Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Eylül '16

 
Kategori
Öykü
 

Acemi balıkçı

Yeni ünlenen bir deniz kıyısındaki ilçedeydi. Kordon boyunca yürüyor, çeşitli yöntemlerle ve takımlarla balık tutmağa çalışanları izliyordu.Yorulmuştu. Bir bank buldu ve oturdu.

Bankta yeni meraklı bir balıkçının malzemelerini içeren bir torba vardı. Torbanın sahibi bankın önünden denize attığı oltasıyla balık tutmağa çalışıyordu.

Adam, güneydoğulu, elli yaşlarında, dinç ve bedeni dik birisiydi. ”Yaz için gelmiş turistlerden olmalı” dedi.

Adam, oltasını topladı. Oltasına hiçbir balık takılmamıştı.

“Kıbrıs oltası” denilen bir düzenekle kefal ya da diğer balıkları yakalamağa kararlıydı adam. On beş iğnenin sıralı dizili olduğu oltanın ucundan dağılmış ekmeği çıkardı ve yeniden iğnelere ekmek sarmağa başladı.

Sarma işini yanlış yapıyordu. ”Yanlış yapıyorsun hemşerim” dedi. Adam ona baktı.”Ekmeğin kabuğunu dışa doğru bükecek, iğnelerin bir kesimini bu kıvrılmış kabuk ekmeğin ortasından geçirecek, sonra ekmeği bir dolma gibi kalan iğnelerle saracaksın”.

Adam, söylenenleri bir bir uyguladı ve iğneleri sıkıca sarıp son iğneyi ekmeğe dikkatlice geçirdi. Olta hazırdı. Kamışı sallayıp oltayı denize attı. Oldukça ileri gitmişti ekmekli olta. Orada kefal balıkları ekmeğe yanaşabilirdi.

Adam gelip onun yanına oturdu.”Can sıkıntısından balık tutmağa vurdum kendimi” dedi.”Siz,deneyimli bir balıkçısınız. Buralı mısınız” dedi. Oralı değildi. Geçici bir dönem için o ilçeye gelmişti. Ama, balık tutma işinden anlardı. O da boş zamanlarında balık tutuyordu. Bugün takımlarını yanına almamıştı. Öylesine yürüyüşe çıkmıştı.

Her ne kadar adama “Kıbrıs oltası” hakkında bilgi vermişse de; bu güne kadar o yöntemle hiç kefal tutamamıştı.”Tutanlar tutuyor, benim neyim eksik ki” diye düşünürdü. Belki, bu adam da tutacaktı birazdan.

Adam, bir aşiret üyesiydi. Ailesinin etkisiyle devlette iş bulmuş, ellili yaşlarında da emekli olup buraya gelip yerleşmişti.”Demek, turist değilmiş. Giyimine bakılırsa öyle olmalıydı” diye düşündü.

Adam, genç yaşta işsiz kaldığı için sıkılıyordu. Bu balık tutma işine vurmuştu kendisini ama, o da çözüm olmamıştı.

“Siz benden yaşlısınız. Benden deneyimlisiniz. Bana bir akıl verin. Sıkılmamak için ne yapmalıyım” dedi.

Adam, burada bir ev satın almıştı. Tüm yıl burada kalıyordu. Yazın hareketliydi kent. Ama kışın kent tenhalaşıyordu. Eğlenceler bitiyordu. İşte, o zaman sıkılıyordu. Paraya gereksinimi yoktu.

“Para sorunun da yokmuş. Senin sorununu çözmek çok zor” dedi adama.”Bana soracak olursan, çalışmalısın. Kendine bir iş kurmalısın” dedi.

Adam ”Nasıl bir iş” diye sordu.

İlk aklına geleni söyledi.”Kentin girişinde sanayi sitesi var. Orada çalışanlarla tanış, konuş. Onlardan birisiyle ortak ol. Sen de sermaye koyarsın. Zaman zaman gider sen de orada çalışırsın” dedi. Daha dün oradaydı. Aracının bakımını yapan oto tamircisi, parasızlıktan yakınmıştı.

Adamın aklı buna yattı.”Doğru yahu” dedi. Bu, onun için bir çözüm olabilirdi. Üstelik, işçi değil patron olacaktı. Dilediğinde işe gider, dilediği zaman gelir balık tutardı.”Bu hususu baştan konuşmalı” adamlarla.

Adamın asık olan suratı birden aydınlandı. Tüm dikkatini oltanın ucundaki ekmeğe topladı.”Bir de bir kefal tutabilseydi”. Ne de güzel olurdu. Akşam, bir duble rakı ile iyi giderdi. ”Tutamazsam, balıkçıdan bir kefal alıp kafayı çekeyim” diye düşündü.

O ise “Kişilerin mutlu olması ne kolay. Kişileri mutlu etmek ne kolay” diye düşünüyordu.

Bir başkası da onu böyle yöntemlerle bir mutlu edebilseydi!

Onun da böyle bir kurtarıcısı olsaydı!

 
Toplam blog
: 142
: 578
Kayıt tarihi
: 04.09.13
 
 

1940 yılında İzmir'de doğdum İzmir Atatürk Lisesi'ni bitirdim 1961 yılında Mülkiye(Siyasa..