Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

22 Kasım '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Abartıyorsun... evet abartıyorum...

Abartıyorsun... evet abartıyorum...
 

Abartıyorum: "Abartıyorsun" Evet elbette abartıyorum. Hem kime ne zararı var bunun canım, gerçeğe dokunmuyorum, sadece onu biraz süslüyorum.

Olay: Yabancı bir yerdeyim, ev sahibi çay getirmek için mutfağa gitmiş. Uzun zamandır yok ortada. Kimbilir belki yapılacak işleri vardır. Önemli değil. Odayı inceledim. Bitti. Sıkıldım. Pencereden sokağa bakıyorum. Sokak çok daha ilginç. Bir adam sokakta yürüyor. Adamın yüzünde komik bir ifade var. Sanki az önce hiç tanımadığı biri öylesine, sırf canı istediği için suratına bir tokat patlatmış, bizimki ne yapacağını bilememiş, yürüyüp bu tarafa gelmiş de hala olayı düşünüyormuş gibi bir ifade. Hafif sersem, biraz şaşkın biraz da korkmuş... Başka bir adam karşısından geliyor. Onunla el kol hareketlerini ihmal etmeden ayak üstü bir sohbete girişiyorlar. (Bizimki az önceki tokat hikayesini anlatıyor olmasın. Kesin abartarak anlatıyordur.) O el kol hareketlerinden cümleler kuruyorum. (Uyduruyorum mu deseydim acaba?) Aklımda kısa bir film. Başrolünde bu iki adam. Biraz kostüm ve makyaj değişikliği. Bitti. Hikaye gerçek kostümü giydi bile.

Hikaye: O iki adamın hikayesini birilerine anlatıyorum. Çok ama çok gülüyoruz. Güldüğümüz adamın yediği tokat değil, o tokata karşı tepkisi. "Ben olsam..." diye başlayan cümleler kuruyouz. Ama içten içe hiçbirimiz onun yerinde asla ve asla olmak istemediğimizi düşünüyoruz. (En azından ben öyle düşünüyorum.) Dedim ya çok ama çok gülüyoruz. Ne mi var bunda gülünecek? Şu an bu soruya gerçekten cevap veremem. Belki de gülmek o an anlatılanlara, yüz ifadesine, sesteki vurgulara bağlıdır ve ben bunları size burada gösteremem.

İtiraf ediyorum: Evet abartıyorum. Bunu inkar etmiyorum. Bu bir yalan mı? Bence değil. İki adam var mıydı sokakta? Evet vardı. O iki adam konuştular mı? Evet konuştular. O iki adamın ne söyledikleri önemli mi? Hayır değil. O iki adam sadece bir öykü kahramanı mı? Evet, elbette. Anlatılanın gerçekten uzak bir havası var mı? Mesela adamın teni gök mavisi mi? Tırnakları, o yürürken kaldırımda derin çizgiler mi bırakıyor? Diğerinin dişleri göbeğine değecek kadar öne mi fırlamış? Hayır. Onlar sadece iki adam. Biri Ayhan Işık bıyıklı, diğerinin kalın camlı bir gözlüğü ve kahverengi, üzerinden düşecekmiş gibi görünen bir pantolonu var. O halde yalan yok. Sadece biraz süslü bir gerçek var ortada. Hepsi bu...

Tüm anlatılan hikayeler gerçeğin allanıp pullanmış hali değil midir zaten? Eğer o süslemeler olmasa dünyanın her yanından hikayeler fışkırmaz mıydı? Bu fışkıran hikayeler de birbirinin aynı olmaz mıydı? Efendim? Abartıyor muyum? Evet elbette abartıyorum. Hem kime ne zararı var bunun canım, gerçeğe dokunmuyorum, sadece onu biraz süslüyorum.

Fotoğraf: http://www.deviantart.com/print/615220/
 
Toplam blog
: 408
: 1090
Kayıt tarihi
: 17.06.06
 
 

Gazetecilik okudum... Ama gazeteciliği sırf yazabilme serüvenine bir adım daha yaklaşabilmek için ok..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara