- Kategori
- Turizm
Adını "turizm başkenti" koyduk ama...
Antalya’yı araçla ya da yürüyerek sık turlayan bir zat olmam vesilesi ile gördüğüm ve üzüldüğüm bazı sıkıntılı durumları sizlerle paylaşmak istiyorum.
· Neden Konyaaltı Sahili'nde gündüz vakti çimento, harfiyat v.b. kamyonlar cirit atıyor. Sezonun bu vakit olmuş bu çirkin, gürültülü çevreyi fazlasıyla kirleten araçların güzelim sahil yolunda ne işi var merakımı cezbetti doğrusu. Liman girişindeki yol çalışması neden hala tamamlanamadı, neyi bekliyoruz bitirmek için. Malum Antalya artık Cruise turizminde oldukça iddialı. Birçok büyük gemi limanımızı ziyaret ediyor, indi bindi, tedarik, ikmal vesaire destek hizmetleri alıyor. Bu esnada ise havaalanı transferleri liman yolu üzerinden gerçekleşiyor. Ve elbette ülkemizi deniz yolu ile ziyaret eden turistin ilk gördüğü, tozlu, çamurlu yollar, bitmemiş inşaat çalışması, iş makinaları v.s., zaten bütün şehir şantiye görünümünde, bari giriş çıkış noktalarımızı düzeltelim diyeceğim ama nerdeee.
· Antalya şehir içi yollar köstebek yuvası misali. Eski GIRGIR ya da ÇARŞAF okuyucuları iyi hatırlarlar, genelde bu konu ile ilgili gelenek olduğu üzere İstanbul ve dolayısı ile İBB eleştirilir ve hemen her sayıda kapak yapılırdı. Şimdilerde gayet başarılı bir şekilde İstanbul’u bile sollamış görünmekteyiz. Vallahi bravo bize, turizmin başkentini askeri tatbikat sahasına benzettik ya tebrikler doğrusu.
· 15 mayıs, 15 Ekim tarihleri arasında inşaat yasağı başladı sözüm ona. Ancak bu yasak, yasağa rağmen hala inatla yeni otelini bitirmeye çalışan yatırımcıyı mı bağlamalı, yoksa doğal gaz ve kanalizasyon için Antalya’da araç ve yaya yolu bırakmayan yetkililerimi, bunu da bir sorgulamak lazım. Otelinden çıkan turist şehri tanımak için kısa bir yürüyüş yapmaya çalışsa delik deşik yolları görünce siper zannedip bu ülkede savaş var diye eş dost akrabayı aramak için telefona sarılır vallahi.
· O kadar ölümlü kaza yaşandı, onlarca yerli ya da yabancı insan tatil yolunda hayatını kaybetti ama ne bizim şoför, milleti akıllandı nede bu insanları fazlaca çalıştırıp uyku manyağı yapan işletmeciler. Hala koca koca servis araçları ve otobüsler son sürat ve cüssesinden beklenmeyecek ölçüde akrobatik hareketler yaparak belek yolunda seyretmekteler. Son büyük kazayı yapan sürücünün dostları olsa gerek, arkadaşlarının anısını gayretle yaşatmak niyetindeler haberiniz ola. İnanmayanlar gün ortasında Antalya havaalanı yolu, Belek arasında birkaç tur atsınlar, ne demek istediğimi gayet güzel anlarlar.
· Antalya, Alanya arası otoyol sağlı sollu tabela çöplüğüne dönmüş durumda. Hiçbir yetkilinin dikkatini çekmeyen ( ki çekse idi bu halde olmazdı sanırım ) tabelalar birçoğu devrilmiş, brandası parçalanmış, bakımsız berbat durumda. Birilerinin acilen müdahale etmesi gereken bu konu turizm olgusunu bir bütün olarak ele alınmasının en güzel örneğini gözler önüne sermekte.
· Lara Kundu turizm yolu virajları vesilesi ile F1 parkuruna taş çıkartmakta. Rivayete göre yolun projesini Formula 1’in patronu Ecclestone’a çizdirtmişler. Parkuru sonuna kadar tamamlayamayan bazı sürücüler istem dışı da olsa pist dışına sürüklenmekten alıkoyamıyorlar kendilerini. Nerede ise her gün bir yenisine şahit olduğumuz trafik kazaları sonucu birçok insanımız maddi manevi zarar görmekte. Buda yetmezmiş gibi yol yamalı bohçaya dönmüş durumda. Her metrede asfalt yamalanmış, çukurlar, tümsekler parkurun zorluğunu artırıyor ziyadesi ile. Sahil tarafını parsellemiş birbirinden ilginç mimarilere sahip otelleri bir nebze olsun anlayabiliyorum da, yolun karşısındaki berbat bir beton duvarı misali yapılaşmayı değil ben feriştahı gelse anlamaz emin olun. Böylesine çirkin bir mimari, bu kadar sık ve birbirine yapışık binalar, altlarında ucuz tişört, mayo, şort ya da şapka satan market, butik arası ucubik dükkanlar. Rusça, İngilizce ve Almanca dillerinden her birini en iyi şekilde konuştuğunu iddia eden gönüllü turizm elçisi hanut taifesi, develer, Yörük çadırları, seyyar satıcılar. Türk turizmini bu denli ucuz ve basit göstermenin kime ne faydası var sormadan edemiyor insan.
· Belekten Antalya ya dönüyorum, bir otelin önünde otostop yapan bir gurup turiste rastlıyorum. Araçta yalnız olduğum için şehre kadar bırakabileceğimi belirtiyorum. Alman oldukları her hallerinden belli olan gurup benimle İngilizce konuşuyor ve memnuniyetlerini dile getiriyorlar. Araca binmek için hamle yaptıklarında ise iki koca göbekli, bol tüylü ve haliyle bıyıklı esmer amcaların engellemeleri ile karşılaşıyorlar. Hikayemiz hiç değişmeyen konusu ile yine karşımızda, varsa dolmuşa bineceksin, binmezsen taksiyle gideceksin, oda olmazsa Antalya‘ya gitmeyeceksin. Böyle bir ilkellik, böyle bir aymazlık dünya’da başka bir ülkede varmıdır acaba çok merak ediyorum. Ne olduğunu anlamakta zorluk çeken turistlere mi, göbekli amcalara kendilerinden ve yaptıklarından utanmaları gerektiğini anlatmaya çalışan banamı gülersiniz bilemem ama traji komik bu durumların günümüz Türkiye sinde artık bir son bulması gerekiyor. Bir zamanlar Kemer’e yolcu taşımak üzere deniz otobüsleri yaptırılmıştı dönemin belediye başkanı tarafından. Antalya kale içinden kalkacak yüzlerce yolcuyu daha kısa sürede ve beklide daha konforlu bir şekilde Kemer’e taşıyacaktı. Malum nedenlerden dolayı bir türlü gerçekleşemedi bu güzel proje ne yazık. Sahi o deniz otobüsleri nerde şimdi bilen var mı?