- Kategori
- Siyaset
Davos'un perde arkası

Erdoğan
Davos krizi gündeme damgasını vurdu.
Tayyip Erdoğan’ın Araplardan daha etkin bir şekilde Hamas savunuculuğuna soyunması kafalarda soru işareti yaratmaya devam ediyor.
Gazze'de yaşananlara hiç kuşku yok ki insan olarak yüreğimiz yandı. Bin üç yüz insanın ölümü beş binden fazla insanın yaralanması kabul edilebilir, anlaşılır değil.
Tayyip Erdoğan’ın Davos çıkışı iç politikadaki başarısızlıkların üzerine bir de dış politika başarısızlığının eklenmesinin doğal sonucu sayılabilir mi? Yoksa Kafkasya’dan tutun Ortadoğu'da dahil mekik dokuyacaksınız sonuç elde var sıfır! Hele İsrail Ankara ziyareti yaptıktan sonra Gazze’ye saldırmaz mı iktidar açısından işin tadı iyice kaçtı galiba.
Türkiye kendince barış görüşmelerini örmeye çabalarken karşılıklı altı saat görüş, dönünce Gazze'ye saldırı başlat. Erdoğan kızmakta haklı tabi. Bir de iç politikada Şaban Dişli’den Dengir Mir Fırat’a kadar zayiatlar vermeye devam ederken üstüne üstlük Ankara’da Gökçek’e mecbur ol!
Politika geriyor!
Siyaset arenası gerçekten sinir dayanacak nitelikte değil. Sağlıklı insanın sinirlerini alt üst eder kısa zamanda. Üstüne üstlük birde Ergenekon davası sıkıntılı bir şekilde ilerlerken on bir ay sonra ne ile suçlandığını bilmeden insanlar bırakılıyor. Süreç sıkıntılı emekli generaller tutuklanıyor fakat süreci gözlemleyen asker bir şekilde ağırlığını hissettiriyor. Değerlendirmelere bakılırsa iş buraya kadar! Asi yazmıştı demenin anlamı var mı doğrusu yeniden anımsatmakta yarar var. Sürece ilişkin yazılarımda genel bir toplumsal arınma beklemenin anlamsız olduğuna değinmiştim. Meraklı okuyucu dönüp süreç ile ilgili yazıları tekrardan okuyabilir.
Başbakan’ın Davos tepkisinin altında yatan nedenleri irdelerken söz dönüp dolaştı iş yine Ergenekon’a dayandı. Yalçın Küçük, Birand’ın 32.Gün programında yazdığı kitapları bomba niyetine stüdyoda atarken Tayyar Şafak’ta davanın geldiği noktadan görünüşünü beğenmiyordu. Neyse dün yaşanan Davos tepkisini Atatürk’ten referanslar ile Çanakkale Savaşındaki Atatürk’ün söylediği “Ben size ölmeyi emrediyorum” sözüne dayandırmakta ayrıca incelenmesi gereken bir durum.
Yazının burasında bir anımsama yapmanın tam zamanıdır. Cumhuriyet Mitingleri’nden sonra AKP mitinglerinde de bayrakların görülmesini nasıl şaşarak izlemişsem bu gün de Davos tepkisine Atatürk’ten referans ile ilişkilendirilmesini şaşarak izliyorum.
Arada bir televizyona baktığımda Erdoğan’ın metro açılışında yaptığı konuşma ile Gazze’de yapılan Hamas mitinginden görüntüler dönüşümlü olarak veriliyor. Anlaşılan Arap coğrafyası Erdoğan’ı yere göğe sığdıramıyor. Fakat herhalde Erdoğan tepki ile toplantıdan ayrılırken Ban Ki Mon’un ayağa kalkmış olan Arap Birliği başkanına otur işareti ile ortaya çıkan resim bir şeyler anlatır anlayana.
Şimdi Hamas hamisi kesilip İsrail ile barış örme çabalarını anlamaya tabi çaba gösteriyorum. Hamas açısından bakıldığında İsrail Devleti’ni tanımama üzerine kurulan politikaları değişmez. Sonuçta İsrail işgalcidir. Türkiye en azından El fetih ile Hamas arasında sorunların çözümüne yönelik çabalara kalkışsa daha samimi mesafeler alınabilir.
Filistin’in öznesi olan iki örgütü barıştıramadıktan sonra Ortadoğu’da barış turları atmanın yararı olmadığı görüldü. Hamas ile El Fetih barışmadan sağlıklı adımlar atılamaz.
Politika yorucu, sinir bozucu değil mi?
Bu gün özellikle yukarıda söz ettiğim nedenlerden ötürü Davos tepkisini tamamen iç politikaya yönelik bir hamle olarak alıyorum. Bunda başbakan’ın ayağının tozu ile havaalanında yaptığı açıklamalar ve bu gün ise metro açılışındaki söylemleri etkili oldu. Özellikle basına verdiği gözdağı ise anlaşılır değildi. ” Türkiye başbakanının yanında olun” direktifi ne kadar ciddiye alınacak gelecekte göreceğiz.
Gazze’nin yanında olmak, Ergenekon savunmaktan iyidir kapsamındaki değerlendirmeleri pek ciddiye almamak gerekir.
Dikkat çekici bir not ile yazımı noktalıyorum. Genelkurmay Başkanlığı İletişim Daire Başkanı Tuğgeneral Metin Gürak, Türkiye-İsrail ilişkileri konusunda, "Türkiye’nin tüm ülkelerle yürüttüğü ikili askeri ilişkilerde milli menfaatler doğrultusunda hareket etmek esastır" dedi. Kısaca son gelişmelerin milli menfaatler ile ilişkilendirilemeyeceğini düşündürecek bu açıklama kayda değer. Diğer taraftan süreçte etkili olan iç politikaya yönelik manevra tezimizin bir başka açıdan teyidi.