Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

AYFER AYTAÇ GAZETECİ YAZAR

http://blog.milliyet.com.tr/ayferaytac

05 Nisan '21

 
Kategori
Güncel
 

Adaletin Var mı Dünya

PEK ÇOK SARAYLARIMIZ VAR, AMA İÇLERİNDE ADALET VAR MI? 
ADALET MÜLKÜN TEMELİ, UYGULAMADA GÜÇLÜNÜN TEKELİ...
KEŞKE HERKES İÇİN EŞİT ADALET OLSA.? SANA ADALET, BANA ATALET OLMASA...
 
Bugün 5 Nisan Avukatlar Günü! Türkiye'nin dört bir yanında, hukuk ve adalet için vatandaşın yanında, en ön safta mücadele veren avukatlar anılacak. Adalette göre savunma yapan avukatlarımızın günü kutlu olsun. 
 
Adalet adil olmak, adil dağıtmak demektir. Aslı Hak, nesli hukuk. Detayı, hukuk çerçevesi dahilinde haklıyı bulup hakkını teslim etmektir. Haklı ile haksızın ayırt edilmesi, hak sahibine hakka uygun bir şekilde hakkının verilmesi demektir. Bizde çoğunlukla nasıl olur, hak gücün yanındadır. Parası çok olan en iyi avukatı tutar, davasında haksız da olsa kazanır. (Başımdan geçti, biliyorum.)
 
Eskinin dış duvarları kapkara, iki ya da üç katlı, dar pencereli, güneş ışınlarından yoksun adliyelerin yerini; günümüzde son derece konforlu, adları üzerlerine saray diye konulmuş, mermer abidesi gibi görünen modern adliyeler aldı. Ve yakın geçmişin az maaşlı adliye görevlilerinin yerini dolgun ücretli, sırtı devlet desteğiyle sağlamlaştırılmış, adalet bakanlığının bünyesinde barındırılan adli personelin sayıları arttı. Pek çok işsiz arkalıklı burada da sırtını sağlama dayadı. Haliyle cakaları farklılaştı, hal ve tavırları tavan yaptı. Her gelene suçlu muamelesi yapan bu çalışanların yüzleri donuk, tebessümün teşkil etmediği dudakları azarlamaya odaklı. (Kul olduğunu unutmayan, bir gün kendisininde ilahi adalet huzuruna çıkacağı bilincinde bulunan İstisnalara saygılar.)
 
Geçici olduğu akla getirilmeyen makamlar lüksleşti, hatta üst düzeyin özel kalemi, özel sekreteri ve özel korumaları bile oldu. Savcılar, hâkimler sarayların en üst katlarında özel odalarda mekân ve makam sahibi oldular. Ve dahi yanlarına erişilmesi de bir hayli zorlaştı. Uzay mekiğinden kopya çift camlı, şifreli kapıların ardına kuruldular. Görüşmek istemeniz zorlaştırıldı. Adli saraya girerken polis kordonundan geçeceksiniz, üzerinizdeki her şeyi polisin gözü önene serip cihazlardan sekeceksiniz, kemer tokanız cihaza takılıp öterse, şüpheli bulunup farklı tepkiyle karşılaşacaksınız, tüm bedeniniz korkuyla ürperecek. Polisin politikasından geçince endişeli hallerle en alt kattan danışmaya müracaat edeceksiniz kimliğinizi vereceksiniz, tüm kimlik bilgilerinizle birlikte görüşme sebebinizi alenen beyan edeceksiniz, sonra gerek görülürse savcının yahut hakimin yanına size verilen ziyaretçi kart yardımıyla çıkacaksınız.
 
Güzel bir uygulama mı, bence değil. Buralarda adalet doğru dağıtılıyor olsa, bu kadar güvenliliğe ve görkeme gerek yok. Haktan uzaklaşma olunca halka karşı korunmaya yönelik tedbir oluyor. Halkı görmezseniz vicdanınızın sesi de duyarsızlaşır. Biraz sanki vicdani korkudan da korunma yöntemi; sanki yanlışların fark edilmemesine karşı kale inşası derim ben... Yakın geçmişte, eski tip adliyeler yıkılmazdan önce hakimi, savcısı, avukatı halktan biri gibi aynı kapıdan girer çıkar, bu sırada pek çok insanla gözgöze gelirler ve selam alış verişinde bulunurlardı. Adamlar ulaşılmaz değildi yani; duayı da duyardı kulakları, bazen küfrüde, vicdanları yüreklerinde olarak gezerlerdi. Giyim kuşamları hal ve gidişleri son derece mütevazıydı. Keşke öyle kalsaydık, büyümenin sancılarını çekmeseydik.
 
Ben bir kadı torunuyum, baba tarafımdan büyük büyük dedem Osmanlı zamanında Cezayir kadılığı yapmış. Öylesine adil hizmet verirmiş ki, görevinde kaldığı uzun seneler boyunca Cezayir halkının sevgisini ve dualarını kazanmış. Sonra Böcüzade Süleyman Sami dedem var, o da adil bir hukukçuydu. Bu memlekete iki dönem milletvekilliği yapmış, hep hakkı savunmuş biriydi. Doğruluktan kazandıklarıyla ahiret yurduna göçmüş dedelerim; dünyalık kazancını da garibanla bölüşmüş. bu âlemi dualar sırtlanarak terk eden ecdadıma ne mutlu. Böyle bir atanın torunu olan bana da ne büyük bahtiyarlık ki, genlerimizde var olan dürüstlükle yalandan uzak kalarak bu güne kadar doğru ne bildiysem, eğri neyi bulduysam korkusuzca haykırdım. Bugünde merak ettiğim bu sistemin şeklini sorgulamaya çalıştım. Başka bir art niyetim yoktur, biline…İnsan haksızlıklardan dövünmeli elbette, halka hakkını verip sevinmeli elbette. İnsan; hak yolunda olmuşsa ataları, atalarıyla övünmeli elbette…
 
Şimdi özel lüks araçlarıyla geliyorlar, ayrı kapıdan saraylarına giriyorlar, asansöre atladıkları gibi katlarına çıkıveriyorlar. Kimseyle ne selam ne sohbet… Soğuk, donuk, ürkütücü insan görünümünde adalet savunuculuğu yapıyorlar. 
 
Neye göre avukatın çenesine, iş bilirliğine göre, avukatlarda bu çenelerini keselerin ağırlığına göre yoruyorlar. (İstisnalara duacıyım)
 
Paran yoksa avukatında olmaz, avukatın olmadı mı, hâkim meramını anlamaz, savcı bir sözünü bile dinlemez… Suçlar artar, haklı haksız karışır, adaletsizlik saray salonlarında dolaşır.
 
Hükümetler adliye sarayı yapacağına işlenen suçların nedenini araştırıp önlem alsa, refah düzeyini iyileştirse suçlu sayısı azalır. Mesela devasa şehir hastaneleri yapacağına insanları hasta eden nedenlere çare bulsa, cinnet geçirten ekonomik sıkıntılarını rahatlatsa onca hasta da olmaz diye düşünüyorum?. Lakin öyle olursa onca avukatın, savcının, doktorun, hemşirenin işsizken iş sahibi edilen eş dost kayırmalarının paraları nerden çıkacak böyle yapmasalar? İş düşecek ki para kazanılası değil mi? Düşüncenizde sizlerde haklısınız ey ilgililer, ama hakkın gözetilmediği bir âlemde adalet dağıtımında sesiniz kısık kalır. Dünyalık menfaatleri için masumların hakkını yiyenleri ilahi adalet hoş bilmez. Bu sebeple yapılan haksızlıkları Hak'ka havale ediyorum. "Allah bize yeter, O ne güzel vekildir. " (Âl-i İmrân Suresi 173. Ayet)
 
ADALET ARAYANA İŞTE ADİL ADALET ALLAH’IN HÜKÜMLERİ:
 
Maide .44 - Şüphesiz Tevrat'ı biz indirdik. İçinde bir hidayet, bir nur vardır. (Allah'a) teslim olmuş nebiler, onunla Yahudilere hüküm verirlerdi. Kendilerini Rabb'e adamış kimseler ile âlimler de öylece hükmederlerdi. Çünkü bunlar Allah'ın kitabını korumakla görevlendirilmişlerdi. Onlar Tevrat'ın hak olduğuna da şahit idiler. Şu hâlde, siz de insanlardan korkmayın, benden korkun ve âyetlerimi az bir karşılığa değişmeyin. Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenler kâfirlerin ta kendileridir.
 
45 - Onda (Tevrat'ta) üzerlerine şunu da yazdık: Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş kısas edilir. Yaralar da kısasa tabidir. Kim de bu hakkını bağışlar, sadakasına sayarsa o, kendisi için kefaret olur. Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenler, zalimlerin ta kendileridir.
 
47 - İncil ehli Allah'ın onda indirdiği ile hükmetsin. Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenler, fasıkların ta kendileridir.
 
48 - (Ey Muhammed!) Sana da o Kitab'ı (Kur'an'ı) hak, önündeki kitapları doğrulayıcı, onları gözetici olarak indirdik. Artık, Allah'ın indirdiği ile aralarında hükmet ve sana gelen haktan ayrılıp da onların arzularına uyma. Sizden her biriniz için bir şeriat ve bir yol koyduk. Eğer Allah dileseydi, elbette sizi tek bir ümmet yapardı. Fakat verdiği şeylerde sizi imtihan etmek için ümmetlere ayırdı. Öyle ise iyiliklerde yarışın. Hepinizin dönüşü Allah'adır. O zaman anlaşmazlığa düşmüş olduğunuz şeyleri size bildirecektir.
 
49 - Aralarında, Allah'ın indirdiği ile hükmet. Onların arzularına uyma ve Allah'ın sana indirdiğinin bir kısmından (Kur'an'ın bazı hükümlerinden) seni şaşırtmalarından sakın. Eğer yüz çevirirlerse, bil ki şüphesiz Allah, bazı günahları sebebiyle onları bir musibete çarptırmak istiyor. İnsanlardan birçoğu muhakkak ki yoldan çıkmışlardır.
 
50 - Onlar hâlâ cahiliye devrinin hükmünü mü istiyorlar? Kesin olarak inanacak bir toplum için, kimin hükmü Allah'ınkinden daha güzeldir? (Mâide Suresi 50. Ayet ) AYFER AYTAÇ
 
 
Ayfer AYTAÇ 
ayferaytac.com
 
Toplam blog
: 622
: 205
Kayıt tarihi
: 08.12.14
 
 

Gazeteci-yazar ..