Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Eylül '13

 
Kategori
Siyaset
 

Açık toplum serisi; İşgalciler, ‘Yunanlı Taşeronlarıyla savaşmamız için silah veriyorlar (7)

Açık toplum serisi; İşgalciler, ‘Yunanlı Taşeronlarıyla savaşmamız için silah veriyorlar (7)
 

Bu vatanın gerçek sahipleri, baştacımız analarımız...


I.Dünya Savaşı sonunda, İngiltere, Fransa ve İtalya ülkemizi işgal ettikten sonra, sınırlı bir bölgeyi ”Yapılandırma!” adına Yunanlılara işgal ettirir, arkasından, Yunanlılarla savaşmak için bize silah  verirler. İlginç değil mi?

Başlarken, direnişi başlatan ve bayrak olan isimsiz kahramanlarımızdan kısaca bahsederek, onları hayırla yad ediyoruz.

- İşgal güçlerine karşı ilk direniş, 1918 Yılı 19 Aralık’ta başlamıştır.

-“...Dörtyol civarındaki Karakese Köyü’ne saldıran Fransızlar, köylüler tarafından silahla karşılanmış, 19 Aralık 1918’de yaptıkları çatışmada 10 ölü vererek geri çekilmek zorunda kalmışlardı. Galip devletleri çılgına döndüren bu olay, Türk milletinin saldıran düşmana karşı ilk direnişiydi...”(1)

- Düşmanları kovmak için kurulan Milis Kuvvetlerinin silahlandırılma tarihi; Kasım 1918

-“Mütareke akdine kadar, elimizde tutmaya muvaffak olduğumuz Musul şehrini, İngiliz kumandanlarıyla uzun boylu didişmelerden sonra, İstanbul’da, Sadrazam ve Başkumandan Vekili İzzet Paşa’dan aldığımız direktife 9.11.1918 tarihli tebliğ üzerine Musul’u 10.11.1918’de İngilizlere bırakarak, 6. Ordu karargâhını Nusaybin kasabasına çekmiştim.’”(2)

...Her kasabanın ve şehrin, Müslüman halkın hukukunu muhafaza için, Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri ve mahallî milis teşkilâtı kurmalarını valilerle müstakil mutasarrıflıklara tavsiye ettim. Bu hususta icap eden silah ve cephaneleri, 6. Ordu’nun elindeki menbalardan vereceğimi bildirdim. (3)

 ...Mahallî milis teşkilâtı meselesini, Müslüman ve Türk yerli halkın kendi haklarını muhafaza ile uğraşacak Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerinin bir an evvel Kurulmalarını, valilere ve mutasarrıflara tekrar tavsiye ettim. Aynı zamanda, Erzurum’daki 9. Ordu Kumandanı’nı bu işlerden haberdar ederek onun da kendi mıntıkasında aynı teşkilâtı vücuda getirmesini rica ettim. (4)

Bu iki örnekten; halkımızın ve dönemin komutanlarının, işgalle birlikte kimseden bir emir beklemeden kendi kararları ile direnişi örgütlemeye başladıkları anlaşılmaktadır.

Tarihe meraklı olanlar, bunun örneklerinin  geçmişte de olduğunu bilmektedir. (5)

...

İşgal güçlerinin, Taşeronları Yunanlılar'la çarpışmamız için verdikleri silahların yanında, Anadolu’ya silahların hangi ortamlardan taşındığını; galiplerin işgal ettikleri bölgeleri ve bir işgalci olarak yönetim anlayış ile siyasetleri ışığında değerlendirilmelidir.

İşgal ettikleri bölgeler;

-“...İstanbul yakası Fransızlara, Beyoğlu ve Boğaz’ın Batı tarafı İngilizlere, Kadıköy, Üsküdar ve Boğaz’ın Anadolu yakası İtalyanlara bırakılmıştı.” (6)

-“...Trabzon’dan İnebolu’ya kadar Karadeniz kıyılarını İngilizler, Batı Karadeniz kıyıları ile İskenderun ve Mersin yörelerini Fransızlar, Antalya’dan Edremit’e kadar uzanan deniz kıyılarını da İtalyanlar kontrol edeceklerdi.” (7)

-“...Fakat tereddüt etmeden söylenebilir ki Osmanlı Devleti’nin idare mekanizması daha çok İngilizlerin elinde idi. Onlara sormadan en küçük askerî birliğin yer değiştirmesi ve büyükçe bir memurun tayin edilmesi bile mümkün değildi. Nitekim İstanbul Polis Müdürü’nün İngilizlere danışılmadan tayin edilmesi büyük bir hâdise olmuş, sonunda hükümet eski polis müdürünü yeniden o makama getirmek zorunda kalmıştı.” (8)

Silahlar Anadolu’ya taşınmaktadır;

Anadolu’ya Silah kaçıran  İlyas Sami Kalkavanoğlu anlatmaktadır (9)

-“İstanbul’un işgali sırasında, Bayburtlu Tayyar Ağazade Necip Bey’le müştereken fındık ticareti ile meşguldüm. İstanbul’un namertçe işgali...bir sabah Yunanların da İzmir’i işgal ettikleri haberi, bir bomba gibi beynimizde patladı. (10)

-Doğru Nuruosmaniye’deki Tasvir-i Efkâr gazetesi idarehanesine gittim. Bu gazetenin sahibi ve başyazarı Velid Ebüzziya Bey çok samimi dostumdu. Odasına girdiğim zaman ikdam Gazetesi sahibi Ahmet Cevdet Bey’le, tanınmış armatörlerden Kalkavanzade İbrahim Kaptan’ı da orada buldum..

Hepimiz mutlaka bir şeyler yapmak, behemehal istiklal ve hürriyetimizi korumak uğrunda harekete geçmek lazım geldiği noktasında müttefiktik.

Velid, “İlk iş olarak, büyük bir protesto mitingi (*) yapılmaya karar verildi. Bütün arkadaşlar hep birlikte orada bulunmalıyız. Ondan sonrasını konuşuruz,” dedi.’ (11)

-Nihayet, 27 Mayıs 1919 Salı günü Sultanahmet Meydanı’na gittik. Meydan o güne kadar eşi görülmemiş, kadınlı erkekli muazzam bir kalabalıkla dolup taşıyordu. İlk defa olarak bir genç hanımın (Halide Edip) (**) titreye titreye yükselen sesi:

-“...Yavuzların, Kanunilerin, Mithat Paşaların, Namık Kemallerin, Tevfik Fikretlerin vatanı asla hürriyetten mahrum edilemez. Birbirimize ellerimizi uzatalım. Tek bir hedefe, yalnız Türk istiklal ve hürriyet gayesine doğru yürüyelim...” dedi.

-Arkasından, Türk Ocakları Reisi Hamdullah Suphi Bey: “... Şanlı şerefli Türk milleti istiklaline kavuşacak, müstevli de geldiği yere gönderilecektir...” dedi.

Sonra konuşan büyük şair Mehmet Akif Bey de:

-“.. .Türk ve Müslüman dünyasına son kalenin Anadolu olduğunu...” söyledi. (12)

Miting tam manâsıyla bir milli galeyan manzarası arz etmişti.’

Mitingten sonra Divan Yolu’ndaki Sulh ve Müsalemet Adem-i Merkeziyet Cemiyeti merkezine gittik. Orada, Bu teklif hararetle tasvip ve kabul edilince, Kalkavanzade İbrahim Bey de pür-heyecan sesini yükseltti: “Sahip ve süvarisi bulunduğum Kırım vapuru, şu dakikadan itibaren emrinizdedir. Anadolu’ya geçecekler gibi sevk edilecek silah, cephane vesaireyi de meccanen taşımaya amadeyim! “(13)

Böylece hep beraber, İbrahim Bey’in Çeşme Meydanı’ndaki yazıhanesine gittik. Orada İbrahim Kaptan, tekrar, Kırım vapurunun Sirkeci’de demirli. Harekete hazır olduğunu, kimler gidecekse derhal götüreceğini söyleyince ilk önce Ali Şükrü (***) ve (Rizeli) Binbaşı Osman Bey’in Trabzon’a yollanmaları kararlaştırıldı. (14)

Üç gün sonra Kırım vapuruna giderek (30 Mayıs 1919 olmalı), Trabzon’da Milli Mücadele’nin temelini atacak olan yiğit arkadaşlarımız Ali Şükrü ve Osman Bey’leri uğurladık. (15)

Trabzon seferinden dönen Kırım vapuru bize şu haberi getirdi: “Trabzon’da Nemlizadelerin evinde Müfti Mahir Hoca ile Barutçuzade Hacı Ahmet ve Hakkı Efendilerin iştirakiyle mühim bir toplantı yapılmış ve bundan sonra mülga ittihat ve Terakki Cemiyeti binasında da bir kongre akdedilerek, halkın süratle silahlandırılması karar altına alınmıştır.”(16)

Bu sefer aynı vapurla ben de Trabzon’a gittim. Gemi açıkta demirledi Gemiye tırmanan kayıkçıların hepsi, tepeden tırnağa kadar silahlı idi.

“Ne oluyor?” dedim.

-“Yunan burayı bombardıman etmeye kalkarsa ne olacağını o zaman görürsünüz!” dediler.

Ziyaret ettiğim Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nde Barutçuzade Hacı Ahmet ve arkadaşları,

-“Bize mümkün olduğu kadar süratle silah ve cephane yetiştiriniz. Başka hiçbir şeye ihtiyacımız yok,” dediler.

Bunun üzerine istanbul’a döndüm.’’ (17)

Takacılarla motorcuları görmek için Rumeli Feneri’ne gider. Taka sahipleriyle görüşür, iş, Boğaz’daki kontrolü aşma noktasında tıkanır. İtilaf devletleri Kontrol Heyeti Tercümanı, İran asıllı Ermeni David Sahakkulu’nun yardımcı olabileceği söylenir. David’i bulur. David de kendisine:

-“Ben size yardım ederim. Motorlar, Yunanlar kontrolde bulunmadığı günlerde Boğaz’dan çıkış yapsınlar, İngiliz, Fransız ve İtalyanların nöbetçi olduğu günlerde. (****) Ben bu günleri size söylerim. Yunanlar bana güvenmiyor. Onun için onların nöbette olduğu günlerde çıkış yapılmasın,” der.

Derhal harekete geçtik... Harbiye Nezareti’ndeki itfaiye Yüzbaşısı Halit Bey:

-“Bende istediğiniz kadar silah var. Nezaret depoları silah dolu... Hepsi hazır...” müjdesini verdi. (18)

Halit Bey, tedarik ettiği askerî arabaları bizzat kendi sürüyor, depolardan silah yüklüyor ve Unkapanı köprüsünün altında beklettiğimiz motorlara teslim ediyorduk. (19)

Bir de Kasımpaşa’da, Rıfkı Bey isminde bir bahriye zabiti ile işbirliği yapmıştık. Bu kıymetli ve fedakâr arkadaş da bahriye depolarından kaçırdığı silah ve malzemeyi, aynı şekilde Kasımpaşa’da kahveci, Rize’nin Kalamoz köyünden Mehmet marifetiyle motorlarımıza veriyordu. (20)

David, “Çıkın...” derse derhal Boğaz’dan çıkılıyor, demezse hareket onun tensip edeceği güne bırakılıyordu...”(21)

İstanbul’un işgalini müteakip Karadeniz Boğazı Depo Heyeti adını alan müstahkem kumandanlığı tabyalarında mevcut bilumum esliha (Silahlar)  ve cephaneler. Yüzbaşı Kemal Bey adında bir zata teslim olunmuştu. Bu zatın maiyetinde çalışan fedakâr, cesur muavini Kavaklı Faruk isminde mektepli küçük bir topçu zabiti ile Anadolu Kavağı’nın tabyalarında mevcut esliha ve cephanelerin ve yine Boğaz bataryalarının ambarlarındaki cephane, top kaması top mermisi ve Boğaz’ın yüksek bataryasında mevcut projektörü ve Kavak liman dairesi altında mahfuz seyyar torpilleri, tam bir ketumiyet içinde geceli gündüzlü çalışarak motor ve takalara yüklemek suretiyle Anadolu’ya nakillerini temin eden kahramanlar. (22)

...

 -“Kemal (Koçer) (rütbesi o sırada yarbaydı) Filistin Cephesi’nde iken savaşın son yılında Almanya’da Atış Okulu’na memur olarak atanır Savaştan sonra İstanbul’a döner İstanbul’daki büyük yangından sonra ailesi Şehremini’ndeki İttihat ve Terakkinin kulübü olan binaya yerleştirilir. Kendisi de buraya gelir. Topkapılı Mehmet, Harbiye Mektebi muhasibi İhsan ile Milli Ordu’ya silah ve eşyanın gönderilmesi hususunda anlaşırlar Kemal, İstanbul’daki silah, cephane, malzeme ve eşyanın miktarını öğrenmiştir “Ufak teşebbüsler, ayda bir iki defa, motorlarla cephane kaçırmaya imkân veriyordu.” Her cephanelik, her depo ağzına kadar dolu idi. “ (23)

“En güç iş, vapuru bulmak, cephaneyi kaçırıp yüklemek, vapurun selametini temin etmekti.”(24)

...

Kemal, eskiden tanıdığı, Harbiye Dairesi Topçu Şubesi Müdürü Erzincanlı Salih’e gider “Bir vapur bulursak, bize cephane vermekte kolaylık gösterebilir misin?” diye sorar Salih de:

’Cephanelikler, ben iş başında iken sizin emrinizdedir Ne zaman ve neler isterseniz alınız,” der

Bilahare, Harbiye Dairesi Reisi olan İhsan Paşa da aynı teminatı verir. (25)

Büyük Harp’te kumanda ettiğim alayda yaver olan Himmetzade Hüsnü, o sıralarda Sirkeci’de ardiye işletiyordu. Perakende olan bazı askeri eşyayı da gizlice Anadolu’ya gönderiyordu. Ona, orduyu ancak binlerce ton silah ve cephane göndermekle besleyebileceğimizi anlattım. Hüsnü vapur bulmuştu: Bin tonluk Ararat, Boyanma gerekçesiyle Haliç’e girecek. Üç gecede bin ton yüklenecek, Yüklendikten sonra Haliç’ten limana çıkıp. Yolcusunu da aldıktan sonra yükünü İnebolu’da boşaltacak. Gemi firmasının yetkilisi Rosalt ile 11.000 liraya anlaşırlar, paranın yarısı peşin, yarısı da yük boşalınca İnebolu’da verilecektir... Hamallar, üç gecede 650 ton yükleyebilmişlerdi. Ayrıca 45.000 mermi de vardı.

...Gemi hareket etmeden Rozalt, Kemal’le görüşmek ister Navlun bedelini 50.000’e çıkarır Kemal, Hüsnü’nün yanına döner Bu sırada, Ararat’ın sahibi La Fransez’in komiseri Arif girer... Şirket sahibi Ermeni Kalçi’ye durum anlatır Kalçi hemen Rozalt’in işine son verir Geminin hareketi için talimat verir. (26)

www.canmehmet.com

 Devam edecek;

- Ve İşgalciler silah ve malzeme yağdırmaya başlıyor...

- ‘”Fransız, Milli orduya yardım için geldiğini, her dilediğimizi yerine getireceğini Velid’e söyler.

 

Açıklamalar;

(*) Bu mitinglerin arkasında İngilizlerin olduğu iddia edilmektedir. Nedeni, Anadolu'da (Yunanlılara karşı) bir direniş başlatarak, İstanbul'dan bagımsız bir hükümet kurdurmaktır. Bugüne kadar sorgulanmayan şudur; İşgalciler, İngiliz-Fransız ve İtalyan, Savaştığımız, taşeronları Yunan'lılar

(**) Halide Edip Adıvar, Rahip Hamlin'in kurduğu Robert Lisesinden (Boğaziçi Üniversitesi'nin küçük kardeşi!) mezundur ve Amerikan mandası isteyenler arasındadır.

(***) Ali Şükrü Bey, Meclis açıldıktan sonra Ankara'da kurduğu matbaa ile muhalif yayınlara başlar, sonrasında, şüpheli şekilde Topal Osman Tarafından katledilir.

(****) Bu ifadelerin yorumlarını okuyanlara bırakıyoruz.

 

Kaynaklar;

(1) Selahattin Tansel, Mondros’tan Mudanya’yakadar S.225; Türk İstiklâl Harbi, 4, s.56. (Osmanlının Tasfiyesi; sahife, 388 dip notları)

(2) Ali Îhsan Sabis, V, Ankara, 1951, s.7. (Harp Hatıralarım İstiklâl Harbi ve Gizli Cihetleri) Anıların sahibi Ali İhsan Paşa, I. Dünya Savaşı'nda Kafkasya ve Irak Cephesi; Kurtuluş Savaşı'nda Batı Cephesi komutanlarımızdandır. (Canmehmet)

(3)Age, S.9.

(4)Age, s. 10. (Osmanlının Tasfiyesi, sahife, 354 Dip notu)

(5) http://www.canmehmet.com/vatandasin-osmanli-tarihi-ibret-alinsaydi-pkk-olayi-belki-de-hic-yasanmayacakti-2.html

(6)Tansel, sahife;70. (Türk İstiklal Harbi, I)

(7)Age, S.70; (Türk İstiklal Harbi, I)

(8)Tansel, sahife,71; Refik Halit Karay, Minelbab llelmihrab, İst., 1964, s.87.

(9)îlyas Sami Kalkavanoğlu, Milli Mücadele Hatıralarım, İstanbul, 1957.

(10)Age, S.7 (11-12-13-14-15-16-17-18-19-20-21-22-23 dahil)

(24) İlyas Sami Kalkavanoğlu, Milli Mücadele Hatıralarım, İstanbul, 1957. Sahife, 15

(25) “Osmanlının tasfiyesi”, Cengiz Yazoğlu, sahife;383

(26) İlyas Sami Kalkavanoğlu, Milli Mücadele Hatıralarım, İstanbul, 1957. Sahife; 28.

 
Toplam blog
: 1117
: 1768
Kayıt tarihi
: 29.08.06
 
 

Ticari ilimler akademisindeki öğrenciliğim sırasında, bir kamu iktisâdi kuruluşunda başladığım ça..