Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

09 Haziran '20

 
Kategori
Alışveriş - Moda
 

Adi Sonbahar

 

Adı Sonbahar: Sevsen Ölür müydün Yar

 

Hazan mevsimlerinde bir olmak için kaç baharları can evinden vurduk. Mutlu oluruz sanarak her zaman hazanları aradık. Ey sevgili hep hazanda sarı baharları dökmek için dallarımızdan, mutluluğu hazana vermiştik de baharların coşkusunu unutmuştuk. Bak yine dallar telaş içinde yenibaharlara yeni vuslatlara ermek için. Toprağın telaşı öyle böyle değil sonbaharda aldığı canları baharda verme peşinde. Dallar domur domur kimi pembenin kimi kırmızının ya da beyazın sancısında. Çok değil bahar ayağını şubattan soksun, martın yarısı kış yarısı bahardır. Mart başları, şölenin başıdır yapraklar ve tomurcuklar göz kırpmaya başlasın, kuru dallarda şenliktir gerisi. Toprak bağrına bastığı ne varsa etrafa saçmada yeni doğumların sancısında. Bir tarafta boynu bükük laleler, sümbüller cemrenin habercisi, arkasından zambakların açma telaşesi içinde bir anda karşımızda salınan sarısını beyazına katarak duran papatyalar. Kırların kırmız gelini gelincikler toprak ananın cömertliğini gösterircesine seriliyor etrafa her dalın aşkı başka başka yaprağına. Dikenler bile yaprak telaşında biliyor arkasından, siyahından beyazına alına kadar katmer katmer açacak, dallarının sürgün vereceğini bilir. Hele ilk tomurcuklar yeşilin arasından göz kırpsın bülbüllerin gözü kayar yeni sürgünlere, dikene aldırmadan sevdası başlar güle. Bir diken üstünde uğrunda serenatlar söyler sevdalısı al güle. Bilmez ki aslında rengi beyazdır gülün göğsünden sevgisinin rengi düşer goncanın yüreğine.  Gül özünde beyazdır da bülbülün aşkından kırmızıya döner. Gül kırmızı aşk kırmızı oysa aşkın rengini dikendir belirleyen. bülbülün canı pahasına döktüğü dilin bedelidir açsın diye güle dikende..

Şimdi biz dikenler gibi acımadık bahara, gözümüzü kırpmadan can evinden vurduk. Tek derdimiz mutlu olmaktı. Olduk da küçük bir evimiz bahçesinde her renk ve kokuda çiçeklerimiz vardı. Portakal ağacı dikmiştik sen portakal çiçeğinin kokusunu seviyordun sonra bir de limon yanına çiçekleri ve kokusu için, yalnız köşeye koyduk sevdamızla yıllansın diye çınar ağacını emekle sevgiyle büyüttük. Boyumuzu aştı bak artık dallarına salıncak kurabiliyorum senin için kurdum bir tanesini…. Heyhat!

Sen yoksun ya herşey yalan herşey yaban sensiz tadı yok sevdalandığımız hazanların. Biz hazanları adına inat bahara döndürmüş adına bahar demiştik. Sevdamız sararan yaprakları yeşertir kuruyan dallara can verirdi. Ama bir bizim için baharı yaza çeviremedik. İkimizi bir edemedik, sevdamız bencilliğimize yenik düştü. Demiştik ya sen çok sevdin ben çok sevdim gördün mü bak kim çok sevmiş. İkimiz ayrı yerlerde ayrı kollarda düştük sevda düşlerine…

Hani bir akşamüstü gittin ya dönüp de bakmadın. Mevsim sonbahara girerken bir bahar akşamıydı gelişin bir başka baharda gidişin oldu adı sonbahar. Yaprakların savurulmaya durduğu dalların ikinci bir telaşa girdiği zamanlardı.

Zaman ne çabuk geçiyor değil mi senden sonra geldiğim bu evde sensiz her şey yapancı herşey yalnızlık kokuyor. Gittiğin günden beri ilk kez geldim sensiz nasıl olur diye; kapıdan girince sesin karşıladı nerde kaldın diye, gülerek geldim gülüm geldim. Kendi sesimle irkildim etrafa baktım sen yoktun aklım benimle oyun oynamıştı. Girip girmemek arasında bocaladım merakıma yenik düştüm ve odaları dolanmaya başladım.

Yıllar sonra gittiğin yerdeyim kapıyı açtım; pencerenin perdelerini araladığımda odaya dolan ışık masanın üzerinden geçen yıllar vardı. Duvardaki saat seni geçeyi gösteriyor. Yanında duran çerçevenin içindeki resmin sonbaharı dillendiriyordu. Altındaki etajerin üzerindeki pikapta Hamiyet Yüceses “her mevsim gelir geçersin ya da geceler” diyordu. Hatırlar mısın ne çok dinlerdik zaman zaman kendisine eşlik eder hayallere dalardık da mutluluktan hayallerimizi koyacak yer bulamazdık. Şarkı da her mevsim gelir geçersin derdi de sen benim içimden hiç geçmezdin her anım seninle doluydu.

Şimdi oda da sensizlik kol geziyor hangi köşeden çıktığını arıyordu. Şarkının dediği gibi sen de giderek benim kalbimi viran ettin. Ey sevgili elvedaların bile içimi deldi geçti sen de vefasız bir yolcu oldun kalbimde. Oysa bir bahar akşamı davetsiz misafir olarak bana sormadan girmiş kalbimin en ücra köşesine kurulmuş onun tek sahibi olmuştun. Sen bilemedin ve bir bahar akşamı çekip gittin. Baharlarım hazana döndü yar geldim kapına bıraktığın yerdeyim yine gözlerimde senli hayaller dilimde ismin, heyhat boşuna sen yoktun…. Baktığın pencereler oturduğun koltuklar, yemek yediğin masa boştu. Su içtiğin bardaktaki dudak izin bile silinmiş. Gözlerim salondaki tozlanmış aynaya takıldı. Karşımda yıllanmış yalnızlığın siyah beyaz resmini gördüm. Yüzünde geçen mevsimlerin izleri vardı, gözlerinde bitip tükenmeyen sensizlik kol geziyordu.

Yatak odası karanlığın ortasında sen kokuyor. Çarşafların katları senli düşlerin peşinde gözleri sabah mahmurluğunda sana açılıyordu. Pencereden gelen kuş cıvıltıları bizim şarkımızı söylüyorken aşkın kollarında mutluluktan mest olmuştu. Seni unutmak için yıllar yeter mi sevgilim bana unut demiştin bak geldiğim an hatırladım daha dün gibiydi sevgilim deyişin. Sensiz yılların tadı yok nereye baksam sen ne duysam sen velhasıl her şey sen kokuyor sevdiğim. Kader bile sen diyorken seni unutmak kolay mı, ben nefes almıyorsam belki. Ben sensizliği aşka bağlamışım gelme ihtimalin olmasa da bir umutta sevdalanmışım. Kim bilir belki bir gün gelir diye..

Ey sevgili bu kadar zor muydu beni sevmek. Sevdiğin güzellerden eksik olan neydi bende? Söyle sevgili kaşım gözüm yada saçlarım da yetmedi mi sevmeye? Gülüşün beni benden alıp diyardan diyara götürürken, sen gözlerimdeki durgun denizlerde dinlenmeyi çok gördün kendine. Ben seni öfke nöbetlerindeki gözlerinde gördüğüm ateşi sevdim ömrüm boyunca yanacağımı bile bile. Söyle sevgili sevildiğini öğrendiğin andan itibaren aklında neden her dem böyle gitmeler, sevdadan kaçışların neden. Yoksa sen sevmekten mi korkuyorsun? Oysa sevmek bir ömre bedeldir. Sevildiğini bilmek mutluluğun en güzelidir. Hele bir de seven seviliyorsa sevda yol olur dağlar aşar nehir olur çöller aşar. Çoraklaşmış topraklara baharlar düşer. Neden sevgili bu aşktan kaçış bir kere de sen düşsen sevda yollarına ölür müydün yar, beni biraz sevsen. Hiç olmazsa seni sevmemi sevemez miydin? Oysa ben senin için ömrümü sevda kuşuna verdim. Sarı yaprakları senin için yeşile döndürdüm. Hazanı baharlara bağladım da karakışları başka mevsimlere yolladım.

DÜŞERİM

Rüyalarım üşür ben üşürüm

                           ayaz çalmış gecelerde

Yüreğimi serdim yoluna

Gittin ellerin kollarına

Vuslata beş var neredesin

Korkar yalnızlıktan

            rüyalarım irkilir.

Düşerim...

Uykusuz gecenin sabahında

                             göz süzüşlerin vurur.

Hareli gözler dağlamalı

                       söz dinlemez yaralarımı.

Yaram yârim, diyen diller

Dilşad olan sözlerde alev alev o lebler

Uykular dargın geceye

                  rüyalarım üşür ben üşürüm.

Ayaz kesmiş seherin

Yalnız gezen gecelerinde

Düşerim...

Yârim, yâr;

Senin için yol olur uludağlar

Sırma saçlarında dolanan yeller

                          çaresiz o suskun diller.

Gözlerinden gözlerime bir yol

İncecikten geçer gönüllere.

Yârim, yâr;

Yalnızlığın yoldaşım

Sensizlik üşütür yaz gecelerinde.

Düşerim...

 
Toplam blog
: 17
: 57
Kayıt tarihi
: 11.05.18
 
 

sultan gürbüz ev hanımıyım şiir ve hikayeler yazıyorum. gezmeyi seviyorum özellikle deniz kıyısın..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara