Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Haziran '12

 
Kategori
Spor
 

3 Temmuz neden bir darbedir?

Tarih çok önemli bir öğreticidir. Olayları iyi okumasını bilenler dahası unutmayanlar her zaman diğerlerine göre bir adım önde olurlar.

Tarihin uzak olanı okunarak öğrenilir; yakın zamana ait olanlar yaşanarak deneyimlenir.

Ülkemiz darbeleri anlamak, bilmek ve öğrenmek bakımından çok önemli örneklerle doludur.

27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül… Askeri anlamda darbelerdir.

5 Nisan 1994 ve 19/21 Şubat 2001 gibi ekonomik darbeler de vardır.

Darbeleri birbirleriyle ortak kılan öncesinde mutlak surette süreci hazırlayan olaylar zinciri ve sonrasındaki uygulama, düzenleme ve yaptırımları olur.

En önemli ve etkin araçlar toplum üzerine yapılan psikolojik ve sosyolojik uygulamalardır.

Toplum darbenin gereklerine inandırılır, sonrasındaki her türlü senaryo için hazır hale getirilir.

3 Temmuz’u da bundan sonra sportif bir darbe kategorisine koyabiliriz.

Hiç kuşkusuz bunu ifade ederken sonuçlarından hareket ediyoruz. Bir anlamda modelleme yapıyoruz, benzetiyoruz.

3 Temmuz sabahı Türkiye bambaşka bir sabaha uyandı. Olayın kendisinin ne olduğunu artık hepimiz çok iyi biliyoruz; esas önemlisi operasyonun yazılı, görsel ve işitsel medya aracılığıyla topluma yansıtılış biçimiydi.

Sürecin propagandist aktörleri hemen ortaya çıkıverdi.

Bu aktörleri bizlerden farklı kılan şey neydi?  

3 Temmuz sabahı televizyonlarımızın başında ne olup bittiğini anlamaya çalışıyorduk. Kafalarımızda eğrisi ve doğrusuyla bir sürü soru işareti vardı.

Ancak bu propagandistler için her şey çözülmüştü. Belki daha henüz şüphelilerin ifadelerini almamış savcı bile bu kadar net bir kanaate sahip değildi. Zaten bütün izleme ve dinlemelere rağmen normal olan olmamasıdır. Çünkü mahkemeler iddia makamı için de birer ikna olma, yüzleşme yeridir.

Böylesine net bir fikirle toplum içine çıkıp henüz kimsenin bilmediği detaylar üzerinden kişileri anında suçlu ilan edip, yargılayıp, cezalandırma yarışına girişenler aynı zamanda süreçle ilgili de tarih bilinci olanlara bir şeyler hatırlattı.

Topluma her türlü ahlak dersi vermeye kalkanların adalet duygularından yoksun hukuk bilmez ve tanımaz tavırları bile tek başına bir bilgiydi, mesajdı.

Suçlamalar önce organize suç örgütü şemsiyesinin altında dile getirildi. Belki de tutunabilecek en sağlam yer burasıydı ancak hiçbir delil yoktu.

Sonra propagandanın yönü sportif olan yöne kaydırıldı ki bu hem onların en zayıf olduğu hem de toplumun konuya en hâkim olduğu zemindi.

İşte bu tip kişilerin ayağındaki zemini kaygan hale getiren en temel gerçekler burada başlar.

Daha önce bu sayfalarda yazmıştım; bilgi en önemli güçtür. Sahip olduğunuz bilgiyle diğerlerine karşı avantajlı hale gelirsiniz.

Bilgi geliştirilmediği sürece gücünü tüketmeye mahkûmdur.

En başta kimsenin sahip olmadığı bilgilerle herkesi hipnotize eden bu şahıslar ellerindekilerin tükenmesi ve yerine koyacak bir şeylerinin kalmaması nedeniyle en baştaki inisiyatif alan konumlarını yitirdiler.

Bir anda toplum gözünde söylediklerine itibar edilmez hale geldiler.

Ve işte bu noktadan sonra da 3 Temmuz sürecinin mağdurları için rüzgârın yönü dönmüş oldu.

3 Temmuz sonrasında bugüne kadar yaslanılmış en önemli dayanaklardan biri olan UEFA Sopası’nın geçen hafta itibarıyla UEFA’nın eliyle geçersiz hale getirilmesi son mevzi düşmesi anlamına geliyordu.

Darbeler sonrasında elbette hiçbir şey eskisi gibi olmaz.

Mutlak surette bir şeyler değişir.

Ancak yine tarih göstermiştir ki darbe yiyenler o süreçten güçlenerek çıkar.

Bir kere ideolojik duruşları güçlenmiştir. Örgütlenme bilinçleri artmıştır.

3 Temmuz’dan birkaç gün sonra Aziz Yıldırım’ın oradan oraya dolaştırıldığı sırada orta yaşlı bir taraftar peşinden bağırıyordu.

“50 şampiyonluğa seni değişmem, Başkanım!”

İşte o taraftarın bilinci, operasyona yaklaşımı, değerlendirmesi böylesine başka bir yerdeydi ve bunu propagandist kişilerin anlamasına imkan yoktur.

Eğer ortada gerçekten bu operasyonu gerekli kılacak bir suç olmuş olsaydı hiç kuşkusuz her şey o kişilerin istediği şekilde gelişirdi.

Gelişmesi için de tüm koşullar hazır ve uygundu.

Ama olmadı, olamadı.

Yaşımız yetiyor, biz bütün bu tarihi gerçekleri daha önce defalarca kere yaşadık. Duruşumuz da ondandır.

Etrafa baktığımızda 3 Temmuz Darbesi’nin önemli şahıslarının hiçbirinin ortalarda görünmediğini fark ediyoruz.

Kimse kalmadı; ortaya haklı olanların mücadelesi, sesi, gücü ve sarsılmaz kararlılığı çıktı.

Ve son bir şey var…

http://twitter.com/uzaygokerman

uzaygokerman@gmail.com 

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..