Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Ocak '09

 
Kategori
Kent Yaşamı
 

İflah olmaz Türk hastalığı: Balkon kapatma

İflah olmaz Türk hastalığı: Balkon kapatma
 

Eminim ki bu yazıyı okuyan okurların da belki yarısı evinin balkonunu kapatmıştır. O nedenle bir miktar şimşekleri üzerime çekebilirim. Ama bence bu durum, bizim genetik kodlarımıza fena halde işlemiş tipik bir kalıtsal rahatsızlık.

Ben hayatım boyunca kendi sahip olduğum evlerimin hiçbirinin balkonunu kapamadım ama ne yalan söyleyeyim, bu rahatsızlıktan muzdarip birinci dereceden akrabalarım, ailem, eşim-dostum var. Bu nedenle ucu dolaylı da olsa bana da dokunduğu için rahat yazıyorum.

Efendim bu balkon kapatma mevzuu –gerçi son zamanlarda ifade biraz daha afili olsun diye balkon kaplama olarak kullanılır oldu- bu devletin yasalarına dahi girmiş bir realitedir. Bir kişinin, evinin o güzelim balkonunu ne şartlarda kapatıp/kapatamayacağı yasalarla düzenlenmiştir. Hoş kim takar o yasaları ayrı mevzu da, biz yine de hukuk devleti vatandaşıymışız gibi yapalım.

Mimarlar çizer, mühendisler yapar o canım balkonları. Gerçi hepsi şık, sevimli ve kullanışlı değildir ama yine de balkondur işte. Hiçbir şey yapamasanız birkaç saksı çiçek koyar, çıkar onu sulamak bahanesiyle nefes alırsınız. Ya da ne bileyim bir gazete kağıdı serer yere üzerine taze nane, fesleğen falan serpiştirir, bir güzel kurutursunuz, sonra yapacağınız mis gibi yoğurtlu çorbaları hayal ederek.

Hele bir de o derya gibi balkonlar yok mudur? İşte onlar yaşatır insana evinde cenneti. Püfür püfür yaz akşamlarında, güneş henüz batmışken, tüm gün aldığı güneşten ateş tuğlasına dönmüş taşlarına bir kova suyu boca edip, üzerinde çıplak ayak ılık ılık yürümek, yıkamak, süpürmek taşlarını bile zevk verir insana.

Sonra kurulur masa, atılır rahat koltuklar ve bugün de batırdık güneşi hayırlısıyla denip başlar muhabbet. İster yemekli-içkili, ister çaylı-kahveli, ister meyveli-çerezli ama illa ki bol muhabbetli.

O güzelim apartmanların, üç-beş katlı apartmancıkların bilmem kaçıncı katındaki; panjurla ya da camla, penle, alüminyum doğramayla, her ne karın ağrısıyla kapatılmış ve dana dişi gibi sırıtan o balkonlarını görünce içim acır. Ruhum daralır.

Diyeceksiniz ki ev küçüktür yer lazım olabilir. Ya da çok soğuktur ayazdan, çok sıcaktır hararetten korunmak için. Ne bileyim belki de güvenlik amaçlı, hırsızdan muhafaza etmek adına yapılır bu ülkede bu işler. Doğrudur, olabilir. Ama o balkonun değerini bana hiçbir bedel ödetemez.

Bir ev alacaksam, kiralayacaksam önce gider balkonuna bakarım. Balkonun baktığı yerlere bakarım. Balkonuna çıkar, eve bile balkondan bakarım. Balkonda oturduğum dem ve muhabbet akşamlarında, evim bana güzel görünecek mi diye.

Öyle laflar etmişiz ki toplum olarak sanırsınız balkonumuzu kimselere kaptırmayız. Mesela erkekler için “<ı>göbeksiz adam balkonsuz eve benzer” diye avutmuşuz kendimizi. Ya da ne bileyim argoda, sokak jargonunda kadın memesini balkonla betimlemiş, ona bir önem atfetmişiz. Sonra da toplu balkon kapatma eylemlerinden geri durmamışız.

Hakikaten yahu, bak şimdi yazarken aklıma geldi. Özür diliyorum değerli okurlar, balkonlarının kıymetini bilmeyen bir toplumun ferdi olduğum için bizden özür bekleyen tüm halklardan özür diliyorum. (Nasıl, şık durdu mu, acayip aydınlandım değil mi?)

Bu coğrafyada yaşanan aşkların bile büyük bir bölümü balkonlarda başlamıştır. Sıcak yaz günlerinde bebekler; anne, nine ayaklarında balkonlarda uyutulmuş, balkonlarda tokuşmuştur dostluğa ve sağlığa kalkan kadehler. Balkonlarda yaşanmıştır nice keyifli ve güzel anlar.

İzmir’in en lüks ve pahalı evleri olarak bilinen, Mavişehir’in arkasındaki ada üzerinde yapılı Mavi Ada Rezidans/Evlerinin önünden geçiyordum geçen gün. Adam trilyonluk evin balkonunu kapatmış yahu. Yok artık dedim, yok artık. Hani şu kaç yüz milyarlık dört çekerine tüp taktıran tip gibi.

Efendim, uzun lafın kısası. Balkonlarınızın kıymetini biliniz. Onları ve kendinizi hapsetmeyiniz. Üç beş metrekare kazanalım derken, dünya zevk ve güzelliklerinden kendinizi mahrum etmeyiniz.

Ne diyeyim, yine de siz bilirsiniz?

@Geçen sene bugün "Kedi Bile "Miyav" Dedi...": http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=85160

@İki sene önce bugün "Kısır, Kısır mıdır?": http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=20579



Not: Yazı fotoğrafı www.nikferce.com adlı siteden alınmıştır.

 
Toplam blog
: 898
: 3759
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

İzmir'de yaşıyorum.    Çok uzun yıllar öncesinden başlayıp, hiç ara vermeden bugünlere kada..