüzden, Yunan askerlerinin Aydın vilayetindeki işgallerinin başlangıcında işledikleri vahşet, İngiliz gözlemcilerin ortaya çıkardığı etkileyici delillere rağmen, İngilizlerin hem devlet katında hem de kamuoyunda göz ardı edildi. (*)
…
Yunanlıların, geri çekilişleri sırasındaki davranışlarının tipik bir örneğinegöre; Aydın Vilayetine bağlı olan Karatepe Türk köyü 14 Şubat 1922’de hem Yunan askerî birlikleri hem de yerli Rum çeteleri tarafından sarılmıştı. Tüm yerli halk köyün camisine tıkıldı ve câmî ateşe verildi. Alevlerin arasından dışarı kaçmayı başarabilen birkaç kişi de kurşunlandı.Bu halkın tüm taşınabilir mülkleriyle hayvanları çalınmıştı. (**)
SAVAŞIN SONUÇLARI VE GETİRDİĞİ FELAKET MÜSLÜMAN MÜLKLERİNİN YAĞMALANMASI VE HARAP EDİLMESİ
…Her savaşın parçası olduğu için, bir miktar hırsızlık beklenebilirdi.
Ancak bu normal sayılabilecek ganimet avcılığına, Türk mülklerinin politik amaçla kasıtlı olarak harap edilmesi ilave edilmişti…
Yağmacılığın büyük kısmı, terk edilen Türk köylerinde yapıldı…Örneğin, güya ateş hattını kısaltmak için, Yunan askerleri siperlerini Ödemiş’in kısa bir mesafe ilerisine kaydırdığında 4.000 Türk derhal evsiz kaldı.
Varları yokları geride kalmıştı ve hepsine de Yunan askerleri tarafından el konuldu. Askerler hayvanları sürüp götürdüler, çuvallar dolusu hububat ve tütünü kağnı arabalarına doldurup taşıdılar. Hattâ yapı malzemelerini alabilmek için, evler bile yıkılmıştı.(1)
…Art arda gelen bu türden raporları aldıktan sonra, Ön Asya’nın batısında gelişen bu olayların İtilaf güçlerinin uğrunda bu savaşa katıldığı asli amaçlarına ve ideallerine ne kadar ters düştüğünü düşünmekten insan kendisini alamıyor.(2)
…Yunan askerleri Ayvalık üzerine ilerlerken, yolları üzerindeki tüm Türk köyleri yağmalandı. Sadece Ayazmend’deki talan üç gün sürdü. Ganimetlerin çoğu “gemilerle Midilli’ye taşındı.” (3)
Aydın ve Ödemiş gibi şehirler, talan edilen eşyaların toplanma merkezi oldular ve gasp edilen eşyalar…pazarlarda satıldı veya Yunanistan’a gönderildiler.(4)
Yunanlılar yağmalamak için, Osmanlı devlet memurlarının ve özellikle de ordu ve jandarma mensuplarının evleriyle mülklerini özenle seçmişlerdi.
Osmanlı subaylarının istisnasız hepsinin soygundan geçirilmesi, onların kasten özenle seçildiği ve soyulmalarına Yunan otoritelerin rıza gösterdiği, hatta soygunları teşvik ettiği konusunda çok az şüphe bırakıyor.(5)
Evlerle binaların yıkılması her ne kadar felaket getirdiyse de, yük ve çiftlik hayvanlarının çalınması kadar kalıcı etki yaratmadı. Zamanla, evlerin yenisi yapılabilirdi. (En acı kayıp, yapı malzemesi olarak kullanılacak kerestelik ağacın kalmamış olmasıydı; orman bırakılmamış olan Anadolu’da yakılmış ağaç genellikle yeri doldurulamayacak bir varlıktı.)
Ancak at, eşek veya koyunların yeterli sayılarda üremesi için, nesiller süren ithalat ve çiftleştirme gayretleri gerekmekteydi. …Savaştan sonra verilen “Felakete uğrayan bölgede hiç yük hayvanı kalmadı” (6)
İŞGAL EDİLEN BÖLGELERDEKİ HAYVAN KAYIPLARININ SAYISI
Atlar: 134.040, Eşek-Katır: 63,926, İnek: 264.980, Manda: 228.230, Deve: 8504, Keçi: 821.339, Koyun: 1.770.316
Osmanlı Devleti’nin mülküyle parasının Yunan birlikleri ve resmî görevlileri tarafından çalınması iki amaca hizmet ediyordu;
-Birisi Yunan Devletini zenginleştirmek,
-Diğeri de işgal bölgelerindeki Osmanlı Devleti’nin işlevini felce uğratmak.
Bu tür haraç kesilmesi, hem ateşkes mütarekesi şartlarıyla hem de İtilaf devletlerinin Yunanlılara devrettiği görevle doğrudan çeliştiyse de, Yunanlıların elinden çok az Osmanlı mülkü kurtulabildi.
..Osmanlı devleti, kendi hesaplarına göre İzmir’de, 17.332.961 Lira 95 kuruş değerinde altın, gümüş ve nakit para kaybetti; nakde çevrilebilir belgelerden kaybı daha da yüksek oldu. (8)
Osmanlı devletinin hızar atölyeleri, ziraat okulları ve askeri imalathanelerinden donanım, âlet edevat, makineler, hayvanlar ve ham maddeler de alınmıştı. Osmanlı Ziraat Bankasının varlığına el konulup götürüldü. Bu tür hırsızlıkla Türk halkına uygulananlar arasındaki yegâne fark resmiyetti; Yunan askerleri devletin mallarına el koymadan önce sıklıkla resmi bir emir belgesi gösteriyorlardı. (9)
Batı Anadolu şehirlerinde yıkılan bina toplam: 54.205 (10) Kırsal kesimdeki yıkılan bina : 87.669 Şehirler de dâhil TOPLAM: 141.874 (11)
Evlere, köylere ve devletin dinî ve topluma hizmet veren binalarına yapılan en feci yıkım, en son Yunan geri çekilmesi sırasında yer aldı. Yunanlıların geri çekiliş yolu üstündeki her şeyin yok edildiğinden şüphe yoktur. (12)
Alaşehir, Aydın, Nazilli ve başka kentlerden alınıp götürülenlerden bir daha haber alınamadı. (Bu taktik Yunan kumandanlığının arzuladığı etkiyi yaratmış olmayabilir.
Onlar, geleneklerine bağlı olan Müslüman toplumunun saygı duyacağı tipten, yaşlı ve nispeten tutucu olan Türkler ile öncelikle İstanbul Hükümetine bağlı kalacağa benzer karakterdeki Osmanlı yöneticilerini alıp götürdüler.
Bu da meydanda Türk otoritesi olarak, sadece Milliyetçileri bırakmış oldu.
…
Amerikalı Tarih Profesörü yukarıdaki tespitlerinin satır aralarında neyi vurgulamaktadır?
-Yunan istilasının azmettiricileri İngilizlerdi;
-Türk mülklerinin politik amaçla kasıtlı olarak harap edilmesi ilave edilmişti…
-Askerler hayvanları sürüp götürdüler…Hattâ yapı malzemelerini alabilmek için, evler bile yıkılmıştı.
-Osmanlı subaylarının istisnasız hepsinin soygundan geçirilmesi, onların kasten özenle seçildiği hatta soygunları teşvik ettiği konusunda çok az şüphe bırakıyor.
- Onlar, geleneklerine bağlı olan Müslüman toplumunun saygı duyacağı…öncelikle İstanbul Hükümetine bağlı kalacağa benzer karakterdeki Osmanlı yöneticilerini alıp götürdüler.
-Bu da meydanda Türk otoritesi olarak, sadece Milliyetçileri bırakmış oldu.
…
Peki Yunanlılar neden Anadolu’ya gönderildi?
Kalküta Üniversitesi Rektör Vekili Sir Hasan Suhraverdi’nin (13): “Biz Türkleri yalnızca Müslüman oldukları için değil, birçok Avrupalı ulusları boyundurukları altına almış Asyalı bir ulus oldukları için de severiz. ‘(14-15) ifadesinin karşılığının, İngiliz ve Yunan İşgallerinde ne olduğuna bir bakalım. İşgal dönemlerinde yaşadıklarımızın şifresi bu ifadenin altında yatmaktadır.
“…Lord Balfour’un, İstanbul’daki (Mondros’u imzalayan) Yüksek Komiser Amiral Calthorpe’a verdiği 9 Kasım 1918 tarihli direktif ilgi çekicidir:
-“Türkler,mütarekenin savaşta uğranılan bir bozgunun sonucu olmayıp, kendi istekleriyle bizimle anlaşarak imzaladıkları havasını bütün İslam dünyasında yaratmak için ellerinden gelen hiçbir çabayı esirgemeyeceklerdir. Mısır ve Hindistan’daki Müslüman uyruklarımız, Türklerin tamamıyla yenildiklerini anlayacaklarından, bu durum, Panislamizm’e ve genellikle İslamlığın politikaca sömürülmesine karşı öldürücü bir darbe olacaktır.” (16)
Yine Lord Balfour’un Calthorpe’a yazdığı 9 Kasım (1918) günlü özel talimat mektubu vardır ki, çok daha ilginçtir. Bunda şu esaslar öne sürülüyordu:
- Mısır ve Hindistan’daki Müslüman uyruklarımızın, Türklerin “tamamen yenildiklerini” anlamalarını “özellikle” istiyoruz. Bu, İslamcılığa, Turancılığa ve genel olarak İslam’ın siyasal bakımdan sömürüsüne “öldürücü bir darbe” indirecektir…. (17)
Lloyd Georgehatıralarında şöyle der: (18)
-“İngiliz İmparatorluğu için Türkiye ile savaşın özel bir önemi vardı. Osmanlı Halifesi, İslam dünyasının başı idi ve İngiliz İmparatorluğu içinde her yerden fazla Müslüman vardı. Bu yüzden bizim Türkiye ile savaşımız nazik bir işti. Türk İmparatorluğu bizim Doğu’daki büyük ülkelerimizin (Hindistan, Birmanya, Malaya, Borneo, Hong-Kong ile Avustralya ve Yeni Zelanda dominyonları) deniz ve karayolları üzerinde bulunuyordu. İmparatorluğumuzun can damarı olan Süveyş Kanalı’nın geçtiği Mısır, Türk hükümranlığı altında idi. Dolayısıyla imparatorluğumuzun gidiş geliş yolları ve Doğu’daki prestijimiz bakımından Türklerin bize savaş ilan eder etmez yenilip itibarlarını kaybetmeleri çok önemli idi…” (19)
Doğu uluslarına kötü bir örnek olan, onlarda Batılıları yenebilecekleri ümidini uyandıran Türkleri kesin olarak ezmek, böylelikle İngiliz İmparatorluğu içindeki ulusların bir sömürge halkı olarak kalmasını manen kolaylaştırmak istenmiştir.” (20)
“…Yüksek Komiser Yardımcısı Amiral Webb, İngiltere Dışişleri Bakanlığı’na gönderdiği 28 Temmuz 1919 tarihli raporunda şöyle diyordu:
-‘’İzmir’in işgali ile taraflar arasında ayrılık tohumları atılmıştır. Bu anlaşmazlık korkunç kanlı evreler göstermiştir… “Hıristiyan halk tarafından olduğu gibi, Türk halkınca da bir İngiliz, Amerikan ya da Fransız himayesi sevinçle karşılanacaktır.” (21)
“… (İngiltere komiseri) Rawlinson, 27 Temmuz’da Kâzım Karabekir Paşa’yı ziyaretle, Paris Barış Konferansı’nda Türkiye’nin Amerikan Mandası altına verilmesi istenmişse de Amerika’nın kabul etmediğini, buna göre Türkiye’nin herhalde İngiliz Mandası altına gireceğini, bunun Türkiye için büyük faydalar sağlayacağını, İngilizlerin sırf insanlık gayretiyle Mısır ve İrak ile Hindistan’ı mandası altına alıp iyiliklerine çalıştığını bildirdi. (22)
Yunanların Anadolu’ya çıkartılması ile Osmanlı halkına “işte sizin düşmanınız Yunandır” diyerek, sonucu başından belli bir vuruşmayı gösteriyorlar. Cephe gerisindeki asıl mücadele, Osmanlı’nın Doğu ile olan bütün bağlarını kopartarak tasfiye edip yeni devleti kurmak, İngiltere’nin başını çektiği Batı’nın, Sovyetler de içinde olmak üzere, başlattığı savaş, Yunanların yenildiği savaş değil, Türklerin Osmanlı’yı tasfiye ettiği savaştır. Burada da bunun hikâyesi anlatılıyor. (23)
Yunan işgalinin, bazı problemleri çözmek için –yani Osmanlı’nın yerine kurulacak devletin kadrolarına halkın desteğini sağlamak için- başvurulmuş geçici bir tedbir olduğunu, kalıcı tedbir sanıp da hayal kurmamasını Yüksek Konsey Venizelos’a hatırlatıyor. Türk ve Yunan askerleri ve Batı Anadolu halkları, bu geçici tedbirin kurbanlarıdır demek istiyor ki, gerçeğin kendisidir. (24)
Bu konuda zengin kaynak ve bilgi arayanlar bakabilirler: http://www.canmehmet.com/acik-toplum-serisi-1919-yunan-isgali-isgalcilerin-yeni-devlet-ile-ilgili-yapilandirmanin-tezgahi-midir-3.html
Devam edecek
-İktisadi bağımsızlığınız yoksa siz de yoksunuz
(*) Ölüm ve Sürgün, Sahife: 306
(**) Ölüm ve Sürgün, Sahife: 317 (Arnold Toynbee’den The Times gazetesine yollanan mektup, 6 Nisan 1922, Bu mektubunda, Türkiye’den aldığı 9 Mart 1922 tarihli bir mektubu iletmektedir.)
(1)F.O. 371-4224, No. 10731 (kopyası F.O. 608-271, No. 10731’da bulunmaktadır), de Robeck’ten Curzon’a, İstanbul, 27 Aralık 1919. Ayrıca bkz F.O. 286-759, Yüksek Komiser’den Curzon’a, 3 Ocak 1920
(2)F.O. 371-4224, No. 10731 (kopyası F.O. 608-271, No. 10731’da bulunmaktadır), de Robeck’ten Curzon’a, İstanbul, 27 Aralık 1919.
(3) F.O. 371-4221, No. 12447, Hadkinson’un Ayvalık Raporu, 7 Ağustos 1919.
(4) F.O. 371-4220, No. 115562, Calthorpe’dan Curzon’a, İstanbul, 1 Ağustos 1919. F.O. 3714224, No. 170731, İngiliz Güçlerinin Cephedeki Karargahından “istihbarat”, İzmir, No. 1021/S.I,, “Ödemiş İstihbarat Subayının Ödemiş ve Tire’deki durum üzerine 5-12-1919tarihli özet raporu” ve F.O. 371-4224, No. 170731, İngiliz Güçlerinin Cephedeki Karargahından “istihbarat”, İzmir, No. 1023/S.I., “Aydın İstihbarat Subayının Tire’ye seyahati üzerine özet raporu.”
(5)Les Grecs a Smyme, Nouveau temoignages sur leurs atrocites, Paris 1920, s. 32-37.
(6) F.O. 371-9061, No. E969, “Türklerin. Yunanistan’dan Tazminat Talebine Dair Diplomatik Nota”, M. İsmet {Paşa} tarafından sunulmuş, Lozan, 20 Ocak 1923.
(7) İsmet Paşa tarafından Lozan Konferansında sunulmuş belge 160
160 FO 371-9061 No. E969, “Türklerin, Yunanistan’dan Tazminat Talebine Dair Diplomatik Nota”, M. İsmet (İnönü) tarafından sunulmuş, Lozan, 20 Ocak 1923. toplama hataları orijinal metinde olduğu gibi verilmiştir.
(8)Osmanlı Hükümeti yayını, Rapports Officiels reçus des autorites militaires Ottomanes sur l’occupation de Smyme par les troupes Hellenigues, İstanbul,1919, s. 50 ve 51.
(9) Özet için bkz F.O. 371-6561, No. E813, Rumbold’dan Curzon’a yazılanlar, İstanbul, 3 Ocak 1920.
(10)F.O, 371-9061, No. E969, “Memorandum relatif aux deyastations grecques m Asie Mineme (Küçük Asya’daki Yunan Tahribatı ile ilgili muhtıra)”, İsmet (İnönü) Paşa tarafından sunulmuş, Lozan, 20 Ocak 1923. Bu tablo Lozan Barış Konferansında, Türklerin tazminat talebinin temel dayanağı olarak sunuldu. İsmet Paşa’nın sayılan arasında İzmir yangını sırasında yananlar da dâhil olarak İzmir’de yok olan binalar vardı. O talepteki sayılar (£175.905.108 değerinde 18.865 adet yıkılmış bina) tablolardaki sayıların arasayılar (£175.905.108 değerinde 18.865) adet yıkılmış bina
(11)Lozan’daki Türk delegesi: Kırsal bölgelerde yıkılan binaların toplam değeri £T 177.310.945 olarak verilmişti. Kırsal alan ve şehirlerdeki (İzmir haricinde) yıkılan tüm binaların değeri £T 482.582.159 olarak verildi.
(12) U.S. 767.68116, Türkiye Delegesinin Basın Bürosunun Atrocites et devastations Grecgues en Anatolie (Yunanlıların Anadolu’ya Getirdiği Vahşet ve Yıkım), Lozan, 1923 kopyası. Bu cilt, yakılmış veya başka şekilde yıkılmış kasabaların, köylerin, hükümet binalarının resimleriyle ölenlerin cesetleriyle, yaralanmış sivillerin ve benzerlerinin resimlerini sunar. Bu büro kanalıyla daha önce yayınlanmış, şahsi hikâyeler ve resimler içeren şu detaylı kitaba bkz: Le Regime d’Occupation hellenigue en Turguie, Lozan, 1921.
(13) Prof. Hassan Suhrawardy;(1884 -1946) tanınmış bir cerrah, politikacı (Suhraverdi) Suhrawardy Kalküta Üniversitesi’nde (1930-1934) Birinci Müslüman Rektör Yardımcılığı görevinde bulundu.1945 yılında Kalküta Üniversitesi İslam Tarihi ve Kültür Profesörü olarak atandı . Kalküta’nın önemi, Ülkenin dış ticaretinin üçte birinin bu limandan yapılmasından ileri gelmektedir. Kalküta 19. yüzyıl sonları ile 20. yüzyılda Hindistan İmparatorluğu’nun başkentiydi. (Vikipedi-İngilizce)
(14) Y. H. Bayur, “XX. Yüzyılda Türklüğün Tarih ve Acun Siyasası Üzerindeki Etkileri”, TTK, sahife,76
(15) ”Osmanlının Tasfiyesi”, sahife; 248)
(16) Y. H. Bayur, “XX. Yüzyılda Türklüğün Tarih ve Acun Siyasası Üzerindeki Etkileri”, TTK, s.97; Jaeschke, Kurtuluş Savaşı île İlgili İngiliz Belgeleri, s.22.
(17) Sina Aksin, age, s.94-95.
(18)Hikmet Bayur, Atatürk Hayatı ve Eseri, s.312; War Memoirs of David George, IV, s. 1801 vd.
(19) Age. Sahife, 312; War Memoirs of David George, IV, s. 1801 vd. (Osmanlının Tasfiyesi s.459)
(20) Age, s,313.
(21) Doğan Avcıoğlu, age, s.27; Dimitri Kitsikis, Yunan Propagandası, s.209. (Osmanlının Tasfiyesi, s.456
(22) Mahmut Goloğlu, age, s.97.
(23) Osmanlının Tasfiyesi, Sahife, 418
(24) “Osmanlının Tasfiyesi”, Cengiz Yazoğlu, Sahife, 388.