Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Kasım '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Absürt bir ölüm yazısı

Absürt bir ölüm yazısı
 

Ölüm her canlı için mukadderdir. Hepimiz bir noktadan, öbür noktaya doğru yol alıyoruz. Büyüklerimizin, torunlarının büyüdüğünü görünce, onların çocuklarına yer açmak için bırakıp gittiklerini görüyoruz. Şüphesiz bizlere de bir gün, "artık kalabalık etmeyin, yeter bu kadar" denilecektir. Kaçınılmaz son bir gün, bizim için de gelecektir.

Artık o, bir hastane yatağında mı gelir, bir otomobilin direksiyonunda mı bilinmez. Her canlıyı takip eden ölüm, insanı da sürekli izlemektedir. Kılıktan kılığa girmekte; yağmurlu havada yıldırım, düğünde, kutlamada kurşun, taşkında sel, savaşta mermi, bedende hastalık, trafikte kaza, evde yangın, sokakta kiremit veya kavga olmakta; süremiz dolduğunda bizi bulmaktadır.

Acaba, insanların kendileri için tercih ettikleri bir son var mıdır; nerede, hangi saatte ve ne şekilde ölmek istediklerini hiç düşünmüşler midir? Sanıyorum kimse, dünyevi meşgalelerden sıyrılıp, böyle bir şeyi enine boyuna aklından geçirmemiştir. Olayı konu edip bir yerlerde konuşmamıştır ve "şu saatte, şöyle bir yerde, bu şekilde ruhumu teslim etmek isterim" dememiştir.

Milli heyecanın arttığı, kollektif çoşkunun kontrolu ele aldığı durumlarda, orduya katılıp cepheye gitmek için sıraya girenler esasen, kurşunla ölmeyi seçenler değildir. Daha çok gücünü kanıtlamak, onur kazanmak ve dolayısı ile ölümü göze alarak, daha iyi yaşamanın ortamını oluşturmak isteyenlerdir. Aslında bu ölüme değil, hayata dair bir tercihtir.

Toplumumuzda, "Allah, elden ayaktan düşürmesin... Ele güne muhtaç etmesin... canımızı ayakta alsın... yatırıp başkasının eline baktırmasın..." benzeri temenniler yaygındır. Esasen bu, doğrudan ölüm tercihiyle ilgili değildir. Kendi işini göremez hale gelip, yardıma muhtaç duruma düşmekten duyulan korkudur. Çünkü çevrede, böyle hastaların ve yakınlarının, çok zor zamanlar geçirdiklerine şahit olunmaktadır.

Diğer yandan, "Allah son nefesimizde iman... kolay ölüm... nasip etsin." gibi dualarımız da vardır. Bunlar da ölüm sonrası veya ölüm anı için dileklerdir. Anlamak istediğim sorunun cevabı değildir.

Anlamak istediğim acaba insanların ölüm tercihleri var mıdır? Mesela; bir insan, bir sonbahar günü sabaha karşı yatağında yatarken veya saat onbirde, salonda televizyon seyrederken ölmeyi istemiş midir? Boğulmayı arzulayan olmuş mudur veya bir trafik kazası geçirip can vermeyi dileyen...!

Gençliklerinde, ellerine geçen her fırsatı dikkatleri üzerlerinde toplamak için kullananların, hayatlarını şaşaalı törenlerde, partilerde, eğlencelerde tüketenlerin, acaba ölüm için bir tercihleri var mıdır? Ölmek üzereyken; herkesin kendileriyle ilgilenmesini, ziyaretçilerin gözlerinin üzerlerinde olmasını mı isterler, yoksa gözlerden uzak bir köşede ölüp gitmeyi mi?

Bütün hayatlarını dinlerine, inançlarına adamış, Allah ile yaptıkları sözleşmeye uyduklarına kani olmuş insanlar nasıl ölümek isterler? İbadet ederken mi, uyurken veya dinlenirken mi? İbadet anında ruhunu teslim edenlere, insanların bahşettiği mertebeyi görüp, geride kalanların hayranlığını kazanarak meşhur olmayı arzulamak dışında, bir ölüm tercihinden bahsediyorum.

Çok fazla özelliği olmayan sıradan bir insan, bir iş adamı, bir bürokrat veya bir devlet büyüğü bu konularda ne düşünür? Ölüm aklına gelir mi? Gelirse hangi zamanda, hangi şekilde ve hangi yerde ölmek ister... Bir kalp krizi ile her hangi bir yerde ve anında mı, yoksa yatalak hasta olarak yatağında, uzun bir sürede mi?

İntihar edenlerin seçtikleri yöntemler bile, önceden tasarlanmış bir tercihi yansıtmıyordur. Onlar, bu iş için, yıllar öncesinden planlar yapıp, "acaba hangi ölüm biçimi daha dikkat çeker" gibi bir hesap içinde olmamışlardır. Zannediyorum ki, karar verdikleri anda, en kolay eriştikleri yöntemi kullanmışlardır.

Halbuki insan, kendini ilgilendiren her şeyi bütün detaylarıyla düşünür, adımını ondan sonra atar. Boş ver, "ben gideyim de istim arkadan gelsin" demez. Araba alacaksa; markası, modeli, benzin sarfiyatı, konforu ileride elden çıkarıp çıkaramayacağı üzerinde düşünür. Konut söz konusu olunca, imkanları ölçüsünde en rahat, en geniş, en manzaralı, en ulaşımı kolay olanını hayal eder. Bir cep telefonu almaya giderken bile, önceden belirlediği kriterleri mevuttur. Tabi her şeyden önce, cebindeki paraya ve imkanlarına bakar.

Gördüğüm kadarıyla insanın, ölümle ilgili olarak önceden belirlediği bir zaman, yer ve biçim tercihi yoktur. O, kendini dünyada yaşamaya endekslemiştir ve her gün şahit olduğu ölüm, ona göre çok uzak bir ihtimaldir.

Demek ki ölüm de, "madem insanların bu konuda özel bir talebi bulunmamaktadır o zaman; onlar için özel bir muamele uygulamaya da gerek yoktur" demiş olmalıdır ki, bu yüzden; otomobiler, otobüsler, uçaklar, trenler, kaldırımlar, sokaklar, caddeler, evler, hastaneler, bürolar, iş yerleri, köprüler, yüksek binalar, elektrik ve ateş; (vs.) hem hayatın sürmesinin, hem de ölümün gelmesinin sebebi oluyor. Ne kadar garip değil mi?

 
Toplam blog
: 462
: 707
Kayıt tarihi
: 28.04.07
 
 

Emekliyim. Herkes gibi benim de bir dünya görüşüm var. İnsanların farklı fikir ve inançlara sahip..