Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Ocak '09

 
Kategori
Felsefe
 

Adalet ve ötekiler

Adalet ve ötekiler
 

ADALET


Hukuk, adalet, yargı, yanlış ve doğru kavramlarının yaşama geçtikleri alanları vardır. Başta yapmış olduğum sıralamada kavramları en geniş alanı olandan başlayarak dizdim. Hukuk adalete göre daha evrensel alanda karşılığını bulur. Çünkü kişilerin ve toplumların adalet anlayışı değişiktir. Her yargılama adil olmadığı için adalette daha geniş bir alanda gerçekleşir.

Adalet kimimizin güvendiği kimimizin güvenmediği bir kavramdır. İnsanoğlu genelde kendini haklı tarafta görür ve adalette bunu onaylarsa inanır. Haksız olan ise karşı taraftakinin, kendisinin bu davranış biçimine neden olduğunu düşünür.

Adalet doğruyu yanlışı ayırma eylemini yargı eliyle kullanarak yerine getirir ve bu ayrışımın doğru yapılması yargıya bu da adalete güveni artırır. Bireysel ve toplumsal adaletin aşılması hukuka varmanın yolunu açar.

Gelelim asıl soruna doğru kime göre doğru, yanlış kime göre yanlıştır? Bu iki kavramın sınırları nerde biter, nerde başlar? Soruyu egemenler diye yanıtlarsak netleşmiş oluruz. Onlara göre doğru, yanlış ve sınırları ne ise topluma göre de öyle olmak zorundadır. Karşıt olan bu kavramlar aslında zıtların birlikteliği anlamında birbirlerine bağlıdırlar ve hayat buldukları alanların sınırlarını zorlarlar hatta bazen iç içe geçerek anlam karışıklığına neden olurlar. Kavramlara fazla güvenmek bilgilenmenin yolunu kapatır, şüphe etmek ise doğru yönde adım atılmasını sağlayarak yaşamda yerli yerine oturtur. Bunun sebebi de gücü elinde bulunduranlar tarafından dayatılarak doğru ve yanlış kavramlarına yüklenen anlamlardır.

Samuel Weber, Adorno’ya ait göçmen dili üzerine yazarken son derece önemli bir ayrıntıya işaret ediyordu Adorno’nun göçmen dili, ’bir yere’’ göçenin değil; ‘’bir yerden göçenin’’ dilidir. Bu anlamda göçen, göçtüğü yerdeki dilin adalet, doğru ve yanlış kavramlarına yüklediği anlamları göçtüğü yerde de aynen hayata geçirir ve ötekileşir. Gelenin bildiği adalet ve bunu hayata geçiren yargı geldiği yerdekinden başkadır.

Ötekilerin gitmeleri için diğerleri, çeşitli yöntemler bulur. Ülkemizde gayrimüslimlerin göç etmelerini sağlamak için çıkarılan Varlık Vergisi kanunu yöntemlerden yasa çıkarmaya güzel bir örnektir. Bu tip yasaları çıkaranlar hedeflerini gerçekleştirmek için hukuku bilerek ihlal ederler. Varlık Vergisi yasası çıkarılırken mecliste geçen şu konuşma bunun en güzel ispatıdır.

Başkan:

‘’Kardeş malını çıkartmak doğru olur.Çünkü bu hukuk esasları ile çelişiyor.’’

Dayanamadım, şaka yollu:

‘’İlahi, Başbakanım! Bu kanunun hangi maddeleri hukuk ilkeleri ile uyuşuyor ki..’’ dedim.

Saraçoğlu, kahkahayla:

‘’Maliye vekili, dinliyor musun? Bak senin kanunun için ne diyorlar’’ dedi. Kanun tartışmalar neticesi kabul edildi.

Zorunlu göçe zorlayan toplumlar, göçenlerin göçtüğü yerde öteki konumunda olacağını çok iyi bildiğinden onları adeta cezalandırmaktadır.

Kendi iradesi ile göç edenlerde durum biraz daha farklıdır. Örneğin, Almanya’ya çalışmaya giden işçilerimiz belli bir zaman diliminde uyumsuzluk yaşamışlardır. Ancak geldikleri yerde, elde etmeyi hedefledikleri çıkarları olduğundan söz konusu kavramlara yüklenmiş olan anlamları kabul etmeleri daha kolaydır.

FOTOGRAFI GÖRMEK

‘’Bir fotografı seyrederken, hiç kimse çirkinliği bulmaz, buna karşılık çoğu kimse güzelliği bulur.(Susan Sontag)’’ Susan Sontag’ı eleştirmek haddim değil ama farklı düşünmek hakkım olduğunu düşünerek günümüzdeki görüntü kirliliğinde fotografta çirkinliği bulmanın çok kolay hale geldiğini söyleyebilirim.

Fotografı izleyen, baktığı karenin ne anlatmak istediğini düşünmüyor ise onu gerçekten gördügünü idda edemez.Bunun dışındaki tavır ise görmek degil, ancak bakmak olabilir.Gerçek sanat izleyicisi eseri adeta yargılayandır. Her fotografın bir görsel anlamı vardır, bu da sanatçının düşüncesinin yansımasıdır. İzleyen bu yansımayı algılamalı ve kendine göre yeniden yorumlamalı, hatta çekenin düşüncesinden başka bir değişik bakış getirmesi eserin zenginliğini gösterir.

İzleyen fotografı kültürü, sosyal yapısı hatta içinde bulunduğu psikoloji ile görerek yorumlar ve görüntüye kendini katar. Aynı fotografın çeşitli izleyenler tarafından değişik yorumlanmasının sebebi budur. Bir Amerikalı, Japon ve Türk aynı kareye kültür farkları nedeniyle değişik yorumlar getirecektir. Fotografı çeken gerçek nesneleri görür ve çeker izleyici ise belli çerçeveye alınmış kareyi görür, bu açıdan yanıltılması kolaydır. Fotograf bire bir gerçeği direk olarak yansıtmaz onun gösterdiği kendi gerçekliği olduğundan izleyen de fotograftaki gerçekliği görür.

Fotografı çeken nesneleri değişik şekilde yorumlayarak kareyi oluşturur ve izleyiciye mesaj vererek onu değişim için çabaya davet eder. Fotografın başarısı izleyen tarafından algılandıktan sonra onda düşünsel etki yapmasıdır. Fotograf izleyeni duygulandırır, coşturur, düşündürür ve bilgilendirir.İzleyen sırf bilgilenmek amacıyla görmez ancak bu eylemi sayesinde düşünerek bilgilendiğinin farkına varır’’.Aynı konu iki ayrı fotografçı tarafından çekilebilir; biri mevcut toplumsal koşulları düzeltmek, toplumda bu sorunlar konusunda bilinç oluşturmak isteyebilir, diğer fotografçı için salt fotograf çekme sürecinin verdiği haz yeterli olabilir. (Merter Oral, Fotograf ve toplumsal değişme)’’İzleyen ise bu iki kareyi çekenin amacının dışında yorumlayabilir’’.Çekene sırf haz veren kareden toplumsal değişim mesajı çıkarabilir.

Sanatçılar yaşam tarzlarının oluşturduğu düşüncelerini eserlerine yansıtırlar. İzleyenler ise kendi bulundukları kültürel, psikolojik ve sair duruşları açısından yorumlarlar ve bunu biçimsel ve özün bütünlüğü içinde yaparlar.’’Her şeyin biçimsel düzeyde ele alındığı bir sistemde, sanat ve toplumda da içerikten söz etmek oldukça güçtür.’’(Birsel Matara, 80’den günümüze Türk fotograf sanatına genel bir bakış) gerçekten biçim ve özün bütünselliğini görme eyleminde esas almayan bir izleyicinin sanata bakışı sakattır. Görselliği yorumlamak sanıldığı kadar kolay degildir.

 
Toplam blog
: 11
: 678
Kayıt tarihi
: 26.12.08
 
 

İzmirde Avukat olarak çalışmaktayım. 54 yaşındayım İstanbul üniversitesi mezunuyum. Felsefe ve fotog..