- Kategori
- Blog
500. blog

Yıllar ardısıra sıralanmış akıp gidiyor.
Bir doğmuşsun bakmışsın bir genç olmuşsun ve bir yazmaya başlamışsın bakmışsın 500 blog geride kalmış. Aslında insan olarak her yaptığımız şeyi anlamlandırmaya çalışırken geriye baki kalan çalışkanlığımız ve onun doğrultusunda yarattığımız ürünler, bu bağlamda MB’de; bloglar!
Zaman akıp gidiyor. Hayatımız da öyle; her bir yıl bir öncekinden farklı olarak daha olgun ve dolayısıyla daha mutlu! Bundaki en büyük pay ise yaşamayı başarmışlık hissi!
Neleri mi başardık? Ne önemi var!
Evet, işte size en yaman çelişki! Bir yandan “oldum” ve olgunum ben derken, diğer yandan yaptıklarını anlatıp ukalalık yapmak, gerçekten büyük ikirikçilik çıkarıyor. Peki kendimizi nasıl takdir edeceğiz şimdi? Ya da daha da önemlisi, insanlar bizi nasıl takdir edecek?
Hayatının yarısından fazlasını tamamlamış biri olarak, kendini geliştirmek ile ifade etmek arasındaki ARAFlık halini bir türlü çözebilmiş değilim. Sanmayın ki sorun benim ifade biçiminde, asıl neden; Türkiye’nin öndeğer olarak kabul görmüş görenek ve geleneklerinde! Siz ne söylerseniz söyleyin veya aksini iddia edin, her yıl yüz blog yazmak, en azından rakamsal bir başarıdır. Ama zannımca benim en büyük başarım olduğum insanı size yansıtabilmektir. Yani bir yandan yazıyla düşüncelerimi sizinle paylaşırken, öte yandan Anıl Yiğit’i size aktarabilmemdir. Blog yazarlarının pek becerebildiği bir şey değildir bu durum. Faydası ne? O da tartışılır.
Yıllarca Türkiye’nin gerçeklerini görmemekle eleştirilmiş bir birey olarak toplumun entelecensiyasını artırmak üzere verdiğim çaba hep gözardı edilmiştir. Toplumun değer ve yargıları yanlışsa bunu belirtmekten geri adım atmamışızdır. Bizim inanışımıza gore insanları iyiye ve doğruya doğru kılavuzlamak bizim insan olarak esas duruşumuzdur. Ülkemizde yıllar içinde tesis eden entel –dantel- sisteminden farklı olarak bulunduğumuz veya içinde yer kapladığımız topluma rol model teşkil ederek, onu sarasarak, değişmesi yönünde hareket etmesini sağlamaktır amacımız. Tabi bu durumda da eleştirilmemek anlamsızlık olurdu. En önemlisi, sadece tespitler yapıp neden diye sorgulamak yerine alternatifleri uygulamalı olarak gösterip neden olmasını yakalamaya çalışıyoruz! Evet, bu durumda kimsenin yapmadığı şeylere önderlik yapmak durumunda kalmamız bizim bazen yanlış anlaşılmamız sonucunu doğuruyor. İnanın kişisel bir hedef değil bizimkisi veya kişi olarak bir yerlere varmak –artık- umurumuzda değil!
MB’de 5 yıl, arkada bırakılan 500 blog, yapmamız gerekenleri iyi ya da kötü becerdiğimizin müjdecisi bence! Her zaman yineliyorum ve bu bazen yanlış anlaşılıyor; hatasız kul olmaz, tabi anamızın karnından blog yazarı olarak doğmadık! Daha da önemlisi mesleğimiz yazarlık olmadığı için biraz da KARA DÜZEN ilerledik yazan olarak yolumuzu ararken! 1999 yılında senaryo yazarı sevgilimiz için Ankara Üniversitesine verilmek üzere hazırladığımız “yazım teknikleri” üzerine bir tezin yanı sıra, 1993 yılından itibaren günümüze değin aralıksız yazdığımız denemeler ile devam ettirdiğimiz yazım hayatını, nihayetinde bir yerlere getirdiğimizi düşünüyorum. Ben şahsen Eric olarak, Anıl Yiğit’i takdir ediyorum. Hatalarımız olduysa affola!
Bugün blog yazarlığı veya blog yazmak üzerine ahkam kesmekten çok farklı olarak –ki bu konuda bir hayli sayıda blog üretmiş biri olarak- hepinizi bir kez daha selamlamak istiyorum. Sayımız onbinleri bulmuş olsa da yaptığımız iş ayrıcalıklı ve faydalı bir iştir; kendim gibi hepinizi en içten dileriklerimle kutluyorum ve daha nicelerini hepimiz için temenni ediyorum...
Görüşmek üzere,
Kavi’l
Bir düşünce ademi