Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Temmuz '14

 
Kategori
Öykü
 

Adam-7

Adam-7
 

adam-kadın


Sabahın serinliği, uyandı adam. Kuşlar sakin, cırcırlar suskun, hava sütliman.. Bir türlü yumurtlayamayan komşunun tavuğu için için gurulduyor. Guguk kuşu mors alfabesiyle bişey anlatmaya çalışıyor..

Tamamen yataktan kalktı adam. Gözlerini ovuşturdu, esnedi, gerindi, kendini toparlamaya, yeni güne başlamaya hazırlanıyordu. Belki de bir duş almak çok iyi gelebilirdi, hem ayılmasına da yardımcı olurdu. Bu fikri uygulamaya koymadı, daha ileri giderek şortunu giydi, havlusunu aldı ve sahile inerek kendini denize attı.

Eve döndüğünde bu kez duşunu aldı. Soğuğa yakın ılık bir su rahatlatmıştı vücudunu. Silinerek banyodan çıktı ve odasına geldi. Şarja takılı telefonuna baktı, dün geceden kalan bir mesaj fark etti. Açıp okuyunca gülümsedi. Hoşuna giden bir şeyler yazıyordu, mesaja parıltılı gözlerle cevap yazdı. Biraz sonra karşılıklı mesaj trafiği başladı. En sonunda adam, konuştuğu kadını aradı ve evine davet etti. Kadın hiç de tereddüt etmeden, sanki en başından beri bu teklifi bekliyormuşçasına bir coşkuyla kabul etti.

Kadın gelene kadar da adam evini sakin tavırlarla toparlamaya koyuldu. Ne de olsa kadın bu, diyerek acele etme gereği duymadı. Şimdi iki saat hazırlanır, süslenir püslenir, yürür, araç bekler, yol falan derken gelmesi baya bi zaman alırdı. Bu arada, market alışverişine bile çıkmıştı adam. Atıştırmalık, ikramlık yiyecek içecek almıştı. Eve geldi, kadına mesaj attı, kadın evden daha yeni çıktığını söyledi. Ah şu kadınlar! Neden bu kadar büyütürler ki buluşmaları, üstelik neden bir kaplumbağa hızında hareket ederler sanki..

Kendine bir bira açtı ve içine dalından yeni koparılmış fakat pek taze olmayan bir limon sıktı. Limonlu birayı üniversitede keşfetmişti, o günden beri mümkünse limon sıkardı birasına. Mayhoş tadı damağında kaybolmadan kadın geldiğini bildiren mesajını gönderdi. Adam kadını almak için yola çıktı, yıkılmadan önce Berlin duvarını andıran bir duvarla örülü olan sokaktan bu kez rahatça geçerek eve geldiler. Kadın tedirgin değildi ama çok da rahat olduğu söylenemezdi. Diğerleri gibi kendi evindeymiş havası göremedi adam kadının tavırlarında ve onu rahatlatmak için balkona çıkarıp bi içki ikram etti. Şarap, bira ve votka arasından tercihini votkadan yana kullanan kadın içine adamın biraya sıktığı limonun kalan suyunu ilave etmişti. Votka limonla muhabbete başlayan kadın, adamda oldukça olumlu bir etki uyandırdı. Adam da kendine bir votka limon yaptı. Böylece aynı frekansı yakalamaya çalıştı adam, iki bardaktan sonra buldu da..

Orta derinlikte bir muhabbet eşliğinde votka şişesinin dibini görmeyi başardılar. Adam bir bira uzattı, kadın istemedi, adam tek başına bir bira daha içti. Sonra birbirlerine sessizce baktılar..

Adam: aç mısın? diye sordu

Kadın: çok değil.

- bişeyler atıştıralım öyleyse

- fark etmez

- sonra da denize gireriz, bu gün hava çok güzel, rüzgar yok dalga yok

- olabilir aslında

- hem her zaman böyle olmuyor burası, çok lodos alıyor, o yüzden deniz dalgalı oluyor, keyifli olmuyor girmek o zaman

- öyleyse şanslı bir gün bu gün

- öyle de denilebilir, senin şansın bu

- niye ki

- ben pek şanslı değilimdir, hatta belki de hiç değilim, evet evet hiç şanslı değilim ben

- benimleysen şanslısındır artık

- sen hep şanslı mısındır böyle?

- genellikle

- bakalım benim şanssızlığım mı daha baskın yoksa senin şansın mı?

- o kadar da şanssız olamazsın heralde

- maalesef, işte o kadar şanssızım

- canııııımmm,

diyerek adama sarıldı kadın, yanağına bir buse kondurdu. Adam kafasını kaldırmadı, eğer ki kaldırsaydı dudakları kavuşacaktı ve sevişmek için henüz erken bir saatti.

Denize girmek için hazırlık yaptılar, daha doğrusu kadın yaptı, çünkü adamın bir şort giymesi ve havlusunu omzuna atması bir dakikasını bile almamıştı. Kadının bikini beğenmesi, karar vermesi, giymesi, üstüne tül seçimi, şapkası, gözlüğü, terliği, kremi, yağı, tuzu, limonu vs. on beş yirmi dakikayı buldu. Bu esnada adam bir limonlu bira daha içmişti. Tuvalete gidip bir önceki biranın hesabını ödedi. Kadın hazırlandı nihayet ve geldi. Evden çıktılar, şıpıdak şıpıdak yirmi metrelik yokuşu inerek sahile çıktılar. Sahil boyunca küçük otellerin şezlongları arasında ilerlediler ve Pitos’a geldiler.

Pitos, apart-otel-plaj-bar-cafe-restaurant vs. ne ararsan var yani.. aslında idare eder bir yer işte Güvercinlik için ideal bir mekan. Böyle bir yeri, beş yıldızlı otellerin kasıntılı ortamlarından sıkılan doğal rahatlığı benimseyen insanlar tercih ediyordu. Eğer adamın kendi evi olmasaydı büyük ihtimalle burada kalırdı. Buranın müdavimleri oldukça elit insanlardı. Bu yüzden adam dışarı çıktığında Pitos’ta takılırdı.

Şemsiyenin altında yan yana duran iki boş şezlonga havlularını serip oturdular. Adam tişörtünü çıkardı, kadına baktı, kadın da sanki istemiyormuş ama kurallar gereği mecburiyetten soyunuyormuş gibi çıkardı elbisesini. Biraz sonra o çekingen tavrı yerini cüretkar pozlara bıraktı. Güneş kremiyle iyice yağlandıktan sonra cilalanmış ceylan derisine benzeyen vücudunu cesurca sergiledi. Göğüsleri iri ve diriydi, dürtsen fırlayacak, her an askısı kopup düşecekmiş gibi dolgun ve ağır görünüyordu. Tüm bu görünüme rağmen oldukça estetik ve erotik duruyordu. Göbeği yoktu, göbek deliğine mavi bir boncuk asmıştı,  beli çay bardağınınki kadar ince, kalçaları normal genişlikte ve çatlaksızdı. Bacakları deyiş yerinde sütun gibi dümdüz, izsiz ve simetrik, yuvarlak diz kapakları ve baldırları harikaydı. Ayak bilekleri de el bilekleri kadar zarifti. Sol ayak bileğinde hızma görünümlü dövme vardı. Parmakları, ayrı ayrı porselen biblolar gibi duruyordu. Turuncu ojeleri özenle sürülmüş ve tırnaklarının cazibesini artırmıştı. Adam kadını tam anlamıyla tepeden tırnağa süzmüş ve hoşnut kalmıştı. Şimdi, yattığı yerden başka bir maceraya daha atılmanın ince hesaplarını yapıyordu, sürekliliği sağlamak zorunda olduğundan sübliminal mesajlara ihtiyacı vardı. Kurduğu cümlelerin içinde kelime cambazlıklarıyla gizlice servis ettiği mesajlar belki de yerine ulaşacaktı, ulaşayazmıştı, ulaşıpdurudu, ulaştı!.. nihayet..

Sıcak derilerini kavurduğunda, denize girdiler, yüzdüler, şakalaştılar, şakalaşırken şakacıktan öpüştüler, sonra adam sevişmek istedi kadın kaçındı, ardından kadın kendini vermek istedi ama bu kez adamın keyfi kaçmıştı. Yine de el ele tutuşarak çıktılar denizden, idare duş ile tuzlarından arındılar. Kadın havluya sarındı, adam da kadının beline dolandı, sarmaş dolaş evin yolunu tuttular.

- nasıl buldun burayı?

- Fena değil, idare eder

- Bence de

- Ama sakin olması çok büyük avantaj, tam kafa dinlemelik

- Sevgiliyle gelinebilecek nitelikte işte

- Kesinlikle, kaçamak yeri

- öyle

- Şimdi burası senin neyin oluyodu?

- Eniştenin yeri, kuzenimin eşi, geçen yaz evlendiler

- Daha yenilermiş

- Evet çiçekleri burnunda

- Hahahahaaa

- Ne güzel gülüyorsun

- Teşekkür ederim

- Dişlerin inci gibiler

- Babamdan çalmışım

- Hahahaa, ya gözlerini kimden çaldın?

- Onları da annemden

- Ciddi misin

- Evet

- ya saçlarını

- Halamdan

- Peki burnunu

- Burnumu kimseden çalmadım, onlar orijinal, sadece bana ait

- hahahahaa

- hahahaha

Evin sokağına geldiklerinde artık dayanamayacak haldeydi ikisi de. Birbirlerini deli gibi arzuluyorlardı. Adam ne kadar, sakin durmaya çalışsa da içi içine sığmıyor, damarlarındaki kan fışkıracakmış gibi kaynıyordu. Kadınsa adamın boynunu, ensesini, kulaklarını, dudaklarını, çenesini, omzunu yani ısırmadık bir yerini bırakmamıştı. Neyse ki sokakta kimse yoktu, burası küçük yer, dedikodu fena yayılırdı. Kimseler görmeden eve girmeyi başarmışlardı çok şükür

Artık adamın çapkınlık maceralarını takip eden okurlar, bundan sonra neler yaşanabileceğini çok iyi biliyorlardı. Farklı bir fantezi yaşanmış olsaydı eğer, muhakkak yazılabilirdi. Belki de yaşandı hatta şimdiye kadar yaşananların en iyisi yaşandı fakat kelimelerle anlatılamayacak derece muhteşem bir durum olduğundan, kelime bulunamadığından yazılamıyordu. Şimdilik bu son kısmı okurlar, yazarın üslubundan yola çıkarak kendi zihinlerinde tamamlasınlar. Bakalım okurların fantezi dünyası ne kadar geniş..

 

Halikarnas Şarapçısı

 
Toplam blog
: 149
: 284
Kayıt tarihi
: 03.05.11
 
 

1987 Bandırma'da doğdu. Dokuz Eylül Üniversitesi İstatistik Bölümünden mezun oldu. Araştırma, Ban..