- Kategori
- Tarih
3A-2U

Anla-Anlat-An Unutma- Unutturma
İkram Kali
Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı orduları yedi cephede işgalci, düşman devletler ile savaşırken, cephe gerisinde emperyalist güçlerin kışkırtma, teşvikleri sonucunda; 600 yıl aynı topraklar üzerinde dost ve komşu olarak yaşadığımız Ermeniler işgalci Rus birlikleriyle işbirliği içinde, isyan ederek, ham hayaller uğruna 500 bin masum, sivil Müslüman insanımızı, acımasıca katletmişlerdir. 1, 5 milyon insanımız ise yokluk, hastalık, çaresizlik içinde Halep, Kerkük ve Anadolu’nun çeşitli illerine göç etmek zorunda kalmıştır. Bu trajik olaylarda Van ilimiz 30 bin masum sivil insanını kaybederken, eski Van şehri Ermeni çeteleri tarafından yakılıp, yıkılmıştır. Eski Van şehri bir trajedinin canlı tanığı olarak bugün Van Kalesinin güneyinde açık hava müzesi görünümünde ayakta durmaktadır.
Van, Ermeni çetelerinin katliamlarını 1915’te bütün acı boyutlarıyla, sosyal, ekonomik, psikolojik sonuçlarıyla yaşayan toprağın adıdır. 1915’de Ermeni çeteleri tarafından dostluğun, emperyalist ihanete tercih edildiği, çiçeklerin soldurulduğu, kara bulutların doldurulduğu yerin adıdır Van. Bunun içindir ki, dünyanın neresinde, hangi platformda Ermeni sorunu tartışılırsa tartışılsın, sözde soykırım iftira, fitne, fesadı konuşulsun orada mutlaka Van vardır. Vanlı vardır.
Tarihi gerçekleri ters-yüz eden Ermeni çevreleri iftira, fitne, fesat, kin, nefret, siyasi rant aracı olarak günümüzde kullandıkları sözde Ermeni soykırım iddialarını başta Ermenistan devleti olmak üzere, çeşitli ülkelerin destek ve teşvikleri ve radikal Ermeniler aracılığıyla ülkemize milletimize karşı iftira ve baskı aracı haline getirmişlerdir.
Ermeniler adeta dine haline dönüştürdükleri asılsız iddialarını kabul ettirebilmek için de bir plan ortaya koymuşlardır. Kine, nefrete, intikama, ırkçılığa dayalı "Dört T" şeklinde adlandırılan bu plan dört kavrama dayanmaktadır: Tanıtım, Tanınma, Tazminat ve Toprak... Yani, sözde Ermeni sorunu tüm dünyada terör yoluyla "tanıtılacak", sözde iddialar dünya kamuoyunca kabul edilerek Türkiye tarafından "tanınacak", sözde soykırımdan dolayı Türkiye'den "tazminat" alınacak ve böylece nihai hedef olan "Büyük Ermenistan" rüyasını gerçekleştirmek için gerekli olan "toprak" Türkiye'den koparılacaktır.
Ermeni çevrelerinin asılsız iddialarına, cevap vermek Ermeni çevreleri ve destekçilerinin oluşturmaya çalıştığı gündemin parçası haline gelmek yerine 1915’te Türklerin yaşadığı acı gerçekleri dile getiren doğru ve gerekli bir strateji seçilmiştir. Bu çerçevede, kendi yurdunda, mahzun ve mağdur olan tarafın Müslümanların olduğu gerçeğini dile getiren, mağdurların haklarını aramak için yola çıkan; asılsız soykırım iddiaları ile mücadele eden; Van’da Birinci Dünya Harbinde Ermeni Çetelerinin Katliamlarına Uğramış Mağdurlar Derneği (EÇKUM-DER) Başkanı ve mağdur yakını sorumluluğu ve sıfatıyla 1915 gerçeklerini daha öz, kalıcı, bilgilendirici şekilde anlatmak ve yaşatmak üzere 2006 yılında 3A-2U ismiyle bir formül üzerinde bu işe gönül vermiş değerli arkadaşlarımızla çalıştım.
3-A-2U formülü olarak adlandırdığımız bu formülde önce bilgiyi formülleştirmenin yolu olan akronim, ya da popüler deyişle 'akrostiş' tekniğine uygun olarak Ermeni sorununun kritik noktalarını, önemlilerini, önceliklerini saptadım. Ardından 1915’te yaşanan tarihi gerçeklere ait bilgiler, düşünceler, ilkeleri topladım. Sonra; bilgi, düşünce ve ilkeleri temsil edebilen anahtar kelimeleri seçtim. Tamamlama aşamasında ise kelimeler arasında ilk harflerin kafiyeli, mantıklı ilişkisini tamamlayan bütünlüğü sağlayarak bunların ilk harflerinden anlamlı 3A-2U formülünü meydana getirdim. Ve Türk tarafının yaşadığı gerçekleri anlatan 3A-2U formülü ortaya çıktı. Çıkan formül önce derneğimizin bilim ve yönetim kurulumuza sunularak incelendi, tartışıldı ve neticede uygun görüldü.
Böylece Ermeni gerçeğini hafızalara kolayca taşıyan, görüldüğü, okunduğu her yerde, herkesçe basitçe anlaşılabilen, 3A-2U formülü doğdu. Formülün en büyük etkisi ve yararı, Ermeni katliamlarını ve tarihi gerçekleri popülerleştirmesi ve bu yöndeki prensiplerin kolayca hatırlanmasını sağlamasıdır. 3A-2U formülü ilk kez Van’da 2006 yılında EÇKUM-DER tarafından önce yazılı-görsel basın aracılığıyla kamuoyuna duyuruldu. 24 Nisan öncesinde 22 Nisan 2006 tarihinde Van’da reklam panolarına asılan büyük afişler ile 3A-2U formülü tanıtıldı/duyuruldu.
Günümüzün yoğun koşuşturması, karmaşası içerisinde bilmemiz, ilgilenmemiz gereken, hayatın dünü/bugünü ile ilgili kritik boyutları, gerçekleri akıldan çıkarmamanın, hatırlatmanın bir yolu da onları formül haline getirmektir. Nitekim 3A-2U formül ulusal ve yerel basın aracılığı ile kamuoyuna tanıtıldığı/anlatıldığı andan itibaren büyük bir beğeni, ilgi ve destek görmüştür. 3A-2U formülü Ermeni meselesinde bizim gerçeklerimizi, toplumumuzun bütün kesimlerine en basit şekilde, hafızalara kazıma açısından önem kazınmıştır.
3A-2U
Anla- Anlat- An-Unutma-Unutturma.
ANLA
Tarih boyunca Romalılar, Persler ve Bizanslılar tarafından Anadolu’nun bir yerinden diğerine sürülen, savaşlara itilen ve çoğu kez üçüncü sınıf vatandaş muamelesi gören Ermeniler, Türklerin Anadolu’ya girişlerinden sonra 19. Yüzyıl sonlarına kadar süren devir, “Ermenilerin altın çağı” olmuştur. Osmanlı devletinin çalışan, liyakatli, dürüst ve becerili her vatandaşına sağladığı imkânlardan gayr-i Müslimler içinde en çok faydalananlar Ermeniler olmuştur. Askerlikten, kısmen de vergiden muaf tutulurken, ticarette, zanaatta, çiftçilikte ve idari işlerde yükselme fırsatını elde etmişler ve devlete bağlı, milletle kaynaşmış ve anlaşmış olduklarından dolayı "millet-i sadıka” olarak kabul edilmişlerdir. Bu çerçevede Ermenilerden devlet kademelerinde önemli görevlere yükselenler, hatta Bayındırlık, Bahriye, Hariciye, Maliye, Hazine, Posta-Telgraf, Darphane Bakanlıkları, Müsteşarlıkları yapanlar olmuştur. Osmanlı devleti zayıflamaya başlayıp, misyoner okulları kurulup, hemen her konuda Avrupa'nın müdahalesine maruz kalınca, Türk-Ermeni ilişkilerinde de bir bozulma devri başlamıştır. Bazı devletler, Osmanlı devletini bölerek bölgesel çıkarlarına ulaşabilmek için, Ermenileri Türk toplumundan koparmayı hedeflemişlerdir. Böylece ülke içinde ve dışında teşkilatlanan ve silahlanan Ermeni komiteleri ile Ermeni kiliselerinin kışkırtıcı faaliyetleri sonucunda, Ermeni toplumu yavaş yavaş Türklerden uzaklaşmaya başlamıştır. İngiltere ve Rusya tarafından tarih sahnesine sunulan Ermeni Sorunu, aslında emperyalizmin Osmanlı devletini yıkma ve paylaşma politikasının bir uzantısıdır. Bu sorun tarih kaynaklarda ” Şark Meselesi” olarak adlandırılmaktadır. Sözde Ermeni soykırımı iddiaları ve yalanları da işte bu politikanın propaganda ürünüdür! Yaşam için anlaman lazım. Anlamak düşünmektir. Anlamak kavramaktır. Sorgulamaktır. Anla ki anlatabilesin.
ANLAT
Ermenilere yönelik ilk kışkırtmalar Rusya'dan gelmeye başlamıştır. Doğu Anadolu'daki İngiliz Konsoloslukları'nın sayısı hızla artmış, ayrıca bölgeye çok sayıda Protestan misyonerler gönderilmiştir. Bu kışkırtmalar sonucunda Doğu Anadolu'da 1880'den itibaren çeşitli Ermeni komiteleri kurulmaya başlamıştır. Osmanlı Ermenilerini içeride kurulan komiteler yoluyla devlete karşı harekete geçirmek mümkün olmayınca, bu kez Rus Ermenilerine Osmanlı toprakları dışında komiteler kurdurulması yoluna gidilmiştir. Böylece 1887'de Cenevre'de militan Hınçak, 1890'da ise Tiflis'te aşırı, terör, isyan yanlısı Taşnak Komiteleri ortaya çıkmıştır. İlk isyan 1890'daki Erzurum'da gerçekleşmiştir. Bunu, yine aynı yıl meydana gelen Kumkapı gösterisi, 1892-93'te Kayseri, Yozgat, Çorum ve Merzifon olayları, 1894'te Sasun isyanı, Babıali gösterisi ve Zeytun isyanı, 1896'da Van isyanı ve Osmanlı Bankası'nın işgali, 1903'te ikinci Sasun isyanı, 1905'te Sultan Abdülhamid'e suikast girişimi ve nihayet 1909'da gerçekleşen Adana isyanı izlemiştir.
Ermeniler, Müslüman halka en büyük zararı, Birinci Dünya Savaşı sırasında giriştikleri katliamlarla vermişlerdir. Bu dönemde Ermeniler; Ruslar hesabına casusluk yapmış, seferberlik gereği yapılan askere alma çağrısına uymaksızın askerden kaçmış, askere gelip silah altına alınanlar ise silahları ile birlikte Rus ordusu saflarına geçerek, "vatana ihanet" suçunu topluca işlemişlerdir. 1914'de Zeytun, 1915 Van olayları, 1914-1915 Muş olayları dahil olmak üzere Ermeni çeteleri Anadolu'nun çeşitli kentlerinde toplam 523 bin 955 Müslüman Türk, Ermeni çetelerinin katliamları sonucu hayatlarını kaybetmiştir.
Daha seferberliğin başlangıcında, Türk birliklerine karşı saldırıya geçen Ermeni çeteleri, büyük katliamlara girişmiş, Türk köylerine baskınlar düzenlemek suretiyle sivil halka büyük zararlar vermişlerdir. Örneğin Van'ın Zeve Köyü'nün bütün halkı, kadın, çocuk ve yaşlı demeden, Ermeniler tarafından öldürülmüştür. Ancak, tedhiş hareketleri bir türlü durmak bilmeyince hükümet, ülkenin çeşitli bölgelerinde yaşayan Ermenileri, savaş bölgelerinden uzak yeni yerleşim merkezlerine götürmek zorunda kalmıştır. Kafkas, İran ve Sina cephelerinin güvenlik hattını oluşturan bölgelerdeki Ermenilerin yerlerinin değiştirilmesi, onları imha etmek değil, devlet güvenliğini sağlamak, onları korumak amacını gütmüştür ve dünyanın en başarılı yer değiştirme uygulamasıdır. Böylece, yer değiştirme sırasında soykırım maksadıyla Osmanlı ordusu tarafından öldürülen bir tek Ermeni yoktur. Şayet, Osmanlı Devleti Ermeni tebaasından kurtulmak isteseydi; bunu asimilasyon yoluyla veya savaşı gerekçe göstererek rahatlıkla halledebilirdi. Osmanlı, yer değiştirme uygulamasıyla savaş şartlarında her an ölümle burun buruna gelebilecek olan yüz binlerce Ermeni'nin hayatını kurtarmıştır. Anlatmak görevin olmalıdır. Anlat ki değerin olsun. Dinleyenin bulunsun. Anlat ki geçirdiğin ömrün anlam kazansın. Anlat ki geçmişe ve bu topraklara olan borcun kapansın.
AN
1915’ te Rus işgalcileri ve "Kara Haç", "Armenakan" , "Hınçak", "Taşnak" “Ramgavar” gibi Ermeni komiteleri tarafından acımasızca, suçsuz günahsızca katledilen 500 bin genç kızımızı, ihtiyar ninelerimizi-dedelerimizi, tüyü bitmemiş masum çocuklarımızı, gelinlik çağındaki kızlarımızı an. 1, 5 milyon civarında muhacir olan insanımızı an. Bütün Müslüman Türk şehitlerimizi, gazilerimizi saygıyla, duayla an. Geçmişte kaybettiğimiz yakınlarımızı anmak hepimizin insani, vicdani, dini görev ve sorumluluğudur. Geçmişi andığın sürece değerlenirsin. Ruhun huzur bulur. Sen senden öncekilerini anki. Gelecek nesillerde seni ansın. Anmak insan olmanın onurlu davranışıdır. İlgiliyse ilgilen yetkiliysen anıt dik, abide yap, anma günleri düzenle.
UNUTMA
Tarihte olduğu gibi günümüzde de, Ermeni toplumu üzerinden siyasi ve ekonomik çıkar sağlamaya çalışan emperyalist ülkeler bulunmaktadır. Bazı ülkelerde Türkleri ve Türkiye’yi sözde soykırımla suçlayan anıtlar dikilmekte, bazı ülkelerde de soykırım iddiasını tanımaya yönelik kararlar parlamento gündemlerine getirilmekte, hatta kimi ülke parlamentolarında kabul edilmektedir. Gerçekte tarihçilere bırakılması gereken bu konular, siyasetçilerin elinde çıkar, şantaj aracı haline dönüştürülmüştür. Ermeniler, Türk halkına karşı en büyük ihaneti, en büyük zararı, Birinci Dünya Savaşı sırasında giriştikleri katliamlarla vermiştir. Unutma. Daha seferberliğin başlangıcında, işgalci Rus birlikleriyle cephe gerisinde işbirlikçilik yapan, Türk birliklerine karşı saldırıya geçen Ermeni çeteleri, köylere baskınlar düzenlemek suretiyle sivil halka büyük zarar vermişlerdir. Örneğin Ermeni katliamlardan canlarını kurtarmak isteyen yedi köyden Van’ın Zeve köyüne sığınan masum kadın, çocuk, yaşlı 2500 yakın kadın, çocuk ve yaşlı Ermeniler tarafından acımasızca yakılarak, insanlık dışı bir şekilde katledilmişlerdir. 1915’in hasta ruhu taşıyan sözde soykırım iddialarını gündemde tutmak için olağanüstü gayret sarf eden Ermeni komiteleri, terör eylemlerine yönelmişlerdir. Unutma. 1965'ten sonra, çeşitli ülkelerdeki Ermenilerin, Türkiye aleyhine başlattıkları karalama kampanyasıyla dünya ve Türkiye kamuoyunda varlığını hissettiren sözde Ermeni Sorunu, 1970'li yıllardan itibaren yurtdışındaki Türk temsilciliklerine yönelik terör eylemlerine dönüşmüştür. Unutma. Ermeni teröründe, Türkiye’deki iç huzursuzluğun zirveye çıktığı 1979 yılından itibaren büyük bir artış gözlenmeye başlanmıştır. Ermeni teröristler, 21 ülkenin 38 kentinde, 39'u silahlı, 70'i bombalı, biri de işgal şeklinde olmak üzere toplam 110 terör olayı gerçekleştirmişlerdir. Bu saldırılarda 42 diplomatımız ile 4 yabancı hayatını kaybederken, 15 Türk ve 66 yabancı uyruklu kişi de yaralanmıştır.
Unutma. Geçmiş senin geleceğindir. Geçmişi unutmadığın sürece hatırlanırsın, var olursun. Bugün Doğu Anadolu Bölgesinin yaşamış olduğu ekonomik, sosyal, sorunların başlıca sorumlusu ve nedeni Birinci Dünya Savaşında isyan eden, her tarafı yakıp yıkan, insan, ekonomi, iş gücü, moral kaybına neden olan Ermeni çeteleri ve Rus işgalidir. 1915’e kadar canlı bir hayat ve büyüyen ekonomi, gelişen bir toplum varken bu bölgemizde, Emperyalist güçlerin teşvikleri ve destekleriyle bu güzel ortam bozularak acı, göz yaşı, açlık, yokluk hakim olmuştur.
Huzur bulmak, vicdani rahatlamak içine girmek isteyen, Türkiye’nin dostluğunu arzulayan Ermenilerin yapması gereken şudur: Birinci Dünya Savaşı sırasında, cephe gerisinde yaptıkları işbirlikçilikten, ihanetten, isyandan, katliamlardan, yakıp yıkmalardan dolayı Türkiye’den ve Türk milletinden özür dilemek, 1915’te Ermenileri kullanan, yüz üstü bırakan, geleceklerini mahveden Fransa, Rusya İngiltere gibi ülkeler ive radikal, Daşnak, Hınçak, Ramgavar, Karahaç gibi ırkçı Ermeni kuruluşlarından hesap sormaktır. Ermeniler kendilerini kullandırarak bir yere varamayacaklarını artık anlamaları gerekir. Türk-Ermeni dostluğundan korkan bazı ülkeler ve Ermeni çevreleri sözde soykırım ibdalarını üzerinden siyaset yapmaktadırlar. Bu millet iftirayı asla kabul etmez.
UNUTTURMA
Batılıların özellikle misyoner din adamı kisvesinde, Osmanlı devleti içine soktuğu kışkırtıcı faaliyetleriyle Ermeniler; dini, kültürel, ticari, sosyal ve siyasi açılardan Türk toplumundan uzaklaştırılmaya çalışılmıştır. Anadolu dışında kurulan Hınçak, Taşnak, Ramgavar, Hınçak İhtilal Komitesi, Silahlılar Cemiyeti, Ermenistan’a Doğru Cemiyeti, Genç Ermenistan Cemiyeti, İttihat ve Halas Cemiyeti ve Karahaç Cemiyeti gibi örgütler, halkı silahlı ayaklanmaya sevk etmişlerdir. Böylece, çoğu defa Türklerin zararlı çıktığı trajik olaylar başlamış, Doğu Anadolu’da başlatılan ve İstanbul’a kadar yayılan isyan hareketlerinde binlerce Türk ve Ermeni hayatlarını kaybetmiştir.
Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü belgeleriyle, Türkiye'de 1910-1922 yılları arasındaki 12 yıllık dönemde 523 bin 955 Müslüman Türk Ermeniler çetelerin tarafından katledildi. Ermeni çetelerinin katliamları tarih, yer ve isim olarak tek tek açıklandı. Ermeniler, yıllardır sözde soykırımı iddialarıyla dünya kamuoyunu yanlarına çekmeye çalışırken, resmi belgeler ise Türkler'in katledildiğini gösteriyor. Unutturmak emperyalizmin en büyük silahıdır. Unutturmak nesiller arası bağları koparır. Unutturmak kişiliksizleştirir. Unutturmak yok olmaktır. Unutturma geçmişi kavrayıp geleceği kurgulayabilesin.
Dış devletlerin tahrik ve vaatleriyle Ermeniler, 600 yıl refah içinde yaşadıkları ülkeyi parçalamaya çalışmışlardır. Birinci Dünya Savaşı sırasında; Osmanlı askeri olarak düşmanlara karşı savaşan veya geri hizmetlerde çalışan Ermenilere karşılık, Ermenilerin önemli bir kısmı düşman kuvvetlerinin yanında Türklere karşı savaşmıştır. Cephe gerisinde de komitacı Ermeniler kadın, çocuk, yaşlı ayrımı yapmaksızın katliamlara girişmişler, yüz binlerce Müslüman’ın hayatına kastederek Doğu Anadolu’yu bir harabe haline çevirmişlerdir. Osmanlı devleti, Birinci Dünya Savaşı içinde, Ermeni isyanının yoğun olduğu Doğu Anadolu’da, bir yandan cephede Rus ordularıyla ve Rusların yanında yer almış olan Ermeni kuvvetleriyle savaşmak zorunda kalmıştı. Diğer yandan da cephe gerisinde Türkleri katleden, Türk köy ve kasabalarını yakıp yıkan, ordunun ikmal tesislerine ve konvoylarına saldıran Ermeni çeteleri ile mücadele etmek zorunda kalmıştır. Ayrıca hem cephede hem de cephe gerisinde savaşmak durumunda bırakılmasına rağmen, 9-10 ay, cephe gerisindeki önemli tehlikeyi “mahalli tedbirlerle” çözüme ulaştırmaya çalışmıştır. Bu arada, 24 Nisan 1915’te, cephe gerisinde faaliyette bulunan Ermeni komitecilerine yönelik bir operasyon yapmış ve vatana ihanet eden 2345 komiteciyi tutuklamıştır. Komitecilerin dışında özellikle Rus sınırına yakın bölgelerdeki Ermeni halkın da devlete isyan halinde olduğunu görünce, son çareye başvurmuş ve bölgedeki Ermenilerden sadece isyan hareketine karışanları savaş bölgesinden alıp, ülkenin emniyetli bölgelerine “sevk ve iskâna”, o dönemdeki ifadesiyle “tehcir”e tabi tutmuştur. Bu uygulama ile aynı zamanda her şeyden önce cephe gerisinde iç savaş ortamında bulunan Ermeni halkın can güvenliği sağlanmıştır. Çünkü Ermenilerin bölgedeki Türklere yaptıkları katliam ve mezalimin karşılığını Müslüman halk da vermeye başlamıştı. Ermenistan ile bir takım siyasi ve ekonomik çıkarlar için Ermenileri kullanan bazı devletler, yer değiştirme uygulamasını ve 24 Nisan’daki tutuklamaları bir “soykırım” gibi göstermek ve dünya kamuoyunu bu konuda ikna etmek için yoğun bir propaganda faaliyetine girişmişlerdir.