Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Mayıs '07

 
Kategori
Müzik
 

Ümit Besen'i hatırlar mısınız?

Ümit Besen'i hatırlar mısınız?
 

Hangi birimizin içini acıtmamıştı ki başımızda esen ergen çağlarımızın kasırgaları içinde sardırıp sardırıp dinlediğimiz o muhteşem şarkısı:

“Nikahına beni çağır sevgilim,

İstersen şahidin olurum senin,

Bu adam kim diye soran olursa

Eski bir tanıdık dersin sevgilim.”

Bir de Adana’lı Kurtuluş vardı. “Doğan güneş bana doğsa, her mutluluk beni bulsa, bütün dünya benim olsa, sensiz hayat yaşanmıyor” der ve “İstanbul Sokakları” ile kendimizden geçirirdi bizi.

Ferdi Özbeğen, Cengiz Coşuner, Zihni Cinan ve Cengiz Kurtoğlu. Hele o Cengiz’in şarkılarında bir nesil binlerce kez aşık olup, binlerce kez terk edildi. “Gelin olmuş gidiyorsun, bana veda ediyorsun, sakın ağlama diyorsun, ağlamamak elde değil.”

Biz, yakın arkadaş grubu olarak bir de Barış hayranı idik. Bu “domates, biber, patlıcan” o zamanlar çıkmıştı. Ama bizim derdimiz “sarı çizmeli Mehmet Ağa” bir de “aynalı kemer” ileydi.

Özgün müzik yeni yeni moda olmuş, tanınmaya başlamıştı o yıllarda. Bir gün Fatih Kısaparmak’ın Kilim adlı albümü elime geçti. Hemen kapak kağıdını incelemeye başladım. “Neciydi şimdi bu adam? Şucu muydu, bucu muydu, yoksa öcü müydü?” Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu’ndan Meydanlar ile Nevzat Çelik’ten şiir ve sözleri aynı kapakta görünce doğrusu şaşırmış ve garipsemiştim. “Nasıl yani?” demiştim, on dört yaşın dikenine kaplandığım çağlarımda. Ve O’nu da çok sevdim.

Benim, yüzü aşkın, müzik albümleri koleksiyonum da tıpkı Kilim’in kilim deseni gibi zengin ve farklıydı. Zülfü Livaneli, Selda Bağcan, Edip Akbayram, Ahmet Kaya ve Cem Karaca albümlerinin nerede ise serisi vardı. Hemen yanlarında da Ozan Arif, Uğur Işılak, Hasan Sağındık, F.Kaya Kuzucu, Mustafa Yıldızdoğan, Osman Öztunç dururdu.

Hayatımın her anında olduğu gibi müzikal zeminde de kendimi hiç sınırlamadım. Çünkü o, Türk müziğinin her tavır ve sanatçısının ayrı rengine, aynı zamanda da evrensel müzik tarzlarının müthiş zenginliği ve çeşitliliğine çok ihtiyacım olduğunu hep bildim.

Hüner Coşkuner ile Muazzez Ersoy yaklaşık aynı dönemlerde meşhur olmaya başlamışlardı. Babam Muazzez’i beğenir ben ise Hüner der, segmentinde başka bir ses demezdim. “Sakın dönme geriye, sonra pişman olursun” isimli kürdili hicazkarı, adeta milli marşımız gibiydi o zamanlar.

Ferdi Tayfur, Müslüm Gürses ve İbrahim Tatlıses’ten o zaman da hiç hazzetmezdik. Ama Orhan Gencebay başkaydı. Arabesk denilince nerede ise belli bir kesimde sinek muamelesi gördüğünüz dönemlerde biz sonuna kadar Orhan dinledik ve sevdik. Evimizin karşısındaki, üç film birden, devamlı konseptiyle porno film oynatan Atlas Sineması, seanslar başlamadan önce dışarıya verdiği sesle Orhan Gencebay’dan “Mevsim bahar olunca”yı çalar, ben de sıcak yaz günlerinin, gecelerindeki yayla serinliğinde balkonda oturur üstadı dinlerdim.

Ud çaldığım için Ünal Narçın, Çoşkun Sabah ve Sinan Özen gibi udi meşhurlar ayrı bir ilgi konumdu. Okuldaki arkadaşlara kaç bin defa Coşkun Sabah’tan “Anılar”ı çaldım inanın hatırlamıyorum. Aşık olup da karşılık bulamayan, aşkından yanıp tutuşanlar yanıma gelip bir şeyler çaldırıyor bana ve of çekip gidiyordu. İyi kanser olmadım o kadar melankoliye diye düşünmüyor değilim zaman zaman.

Her yıl 10 Kasım ve 18 Mart törenlerinde, Atatürk’ün sevdiği şarkılar programı yapardık okul korosu olarak. “Nihansın Dideden, ey mest-i nazım”, “Alişimin kaşları kara”, “Maya Dağdan kalkan kazlar”, “Kırmızı gülün ali var”, “Cana rakib-i handan edersin” ile muhabbetim ve güzelim Rumeli Türküleri ile Türk musikisine vurulmuşluğum da sanırım o yıllara dayanır. Gazi’yi, bu yönüyle daha bir çok severim.

“İnsanlar, nostalji ve geçmişle daha bir haşır-neşir olmaya başlarlar ise bugünlerinden mutsuzdurlar demektir” mealindeki tezlere katılmıyorum. Bugün, bugünün şartlarında güzel; ne mutlu ki geçmiş de o günün şartlarında güzeldi. O yılları böylesine mutlu bir dolgu ile kaplayamamış olsa idik belki de bugün nasıl mutlu olabileceğimizi bilemeyecektik.

Hayatımda bir kez olsun “keşke” demedim. Bu da sanırım bir insan için yaşanabilecek en büyük mutluluk ve huzur zeminlerinden biri.

 
Toplam blog
: 898
: 3759
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

İzmir'de yaşıyorum.    Çok uzun yıllar öncesinden başlayıp, hiç ara vermeden bugünlere kada..