- Kategori
- Kitap
A Place Called Here ( Burası Diye Bir Yer )

Şimdiye kadar arayıp da hiç bulamadığınız bir çorap eşi, kalem, kitap ya da benzeri bir eşyanız oldu mu?
- Arabamın anahtarlarını gördünüz mü? İki dakika evvel şu sehpanın üzerine koyduğuma yemin edebilirim...
- Çorabımın teki yok. Makinaya atmadım mı acaba? Nasıl olur? Nerede şu çorap şimdi?
- Anne!... Matematik defterim yok masada...
Sanırım hepimiz hayatımız boyunca bir ya da daha fazla kez bişeyler kaybetmişizdir. Galiba Cecelia Ahern de böyle düşünmüş olacak ki son okuduğum romanında kayıp insanlar ve kayıp nesnelerin gittiği ve " Burası " olarak adlandırılan bir yerden bahsediyor...
Önce yazardan bahsetmek isterim. Ahern İrlandalı genç bir gazeteci. Babası 1997 den bu yana başbakan. Ahern oldukça da güzel bir hatun. ( Ben söylemiyorum, kitaplarının kapağındaki resimleri söylüyor.) İngiltere'de pek çok ödül almış bir yazar ve bildiğim kadarıyla kitaplarından ikisi filme alınıyor.
Gelelim romanımıza...
On yaşında bir ufaklığın evinin önünden kaybolmasının anlatımıyla başlayan ilk bölüm, kahramanımızın bu olaydan 24 sene ben de kayboldum itirafıyla sona eriyor.
Kahramanımız Sandy Shortt adında bir dedektif. Kendini kayıp kişileri bulmaya adayan asosyal eski bir garda muhafızı. Karşı komşuları olan Jenny May'in kayboluşundan sonra kayıp kişilere ve kayıp eşyalara takmış durumda.
Öyle obsesif ki, herkesten kopuk yaşıyor. Anne babasını yanına yaklaştırmadığı gibi, ne yaptığını, neler hissettiğini paylaştığı yakın arkadaşları da yok. Tüm okul hayatı boyunca okulda haftalık ziyaretlerde bulunduğu psikolog Gregory ona en yakın kişi. Sandy onunla görüşmeler yapmaya başladığında okuldan yeni mezun çok genç bir adam Gregory. Zaten ilerleyen zamanla beraber de hayatında ana babasıyla bile kuramadığı bir bağı onunla kuruyor ve Sandy'nin hayatındaki tek stabil kişi oluyor.
Romanımızdaki diğer takıntılı şahıs Jack Ruttle. Yaklaşık bir yıldır kayıp olan erkek kardeşinin akıbetiyle kafayı bozmuş durumda. Kardeşinin nerede olduğunu bulmak istiyor. Olanları anlamadan rahat edemiyor ve o da Sandy gibi yavaş yavaş hayatındaki herkesten soyutlanmaya başlıyor.
İkilinin yolları Jack, Sandy'nin ajansını arayınca kesişiyor. Buluşup dava üzerinde çalışacakları gün Sandy kayboluyor. Ormanda koşu yaparken bir patikaya sapıyor ve kendini bilmediği bir dünyada buluyor, " Burası " denen yerde.
Evet şu an itibarıyla anlamış olduğunuz gibi fantastik bir öykü var elimizde...
Romanın sonrası Sandy'nin eve dönüş yolunu bulmaya çalışmasını anlatıyor. Buna paralel de Jack'in Sandy'i ararken kardeşinin akıbetini öğrenmesini ve her ikisinin de tekrar hayata dönüp insanlarla kaynaşmayı tekrar öğrenmelerini...
Ben Cecilia Ahern'ün yazım tarzını seviyorum. Diğer kitaplarını nasıl beğeni ile bir çırpıda okuduysam, bunu da öyle bitirdim.
Ahern'ün "Burası " ile ilgili olarak yaptığı betimlemeler ve bizi kahramanlarının yolculuğuna dahil edişindeki ustalığı çok iyi.
Siz de benim gibi kayıp eşyalarınız ya da yakınlarınız nerede diye merak ediyorsanız kitabı okumanızı öneririm.
- Arabamın anahtarlarını gördünüz mü? İki dakika evvel şu sehpanın üzerine koyduğuma yemin edebilirim...
- Çorabımın teki yok. Makinaya atmadım mı acaba? Nasıl olur? Nerede şu çorap şimdi?
- Anne!... Matematik defterim yok masada...
Sanırım hepimiz hayatımız boyunca bir ya da daha fazla kez bişeyler kaybetmişizdir. Galiba Cecelia Ahern de böyle düşünmüş olacak ki son okuduğum romanında kayıp insanlar ve kayıp nesnelerin gittiği ve " Burası " olarak adlandırılan bir yerden bahsediyor...
Önce yazardan bahsetmek isterim. Ahern İrlandalı genç bir gazeteci. Babası 1997 den bu yana başbakan. Ahern oldukça da güzel bir hatun. ( Ben söylemiyorum, kitaplarının kapağındaki resimleri söylüyor.) İngiltere'de pek çok ödül almış bir yazar ve bildiğim kadarıyla kitaplarından ikisi filme alınıyor.
Gelelim romanımıza...
On yaşında bir ufaklığın evinin önünden kaybolmasının anlatımıyla başlayan ilk bölüm, kahramanımızın bu olaydan 24 sene ben de kayboldum itirafıyla sona eriyor.
Kahramanımız Sandy Shortt adında bir dedektif. Kendini kayıp kişileri bulmaya adayan asosyal eski bir garda muhafızı. Karşı komşuları olan Jenny May'in kayboluşundan sonra kayıp kişilere ve kayıp eşyalara takmış durumda.
Öyle obsesif ki, herkesten kopuk yaşıyor. Anne babasını yanına yaklaştırmadığı gibi, ne yaptığını, neler hissettiğini paylaştığı yakın arkadaşları da yok. Tüm okul hayatı boyunca okulda haftalık ziyaretlerde bulunduğu psikolog Gregory ona en yakın kişi. Sandy onunla görüşmeler yapmaya başladığında okuldan yeni mezun çok genç bir adam Gregory. Zaten ilerleyen zamanla beraber de hayatında ana babasıyla bile kuramadığı bir bağı onunla kuruyor ve Sandy'nin hayatındaki tek stabil kişi oluyor.
Romanımızdaki diğer takıntılı şahıs Jack Ruttle. Yaklaşık bir yıldır kayıp olan erkek kardeşinin akıbetiyle kafayı bozmuş durumda. Kardeşinin nerede olduğunu bulmak istiyor. Olanları anlamadan rahat edemiyor ve o da Sandy gibi yavaş yavaş hayatındaki herkesten soyutlanmaya başlıyor.
İkilinin yolları Jack, Sandy'nin ajansını arayınca kesişiyor. Buluşup dava üzerinde çalışacakları gün Sandy kayboluyor. Ormanda koşu yaparken bir patikaya sapıyor ve kendini bilmediği bir dünyada buluyor, " Burası " denen yerde.
Evet şu an itibarıyla anlamış olduğunuz gibi fantastik bir öykü var elimizde...
Romanın sonrası Sandy'nin eve dönüş yolunu bulmaya çalışmasını anlatıyor. Buna paralel de Jack'in Sandy'i ararken kardeşinin akıbetini öğrenmesini ve her ikisinin de tekrar hayata dönüp insanlarla kaynaşmayı tekrar öğrenmelerini...
Ben Cecilia Ahern'ün yazım tarzını seviyorum. Diğer kitaplarını nasıl beğeni ile bir çırpıda okuduysam, bunu da öyle bitirdim.
Ahern'ün "Burası " ile ilgili olarak yaptığı betimlemeler ve bizi kahramanlarının yolculuğuna dahil edişindeki ustalığı çok iyi.
Siz de benim gibi kayıp eşyalarınız ya da yakınlarınız nerede diye merak ediyorsanız kitabı okumanızı öneririm.