- Kategori
- Kişisel Gelişim
Acı olgunlaştırır mı?

Çok Türk filmi izlemiş olabilir miyim acaba? Bu başlığı ilk okuduğunuzda siz sevgili okuyucunun duygularına tercüman olmak istedim sanırım.. Evet izledim sanırım.. Türk filmlerindeki acıklı sahneler bu kuşağın zihninde yarattığı ‘’acı gerçek’’olgusu bize ne ifade eder bunu hep merak ederim.. Sinemadaki replik aynen şöyle olur:’’Seni artık sevmiyorum Cüneyt ,reca ederim bu bahsi kapatalım ‘’ Ama tüm izleyici bilirki rol yapan kişi filmin içinde de rol yapmaktadır ama aslında aşkından ölüyordur.. Değişik bir hatırlatmayla başladım farkındayım.. Arkadaş konuşmalarından örnek veriyim bir arkadaşımızın başına acı çektiğini düşündüğü bir olay geldiğinde de rahatlatma cümlesi olarak kullanır dururuz..:’’maalesef gerçekler acıdır’’.Peki öyle midir? Kabullenirken acı verir sonradan mı olgunlaştırır bu meret?Enteresan sorgulamalar yaptığımın farkındayım..Bir gözlemlerimize bakalım o zaman..
Acı çekmenin farklı türleri vardır bunu çoğumuz deneyimlemişizdir istemesek de hayatımızın türlü dönemlerinde... kimi buna aşka bağlar kimi hayatında ‘’zorunda’’olduğu durumlara.. Bunu en fazla deneyimleme fırsatım etrafımdaki büyükleri gözlemleyerek oldu ,yaşla olgunlaşıldığıyla ilgili bir kanıya vardım zaman zaman yaşıtlarımın bazılarında da aynı olgunluğu görmek beni haylice şaşırttı burda da kişilerin karakterleriyle olduğunu farkettim.. Bu ne demek mi? Mesela aynı yaşta iki kişiyi gözlemlediğimde birinin hayata karşı daha umursamaz olduğunu diğerinin ise dünyanın tüm yükünü omuzlarında taşıdığına inanan ve bu doğrultuda insanlarla tanıştım..İşte burada o insanların yaşadıklarını gördüğümde’’ evet acı olgunlaştırıyor’’ dedim belki tam anlamıyla acıdan değil de bazı şeyleri ‘’kabullenme’’mertebesine gelindiğinde oluyordu bu.. Farkettim ki bu hem çok kolay gibi görünen ama aslında şahsımca en zoru olan hikayeydi..’’gerçekleri olduğu gibi kabullenebilmek’’… bu da birçok kişiye zor ve meşekkatli geldiği için karşılığında hissedilen duygu da bir miktar acı olunca tam anlamıyla karşılığını bulduğunu düşündürttü bana..
Hayatımızda yaşadığımız durumlar bizi bazen acıtabiliyor ya da yüklediğimiz anlamlar bizi duygusal yıpranmalara sürüklüyor..bazen yaşanan bazı olayların içinde bulunmak istemeyebiliyoruz ya da bilmeden içine de çekilebiliyoruz... Yakınınızdan gördüğünüz beklemediğiniz bir davranış,aşık olup karşılık bulamadığınız bir durum, sevdiğiniz birinden ayrılırken yaşadığınız iç yanma duyguları ,mesleki başarısızlıklar,ani , maddi kayıplar vs vs..Biz bu durumları kabullenmediğimiz durumlarda ne oluyor? Daha çok olayın içine çekildiğinizi hissediyor musunuz? Ya da sadece bu acıya yoğunlaşarak hayatınızı yaşanmaz hale getirdiğiniz ve sonucunda sosyal hayattan koptuğunuz.... İşte tam da bundan bahsediyorum.. Belki tekrar tekrar zihnimizde aynı olayı yaşamak bizi egosal olarak rahatlatıyor gibi görünse de zamanla sizle beraber bedeninize yerleşiyor ve tıpkı bir asalak gibi sizinle besleniyor bu parçacıklar.. Yani en başta verdiğim film sahnesi örneğinde olduğu gibi başrol oyuncusunun gözyaşları içinde ‘’Seni sevmiyorum artık Cüneyt’’ derken aslında ne kadar yüce ve olgun bir tavır sergilediği bilinçdışımıza yerleşen acı bir gerçektir mesela.. Sahnede durum kabullenilmeyecek kadar acıdır ve ona olgun ve yüce bir misyon yüklenir.. Hatta filmin ilerleyen sahnelerinde o şen kahkahalı kişi gitmiş yerine saçları ağarmış hayattan bihaber mutsuz bir insan olmuştur... Acıya boyun eğmiştir ve istenildiği kadar olgundur artık.. Şimdi biz tam anlamıyla bize acı verdiğini düşündüğümüz olayın neresindeyiz? Karşısında duran kabullenmeyen mi.. Yeni ve kendini daha fazla güçlendirecek olan bir süreç içinde görerek mi.. Ya da hayatın akışında suya karışıp belli bir süre suyun acılığıyla derinlerden sığlara yolculuk edip akışa uyum sağlayarak mı..
Burdan gelmek istediğim asıl durum şudur ki: Acılar, tıpkı mutluluklar gibi bizim onlara verdiğimiz isimle anılan bir duygu durumu.. Travmatik acı durumları bu durumun dışında tutuyorum elbette ki.. Biz neden bize haz veren duyguya ‘’mutluluk’’diyoruz çünkü bildiğimiz etiketi bu: yani kelime hazinemizde karşılığı haz alınan ,hoş durum.. Acıya neden acı diyoruz o da bizi daha içine kapatan daha melankolik bir duygu durumuna sürükleyen bir süreç.. Acıyla yüzleşiyor olmaktan çok onunla ‘’ bütünleşmek ‘’tam anlamıyla bize ne kattığı ve nasıl bir yolda yürümemize yön veren bir rehber olduğunu düşünürsek nasıl olur? Bütünün bir parçası olmak, akarak buna uyum sağlamak damlalarla suya karışmak gibi.. Su gibi..
Hepinize iyi haftalar..