- Kategori
- Gündelik Yaşam
3 melek
Kendine ait olmayan bir şeyi alma arzusu nereden gelir? Ve nasıl alınır başkasına ait bir şey. Bu sabah bunu düşünüyorum. Ramazan Bayramı’nın ikinci sabahında.
Bu bayram İstanbul’dayım. Ailem ile olmayı arzuladığım bir bayram. Şanslıyım Teyzelerimin her ikisi de bugünlerde İstanbul’da. Büyük teyzem burada yaşadığı, küçük teyzem Ankara’dan bizleri ziyarete geldiği için.
Bayramın birinci günü ailemizin en büyükleri olan Teyzem ile Eniştemi ziyaret etmek üzere evden ayrıldım, Annemi aldım ve günü hep dışarıda geçirdik. Akşam eve döndüğümde akşam saat dokuz civarıydı. Kapıma geldiğimde oraya bırakılmış bir plastik su şişesi gördüm, apartmanın içine herhangi bir yere değil, benim kapıma. İçinde su yoktu. Suyu içen şişesini oraya bırakmış, her nedense. Şişeyi aldım ve etrafa bakındım, bir terlik vardı ama başka bir çöp göremedim. Eve girdim.
Ancak bu sabah anladım olanı. Meleklerim gitmişti. Benim kapımda kalp şeklinde kamışlardan yapılma bir süs vardır. Üzerinde de yine kamıştan yapılma üç küçük melek. Minik, sade, ve bana annemi, beni ve ağabeyimin kızını hatırlatan. Neredeyse iki yılı aşkın süredir kapımda asılıdırlar, belki daha fazla.
Bu sabah bir baktım ki melekler yok. Dün akşam hissettiğim ve fark etmediğim gariplik buymuş.
...
İnsanı kendine ait olmayanı almaya iten nedir? Nasıl bir eksiklik hissidir, alınan şeyin dolduracağı düşünülen?
Bayram şekeri almak için çaldığı kapı açılmayınca bari şu melekleri alayım diyen çocuklar mıdır büyükler midir bilmiyorum. İstanbul’da ve Fethiye’de ailemin, arkadaşlarımın, dostlarımın onlarca küçük çocuğu ile bir arada oluyorum ve başkalarının haklarına saygılı olmayı bilen o kadar çok çocuk tanıdım ki kim aldı sorusuna çocuklar diyemiyorum. Demek istemiyorum.
Topu topu 3 minik melek. Sevmişler, alsınlar oynasınlar işte diyeyim gitsin diyorum, ama yine farklı şeyleri düşünmeden edemiyorum.
İnsanların başkalarının perişan edecek şekilde mallarına hatta canlarına kastettiğini gördüğümüz bu günlerde birileri kapımdan üç melek almış buna üzülmek belki de çok anlamsız.
Ama bunu alan veya alanlar hakkında düşünmeye değer şeyler söylüyor.
Bana göre bize ait olmayan bir şeyi almak arzusu, bunu yapmak için sınırları aşmak çok derinlerden gelen bir açlık duygusunun ürünü.Özellikle de Ruhun açlığının.
...
Sevgili üç meleğim, siz belki benim için farklı şeyleri temsil ediyordunuz ama, şimdi sizden bir ricam var. Her kim aldıysa sizi belli ki çok ihtiyacı var, Sevgiye, İlgiye ve Dürüstlüğe. Benim için bunlar olur musunuz ona veya onlara. Bu küçücük hareketleri ile yaptıklarını bir gün altından kalkamayacakları bir hataya taşımamaları için.
Hayatım ve özellikle iş hayatım boyunca insanların gerek maddi gerek manevi açıdan birbirlerine ne kadar acımasız olabildiklerini, rekabet adına, nefret ve hatta sevgi adına ne kadar büyük zararlar verebildiklerini yüzlerce defa gördüm. Ancak tersini de gördüm. İnsanların ne kadar sonsuz sevgi dolu, şefkatli ve koruyucu olabildiklerini de. Her saniyesi yalan olan insanlar gördüm, hücreleri doğrudan ayrılmayan insanlar da. 3 meleğimin hikâyesi bir toz zerresi değil belki yaşadıklarımda. Ama bugünümün hikâyesi böyle başladı. Ve günün hikâyesi onların bana getirdiği…
Sağlık, sevgi ve neşe dolu nice bayramlara diyorum, dürüstlük, içtenlik ve hakikat ile…