Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Eylül '13

 
Kategori
Siyaset
 

Açık Toplum serisi; Kurtuluş Savaşı’nda adımıza çırpınan Hintliler yarı yolda mı bırakıldı (5)

Açık Toplum serisi; Kurtuluş Savaşı’nda adımıza çırpınan Hintliler yarı yolda mı bırakıldı (5)
 

Hintli Müslümanlar (1922)


Müslüman Hintliler, Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğüne dokunulmamasını, İstanbul ve Boğazlar’ın Osmanlı Devleti’nde bırakılmasını, Halife’nin İstanbul’dan çıkarılmamasını karar altına almışlar ve bu tezi sonuna kadar savunmuşlardı. Hac boykot edilmişti. “Mübarek Makamlar” İngilizlerden kurtarılmadıkça Hintliler haccı kabul etmiyorlardı. (1)

Önceki yazılanları okuyanlar hatırlayacaklardır.  Birinci Dünya Savaşı’nın sonucunu belirleyen galip devletlerin lideri konumundaki İngiltere’nin yapılacak işler listesi’nin başında;

-Musul-Kerkük ile Bakü Petrollerinin üzerine oturmak,

-Hindistan’a giden yolların güvenliğini sağlamak, (Suriye Fransa’ya; Irak-Mısır İngiltere’ye)

-Müslüman Türkler’in, 1453'de İstanbul, 1458'de Atina’nın fethi’nden sonra, “Sıra Roma’da!” korkusu ile, Hristiyan Avrupa’nın aldığı karar doğrultusunda; “Osmanlılar (Müslüman Türkler) yok edilmelidir.” Anlayışını gerçekleştirmek,

-Bir daha, “korkulu rüya!” görmemek için Osmanlı hanedanlığını ve Hilafet müessesesini kaldırmak,

-Osmanlıyı ortadan kaldırırken, Ezeli düşmanları Rusların Boğazları (Dolayısı ile Hindistan yolunu) kontrol edememesi için, “Kontrol altında tutulacak kadar güçlü!” Batı kültürünün vitaminleri! ile beslenecek yeni bir (Türk) devleti kurmak.

Ve… geldiğimiz nokta! “Happy birtday to you!!!”

Kurtuluş Savaşı’nın çok iyi anlaşılması için, Yunanlı Kolordu Komutanının anılarından sonra şimdi de dönemin Hintli Müslümanlar’ın, Kurtuluş Savaşı ile Hilafet konusundaki görüşleri birinci ağızdan (yapılan konuşmalar) verilmektedir.

Toplantıya katılanlar arasında, Hintli Müslüman önderler ve İngiltere Hindistan Bakanı da (Montagu) vardır

12 Mart 1921(2)

Ağa Han

M. Chotani

Dr. M.A. Ansari.

Hasan imam.

M.H. Kidwai,

 

“HASAN İMAM (*): Bu maddelere, Hindistan’ın istekleri açısından bakarsak, bu tamamen bir rehin almadır. Önce arazi maddesine geçiyorum. Hint halkı açısından ifade etmek gerekirse sizin bize Ocak 1918’de uyguladığınız rehin koymanın aynısıdır.

Biz esas olarak Hilafet’le ilgileniyoruz. Halife, İslam’ın onurunun bekçisi ve koruyucusu konumunda olmalıdır. Sultan-Halife’nin, Türklere ait Türkiye’de, malî, askerî ve bahriye ile ilgili konular bakımından tam bağımsızlığa sahip olması, bizim kadar Hilafet Enstitüsü’nün de vazgeçilmez temel arzusudur. Hintliler, Osmanlı İmparatorluğu’nun Türk olmayan kısımları için millî otonomiye karşı değiller, ama Sultan-Halife’nin dinsel hakimiyeti korunmalıdır. Müslümanlar, Osmanlı İmparatorluğu’nun Arapça konuşulan toprakları üzerinde, kutsal yerler ve adanmış topraklar dâhil, Müslüman olmayan güçlere ait herhangi bir kontrol olmasını istememektedirler. Ben size, bizim görüşümüzü iki bölümde sunuyorum: Birincisi Türklere ait Türkiye. Diğeri de Türkiye’nin Arapça konuşulan bölümleri. Şimdi, Sevr Antlaşması ile başlıyorum. Hintliler ve özellikle Müslümanlar, Sevr Antlaşması’nı çok zalimce ve adaletsiz buluyor.‘Adaletsiz’ sözcüğünü bilerek kullandım. Çok kullandığım bir sözcük değildir. Bu konuşma Hindistan halkının görüşünü ve bakış açısını gerçekçi şekilde yansıtan bir konuşmadır.

MONTAGU: Araya girdiğim için özür dilerim, fakat fazla zamanınızı almayacağım. Araziyle, askerî durumla, bahrîye meseleleriyle ve malî durumla ilgili maddelerden ne anladığınızı bize söyleyeceksiniz.(2A)

HASAN İMAM: Küstahlık olmayacaksa, biz sizinle birlikte zaferler kazandık ve zaferin zafer kazananlara getirdiği bütün kredileri ve payları talep ediyoruz. Ben burada Türk halkının tarafı olarak bulunmuyorum. Ben burada, Hindistan halkının tarafı olarak, bize verilmiş sözleri talep etmek İçin bulunuyorum. Bu taleplerin temel teminatı olarak biz size insanımızı, Paramızı ve şefkatimizi verdik. Şimdi gördüğümüz manzaraya bakın. Şimdi size Sevr Antlaşması’nın tam bir rehin olmadığı hakkında söylediklerinizi göstermek istiyorum. Toprak meselesi maddeleri özellikle Trakya’yı ele alıyor. Bunun için önce Trakya’dan başlayacağım.

BAŞBAKAN:Trakya’yı birinci ve başlıca mesele olarak mı koyuyorsunuz?

HASAN İMAM: Eğer Türkler kendi ülkelerinde böyle algılıyorsa ben de Trakya’yı birinci olarak alıyorum. Ocak 1918’de bu temelde bize teminat verilmişti.

BAŞBAKAN:Söyleyeceğiniz her şeyi dinlemek istiyorum, tekrar yapmazsanız zaman kazanmış oluruz.

HASAN İMAM: Trakya şimdi, Türk halkı için önceliklidir ve İstanbul için gereklidir. Trakya İstanbul’dan ayrılırsa öteki ülkenin sınırı nereden başlayacak? Türklerle Yunanlar… geleneksel olarak kötü arkadaştırlar ve bu durumda İstanbul Yunan saldırılarına karşı korumasız kalacaktır.İstanbul’un günlük ihtiyacı Trakya’dan geliyor. Halkı Müslümandır ve Türkiye’nin Trakya’ya ihtiyacı büyüktür.Eğer siz Trakya’yı Türkiye’den ayırırsanız Yunanlara geçer. Hint Müslümanları ve doğaldır ki herkesten fazla olarak Türkler, İstanbul’un Türklere verilmesini arzu ediyorlar.

Bana inanmanızı istiyorum, bu mesele üzerinde kuvvetle duruyorum, eğer İstanbul Türklere verilmeyecekse, gerçekte Türklere hiçbir şey verilmemiş oluyor.

BAŞBAKAN: Bekir Sami Bey, (***) İstanbul’da olmak yerine Ankara’yı tercih etti. İstanbul’un Türkler tarafından tutulmak istenmesine şüphe ile bakmamın nedeni budur. Türklerin şehrin değerini bildiğini sanmıyorum. Halkı çok karışıktır. Türkler mevcut olabilir fakat Türk çoğunluğu yoktur. Çoğunluk Türk olmayan halklardadır. Ermeni vardır, Rum vardır. Karmakarışık bir halk,

AĞA HAN (****) :İslam’ın başkentidir.

BAŞBAKAN: Güzel, Hilafet nerede ise İslam’ın başkenti de orasıdır. Bursa’dır, Konya’dır… Şuna eminim ki Ankara değildir. Hilafetin nerede olacağı Bekir Sami Bey’in kesin olarak umurunda değil. O, İstanbul’u Genç Türkler için istiyor. Bana göre bu onları (Türkleri) zayıflatır, kuvvetlendirmez. İstanbul’un hemen dışındaki çoğunluk Rum’dur. Edirne’ye doğru giderseniz sayı neredeyse eşitlenir. Fakat Doğu Trakya çoğunlukla Rum’dur. Müslüman çoğunluk daha çok Batı Trakya’dadır.

HASAN İMAM: Trakya’nın toplam nüfusu, bazı arkadaşlardan en son aldığım rakamlara göre 1.155.000’dir. Bunun 300.000’i Rum’dur, İstanbul’un ve Trakya’nın Türklerden alınacağına inanmıyoruz… Biz İstanbul’u İslam’ın ışık saçan merkezi olarak düşünüyoruz. Çünkü İstanbul, İslam’ın merkezidir ve onu kaybetmek istemiyoruz. Size temin ederim ki, Trakya’da Türklere, Yunanlardan gelecek bir saldırıda asla elden çıkmayacak bir toprak bırakılırsa, Hindistan’daki herkes buna katkıda bulunacaktır….” (3)

TRAKYA BÖLGESİNİN TÜRKLERE BIRAKILMASINDA  HİNTLİ MÜSLÜMANLARIN ÖNEMİ

“…9 Mart 1922’de Lord Curzon, Austen Chamberlain’e yazdığı mektupta, “Benim yerime Paris’e giden Montagu, Edirne ve Trakya ile kutsal yerlerin Türklere ait olduğunun kavgasını yapacaktır,”der. (4)

“…22 Mart’ta Müttefikler Ankara ve Atina’ya bir ateşkes önerisi göndermişlerdi. Dört gün sonra başka bir öneri yapılmıştı. Buna göre, bir ateşkesin İmzalanmasından sonra Yunan kuvvetleri dört ay içinde Anadolu’yu boşaltacaklar ve bu yerler tekrar Türklerin egemenliğine verilecekti. (5)

Ankara, Yunan çekilmesinin hemen başlamasını, dört ay içinde tamamlanmasınıve ateşkesin ondan sonra imzalanmasını istiyordu (6)

Müttefikler, Yunanların Anadolu’yu boşaltacakları sürenin kısaltılabileceği, fakat önce ateşkesin yapılmasının gerekli olduğu yolunda bir karşılık vermişlerdi.” (7)

“Mustafa Kemal Paşa’nın Milliyetçi hareketin bayrağını açmasından, Lozan Antlaşmaları belgelerinin karşlıklı alınıp verilmesine kadar geçen süre İçinde, Türkler karşılarında hiçbir zaman üç Müttefik arasında kurulmuş birleşik bir cephe bulamamışlardır…”

İtilaf devletleri İngiltere’nin görüşünü benimseyerek, 22 Mart 1922 tarihinde Türkiye ve Yunanistan’a verdikleri birer nota ile mütareke şartlarını bildirdiler. Mütareke teklifinin esasları özet olarak şöyleydi: (8)

a) İki tarafın birlikleri arasında, on kilometrelik, askerden arınmış bir bölge oluşturulacak. Birlikler insan ve cephane bakımından güçlendirilmeyecek.

b) Birliklerin konumunda değişiklik yapılmayacak.

c) Malzeme dahil bir yerden bir yere götürülmeyecek.

d) İtilaf devletlerinin askerî kurulları, ordumuz ve askerî durumumuzu serbestçe denetleyebilecekler.

e) Savaş üç ay süreyle durdurulacak ve barış yapılıncaya kadar bu üç aylık süre kendiliğinden uzamış olacak.

f) Taraflardan biri savaşa başlamak isterse mütarekenin sona ermesinden en az on beş gün önce diğer tarafa ve itilaf devletlerinin temsilcilerine haber verecektir.

Yunanlar bu mütareke koşullarını hemen kabul ettiler. (9)

-”Curzon, Poincare ve Schanzer, 27 Mart 1922’te Paris’te toplandılar, iki ülke arasındaki barış şartlarını içeren tekliflerini Türkiye ve Yunanistan’a bildirdiler.Müttefiklerin, Yunan birliklerinin dört ay içinde çekilmesi teklifini Yunanlar kabul etti. Eğer, Türkiye de kabul ederse, Anadolu yeniden Türkiye’nin olacak. Küçük Asya’daki egemenliği de Akdeniz’den Boğazlar’a ve Karadeniz’e, Trans-Kafkasya, İran ve Mezopotamya’dan Ege kıyılarına kadar uzanan sınırlara kavuşacaktı. Türkler de silah bırakışma şartlarını kabul etti. (10)

İNGİLİZLER NEDEN HİNTLİ MÜSLÜMANLARIN GÖRÜŞLERİNE ÇOK ÖNEM VERMİŞLERDİR

“…İngilizlerin Iran ve Afganistan’daki sıkı askerî kordonunu aşıp da Hindistan’ın kuzeybatı sınırına ulaşanislam ihtilalcileri Halife’nin cihad çağrısını getirince, buradaki bazı Müslüman toplulukları harekete geçerler. Vezinler, Toçi vadisini işgal ederler. Cihat isteyen mollalar, genişçe bir bölgeyi ayaklandırırlar. Belücistan’da Han Mahmut, Kozdar’a girer. Vezirîler, Ekim 1915’te Gomal’i işgal ederler, Mohamandlar Şabkadar bölgesini istilaya koyulurlar. İngilizler, burada aylarca önemli kuvvetlerle savaşmak zorunda kalırlar.”(11)

Molla Hacı Sahip, Çitral bölgesindeki Müslüman aşiretleri ayaklandırır. İngilizler burada uzun süre 20.000’den fazla sayıdaki Müslüman kuvvetleriyle çarpışırlar. Bu ayaklanmalar üzerinedir ki, Hindistan, 1915 yılında ingiltere’ye Hindistan dışındaki savaşlar için ancak sembolik miktarda kuvvet sağlayabilir. Ayaklanmalar öteki yıllarda da devam eder. İngilizler, sindirilemeyen Müslüman toplulukların ablukası, asi köylerin yakılması, mücahit karargâhlarının havadan bombalanması gibi sert tedbirlere rağmen, ayaklanmaları durduramazlar. Dört İngiliz tümeni savaşın sonuna kadar bu ayaklanmalarla uğraşır. (12)

General Monroe, ayaklanmaları nasıl bastırdıklarını şöyle anlatır:

“Ürünleri tahrip ettik ve yaktık. Önemli şehirlerini bombaladık. Bu onlan dize getirdi ve boyun eğmeye zorladı. “(13)

Gandi, İngiltere’ye karşı Müslüman-Hindu birliğini savunurken, ünlü şair Tagore, Müslümanlara karşı ingiltere’ye sığınmayı öğütlüyordu.(14)

 Hintli Müslüman kardeşlerimizle ilgili şimdilik verdiğimiz çok kısa bir bilgiden sonra, Çanakkale Savaşları gerçeğine geçmeden, doğru olmadığı halde yaygın inanış haline gelen “Halifenin Cihad çağrısı İslam Aleminde kabul görmedi!”  iddiası da yukarıdaki bilgilerle doğru olmadığı ortadadır.

Anzaklar, nasıl Dünyanın diğer bir ucundan, hiç ilgileri olmadıkları  Osmanlı Devletine karşı büyük bir yalanla (*****) Çanakkale’de cepheye sürülmüşlerse, Hintli Müslümanlar’da, İngilizlerin, “Halife esir edildi, Onu kurtarmaya gidiyoruz!“  yalanı ile Müslümanlarla karşı karşıya getirilmişlerdir.

 

İlginçtir, Kurtuluş Savaşı’nda bizlerde, Halifeyi kurtarmak için savaşmışız! Anlayanlar beri gelsin!!!

 

Devam edecek;

-Çanakkale Savaşları bir Perdeleme Savaşı’mıdır?

-Ülkeyi işgal eden devletler, “Kurtuluş Savaşı!”bize neden  için silah ve para veriyorlar?

Resim; Web ortamından alınmıştır.

Açıklamalar;

-Vurgular tarafımızdan yapılmıştır.(Canmehmet)

(*) İngilizlerle yapılan toplantıya katılan Hintli Müslümanlar (önderler)

(**) Montagu, (Edwin Samuel Montagu (1879 -1924) İngiliz Liberal politikacı, Hindistan Dışişleri Bakanı 1917 -1922 yılları arasında İngiltere Hindistan Bakanı)

(***) Bekir Sami (Kunduk) Bey; “Mektebi Sultani ( Galatasaray Lisesi) de okumuştur. II. Abdülhamit zamanında çeşitli memuriyetlerde bulunmuş, 1908 de İnkilabından sonra çeşitli görevlerde ve Trabzon Valiliğinde bulunmuştur. Milli Mücadele zamanında Tokat Millet Vekili Seçildi ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetinin ilk oluşturulan kabinesinde 3 Mayıs 1920 tarihinden 8 Mart 1921 tarihine kadar Dışişleri Bakanlığı görevinde bulunmuştur1920 yılında Moskova’ya giden I. Heyetin ve Londra’ya giden heyetin başkanlıklarında bulunmuştur. Bekir Sami bey 4 Eylül 1919 da Sivas’ta toplanan Kongreye de katılmıştır. .”  Alıntı; http://www.mfa.gov.tr/sayin-bekir-sami-kunduk_un_-ozgecmisi.tr.mfa 

(****) Ağa Han; 1923 yılında Hindistan’da “Hilâfet Hareketi” adı verilen bir teşkilât oluşturdu. Tüm dünyadaki Alevî-Bâtınîlerinin mukaddes Dâ’î-i Â’zamlığı makâmının sahibi olması nedeniyle, şimdi boşalmış olan bu “Siyâsî-Hilâfet” makâmın geleceği ile de yakınen ilgilenmeğe başlamıştı. Maksadı Hilâfeti savunmak olan bu teşkilat Londra’da birçok girişimlerde bulunmuş ve Hilâfet’in bir şekilde devam etmesini savunmuştu. Ayrıca, Hilâfet taraftarı fikirlerini İsmet Paşa’ya gönderdiği bir mektubunda dile getirmiş ve Hilâfet’in kaldırılmasının İslâm birliğini zedeleyeceği yönündeki fikirlerini açarak İsmet Paşa’yı Hilâfet’in devam ettirilmesi hususunda iknâ etmeğe uğraşmıştı. O zamana kadar hep “Batı” taraftarı olarak tanınan “III. Ağa Han” ortaya koymuş olduğu bu tavrıyla ortaya çıkan bir “İslâm-Batı” çekişmesi/sürtüşmesi sürecinde ilk defa “Batılıları” memnûn etmeyen bir tavır içine girmiş oldu. ( Ayrıca bakınız: Nizârî-İsmâilî Net) Alıntı; (Vikipedi)

(*****) I.Dünya Savaşı'nda, gönüllü olarak İngilizlerin yanında savaşmak istemeyen Anzaklar,  "Müslüman Türkler, Piknik treninizi (1 ocak 1915'de) bomba ile uçurarak, katliam yaptılar, şimdi de ülkenize savaşmaya geliyorlar!" yalanı ile kışkırtarak Çanakkaleye göndermişlerdir.

Kaynaklar;

(1) Tevfik Bıyıklıoğlu Sahife,55.(Cengiz Yazoğlu, Osmanlının Tasfiyesi)

(2, 2A) Catalogue Reference:CAB/23/35 Image Reference:0032.(İngiliz arşiv belgelerinden)

(3)”Osmanlının Tasfiyesi”, Sahife, 623. (2 sayılı dipnotun ait olduğu eser)

(4)Osmanlı Tasfiyesi, Sahife 658)

(5)Toynbee, Türkiye ve Avrupa, sahife.96. (Cengiz Yazoğlu, Osmanlının Tasfiyesi)

(6)Age, s.97.

(7)Age, s.97.

(8) S. Selek, age, s.306-308. (Cengiz Yazoğlu, Osmanlının Tasfiyesi)

(9) “Osmanlının Tasfiyesi”, Cengiz Yazoğlu

(10)H.Howard, age, s.266. (Cengiz Yazoğlu, Osmanlının Tasfiyesi)

(11) Doğan Avcıoğlu, Age, S.87.

(12) Doğan Avcıoğlu, Age, s.87.

(13)Doğan Avcıoğlu, Age, s.87.

(14) Doğan Avcıoğlu, Age, S.88.(Cengiz Yazoğlu, “Osmanlının Tasfiyesi”, 10-11-12-13 Dip notları)

 
Toplam blog
: 1117
: 1768
Kayıt tarihi
: 29.08.06
 
 

Ticari ilimler akademisindeki öğrenciliğim sırasında, bir kamu iktisâdi kuruluşunda başladığım ça..