36 güneş yılı. 27 yıl G.antep, 9 yıl İstanbul. İstanbul, 90’lı yıllarda yaşandı, bitti. Hep şehir hayatı yaşadım. En sevdiğim mekân, Taşkışla (İTÜ) oldu, en sevdiğim insan, eşim. Çocuklarım, hayatımın önceden yaşanmış kısmını önemsiz kıldı. Bir oğlum oldu, ardından da kızım. Aralarında 4 yaş var ve oğlum kızımı kıskanıyor. Anladı elbette, kızıma daha düşkün olduğumu.
Çalışıyorum. Hem de düzenli. Hayatımın sonuna kadar da çalışmak zorundayım. İşimi seviyorum ama gene de işimi sevdiğim için çalışmıyorum. Seçme şansım olsaydı, bu işte –veya herhangi bir işte- çalışmazdım. Tembellik hakkına inanan bir insanım. Çalışma zorunluluğumun bir sevgi üretmesi tamamen bir tesadüf ve büyük olasılıkla geçici bir durum. Hayatımın sonuna doğru işimden nefret edeceğimden eminim.
Okumaktan keyif alıyorum. Bu nedenle, sattıkları dürümü gazete kâğıdına saran dürümcüleri tercih ediyorum. Her gün gazete aldığımı bildiği için, “sizde eski gazete çoktur” diye kapımı çalıp, gazetelerimi talep eden karşı komşumdan ise nefret ediyorum. Oysaki o gazeteler hep benim kalacak ve asla eskimeyecek.
MB’de yer aldığım günden bu yana düzenli olarak yazıyor, okuyor, fikir beyan ediyor, nadiren uzlaşıyor ve çoğunlukla tartışıyorum. Hayata anlam veren farkları yakalamaya, onu tek tipleştirmeye çalışan her türlü zihinsel otoriteye direnmeye çalışıyorum. Sivil topluma, otoritenin, gücün ve iktidarın panzehiri olması dolayısı ile ilgi gösteriyorum
- Toplam blog
- : 453
- : 1826
- Kayıt tarihi
- : 14.11.06