Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Temmuz '07

     
    Kategori
    Siyaset
     

    3. jenerasyon Türkiye

    Türkiye’nin ve uzun vadeli hedeflerinin başında ekonomik anlamda güçlü bir ülke konumuna erişebilmek gelmektedir. Bu amacı 1923 yılındaki Birinci İzmir İktisat Kongresi ile cumhuriyetimizin kurucuları yıllar önce bizler için çizmişlerdi.Bu hedefi kavramış olan bugünün politikacıları kendi seçim propagandalarında bu tür ekonomik hedefleri belirleyerek bu seçimlerden galibiyetle çıkanlar olmuştur. Elbette bölgesel ve yerel ihtiyaçlar gözalınarak bunu söyleyebiliriz, ama genel kanı ekonomik istikrarın siyasilere herzaman seçim kazandırdığıdır. Ülkemizdeki son 4 senede yaşanmış olan ekonomik istikrardarın seçim sonuçlarına yansıması benzer 1987 genel seçimlerinde de yaşanmıştır. Bu elbette bir rastlandı olamaz.

    Dünya hızla değişmekte ve ekonomik çıktı global bazda %4 civarı her sene artmakta.Bu gelişimin ve değişimin lokomotifi bugün itibariyle Çin ve Hindistan. Türkiye ise bu trenin ön komparmanlarında yer alabilmek için Meksika ve Brezilya ile birlikte mücadele vermektedir. İçinde bulunduğumuz son 4-5 sene bundan 50-60 yıl sonra 21. yüzyılın ekonomik devrimi olarak tarih kitaplarında okutulacaktır emin olunuz.Bunu söylüyorum çünkü bu gelişen ülkerin birçoğuna işim dolasıyla gittim ve gördüm. (Bu arada meraklılara Donald Sull’un ‘Made in China’ adlı kitabını okumalarını tavsiye ederim.) Ne yazık ki bu değişimi bazı politik partiler bunu göremiyor ve Türkiye’nin bu konumunu daha henüz kavrayamıyorlar. Türkiye bulunduğu konumu gerçekten iyi değerlendirmeye çalışıyor. Bunda elbette batı ekonomilerinin ucuz emek ve hammadeyi global pazarlarda aramaya başlamasının büyük bir katkısı var. Kim ne derse desin önemli olan bu trend ve arayış içersinde Türkiye’ye bir yer bulabilmektir. Bunu başaranbilenlerin hangi siyasi kökenden olduğu değil, nasıl başardıkları ve sonuça ulaştıkları mühim olmacaktır.

    2007 seçim propagandalarını ekonomik hedefler yerine siyasi söylemler üzerine kuranlar partilerin bugün itibariyle şapkayı önüne alıp düşünmeleri gerekir. Elbette ülkemizde seçmenlerin politik seçimleri bir nebze siyasi temellere dayansa da, ülkemizde gelinen nokta ekonomik refaha orantılı olarak seçim sonuçlarının belirlemiş olmasıdır. Bu süreç içersinde doğruyu söylemek gerekirse muhalefet partilerinin eline fazla bir koz geçmemiştir. Türkiye için ekonomik anlamda birçok gelişme genelde lehte olmuştur. Amerikan dollarının dünya piyasalarındaki güç kaybı, dolaylı yollarlada olsa Irak savaşının ekonomik getirileri, Türkiye’nin Doğu Avrupa’nın belkide en eski açık pazar ekonomisi olması ve hepsinden önemlisi, kanımca girişimci esnafın 1. jenerasyon eğitimli ve şehir kültürü almış çocuklarının yavaş yavaş tüccarlıktan sıyrılıp işadamlığına soyunması bir çok etken gibi gözükmektedir. Toplumun ekonomik refahlığa ulaşmasıyla birlikte demokrasinin de geliştiği bununla birlikte toplumunda daha da liberalleştiğinin birçok örneği bugün dünyada mevcut. Çin, Hindistan, Meksika’da bu tür bir sınıf oluşmaya başlamış siyasal hayata olam katılımlarında da bir artış olmaktadır. Kanımca Türkiye’de bu yolda, köylü toplumundan sehir toplumu olmaya başlıyoruz. Okumuş ve 2, 3 jenerasyon şehirli olmuş olan kesim ise bu değişimi ne yazık ki bir tehdit olarak görüyor ve bunun bir sosyo-ekonomik bir devrim olduğunu algılayamıyor. 70’lerin sonunda başlayan ve 80’le birlikte doruğa ulaşan büyük şehirlere göçün 1.jenerasyon şehirli çocukları bizlere bunu hem ilerici ama sentimental değerlere bağlı sağ partilere oylarını akıtarak bunu bizlere birkez daha kanıtladılar. Sn.Çetin Altan’ın bu konudaki görüşlerinin ne derece doğruluğu bu seçimlerle fazlasıyla kanıtlandı. Ekonomik refah ile birlikte liberleşmiş şehirli kesim (2.3. jenerasyon şehirli) ise hala toplumu adam edebilmek için tehditlerin gerekli olduğu kanısında bir portre çizmekte. Sanırım son seçimlerde bu tür oyların tehditi siyaseti üzerine kurmuş siyasi partilere kanalize etmiş olması bu teoriyi daha da kuvvetlendirmektedir. CNNTURK.com’un ve KONDA’nın demografık seçim analizine bakıldığında bu resim çok açık ve net. Gelir seviyesi ve eğitime paralel olarak seçmenlerin siyasi eğilimlerinin belirlegiği daha da gözler önüne serilmekte.

    Basit bağlamda, benim buradan çıkardığım aç insana önce iş vereceksin ki çalışıp aşını kazanabilsin. Kazandığının artanıyla çoçuğunu okula gönderip okuyup daha çok analiz edebilmeyi öğrenebilsin.Gün gelinecek o çocuk okuyup adam olacak ancak tam anlamıyla klan kültüründen kurtulamadığı için babasının yolunu takip edecek . Ancak gün gelecek bu adamın da bir çocuğu olacak. Genç adam babasından daha biraz daha liberal yetişmiş oldığundan ve kendi çocuğunun kendi seçimlerini kendisi yapması için izin verecek. İşte o yeni çocuk benim bahsettiğim 2.3. jenersayon. Ülkemizde 2.3 jenerasyon hala bir azınlık. Orta sınıf Türkiye’de daha yeni yeni belirmeye başlıyor. Bunu anlayamayanlar ise artık at gözlüklerini çıkarmalı. Bugün Türkiye farkında olmasada bir dömeçte kanımca, yavaş yavaş ekonomik anlamda refah’a ulaşmış bir toplum yolunda ilerlemekteyiz. Önemli olan var olan gerçeklerle kendimizi kandırmamamız.

    Elbette herşey bu kadar basit değil, benim burda bahsetmek istediğim toplumun genel anlamdaki belirli eğilimler içinde olmasında ekonomik ektenlerin fazlasıyla güçlü olması. Elbette bugün Türkiye’de mezhepcilik, siz-biz anlayışı fazlasıyla kuvvetli ancak kanımca arkadan gelecek 2-3 jenerasyon bunu yavaş yavaş ortadan kaldıracaktır.

    NOT: Yurtdışında yaşamış olduğumdan dolayı oy kullanamadım. Oy verecek olsaydım, sanrım oyum daha çok bir siyasi partiden ziyade şahsa olurdu.

     
    Toplam blog
    : 1
    : 489
    Kayıt tarihi
    : 26.01.07
     
     

    İstanbul'da büyümüş, şu anda ABD'de iş hayatını devam ettiren 1976 doğumlu sade biriyim...