Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Temmuz '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

İdrar torbasıyla Olimpiyat Lokantısı'na kaçış

İdrar torbasıyla Olimpiyat Lokantısı'na kaçış
 


"Her ikisinin de ellerinde, içinde altın sarısı çişlerinin olduğu, mavi pijamalarının altından bir yerlerine bağlı bulunan idrar torbaları vardı. Tam teçhizatlı kameraman Cavit Kelle’ye benzemekteydiler."


DEDEMDEN BANA KALANLAR -9-


Hani bahsettim ya tam sekiz tane büyük cerrahi operasyon geçirmişti diye. İşte onlardan biri de prostat ameliyatı idi. Mekan ise Ankara Numune Hastanesi.


Rahmetli Dedem, yemeyi de çok severdi yedirmeyi de. Tatsız-tuzsuz, hastanelerin diyet yemekleri hiç de ona göre değildi. Mecbur kalmadıkça, maazallah, hiçbir kuvvet onları yedirtemezdi Dedem’e.


Prostat ameliyatı olmuş ancak henüz serviste yatmaktaydı, taburcu olmasına daha birkaç gün vardı. Kalmış olduğu iki kişilik hastane odasındaki diğer oda arkadaşı, genç bir delikanlıydı. Hastane yemekleri, her ikisinin de canına tak etmiş olacak ki -ya da dedem diğer çocuğu da ayarttı, işin bu kısmını tam olarak bilemiyorum- müthiş planlarını devreye soktular.


Ankara Numune Hastanesi’nin tam karşısında, yolu geçer geçmez Olimpiyat Lokantası isimli bir mekan vardır. On sene öncesine kadar halen hizmet vermekteydi ama bugün duruyor mudur bilemiyorum. Bu olayın üzerinden yıllar geçmesine rağmen, Dedem’i yad etmek için, Ankara’da yaşadığım yıllarda bir keresinde gidip yemek yemiştim orada.


Dedem ve kader arkadaşı genç delikanlı, hastaneyi dolaşır gibi kaldıkları odadan çıktılar. Her ikisinin de ellerinde, içinde altın sarısı çişlerinin olduğu, mavi pijamalarının altından bir yerlerine bağlı bulunan idrar torbaları vardı. Tam teçhizatlı kameraman Cavit Kelle’ye benzemekteydiler.


Mevcut ameliyatlı halleriyle, ne kadar hızlı olabilirlerse, o kadar seri bir şekilde dış kapı ve hastane bahçesini geçerek, soluğu Olimpiyat Lokantası’nda aldılar. Garson şaşkın gözleriyle yanlarına yaklaşarak siparişlerini sordu. Dedem’in garsona verdiği cevap, sadece üç kelimelikti:


“Donat masayı evlat.”


Masa donandı. Kebaplar, lahmacunlar, lavaş ekmekleri, acılı ezmeler, piyazlar, salatalar, ayranlar...Bir güzel karınlarını doyurdular.


Odalarına döndüklerinde, hemşireler fellik fellik onları aramaktaydı. Aşağıda, kantinde çay içtiklerini söylediler.


Yalandan kim ölmüş, prostattan da tabi...

 
Toplam blog
: 898
: 3759
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

İzmir'de yaşıyorum.    Çok uzun yıllar öncesinden başlayıp, hiç ara vermeden bugünlere kada..